HAMİLİKTE BAHAR ALERJİLERİNE DİKKAT

İlkbahar polenlerinin görülmeye başladığı şu günlerde, özellikle alerjik riniti olan hamilelerin en sık işittiği cümle “çok yaşayın!” olsa gerek ancak alerjik sorunlar ne yazık ki bu kadarla sınırlı değil.

HAMİLİKTE BAHAR ALERJİLERİNE DİKKAT
 HAMİLİKTE BAHAR ALERJİLERİNE DİKKAT

İlkbahar polenlerinin görülmeye başladığı şu günlerde, özellikle alerjik riniti olan hamilelerin en sık işittiği cümle “çok yaşayın!” olsa gerek ancak alerjik sorunlar ne yazık ki bu kadarla sınırlı değil. Üretkenlik çağındaki kadınların yüzde 20’si alerjik hastalıktan yakınırken, yüzde 4’ü gebelik sırasında astım sorunu yaşıyor.

Medicana Anne, Çocuk Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Can Şener, Alerjik hastalıklar endüstriyel toplumlarda hızla artmaya başlayan oldukça önemli bir sağlık sorununu oluşturduğuna dikkat çekiyor. Sadece ABD’de 60 milyon kişinin değişik alerjik kökenli hastalığı olduğu bilinmektedir. Alerjik hastalıkları kısaca etkiledikleri sistemlere göre gruplandırmak gerekirse; Cilt: Egzama-Ürtiker (Anjiyoödem) Göz-kulak: Alerjik rinit ve konjuktüvit Solunum sistemi: Astım Sindirim sistemi: Besin alerjileri biçiminde özetlenebilir.
Üretkenlik çağındaki kadınların yüzde 20’si, bir veya daha fazla alerjik hastalıktan yakınırken yine yaklaşık yüzde 4’ü gebeliği sırasında astım sorunu yaşar.
Astım
Klinik olarak astım oldukça değişken özellikler gösterir. Kimilerinde seyrek ve kendiliğinden düzelen ataklar olurken, kimi hastalar hastaneye başvurmayı gerektirecek kadar ağır solunum sıkıntıları yaşayabilir. Astımlı hastalarda değişik derecelerde olmak üzere; hırıltılı nefes alma, öksürük, solunum sıkıntısı, ilaç tedavisi ile düzelen tıkayıcı akciğer hastalığı bulguları saptanmaktadır.
Astımın gerçek nedeni kesin olarak bilinmemektedir. En çok suçlananlar arasında, mekanizması net olarak bilinmeyen genetik geçiş-soyaçekim, bronşların daralmasına yol açan yapısal değişiklikler, değişik mekanizmalarla beslenen solunum yolu tıkanıklığı, solunum yolları iç yüzeyini kaplayan hücrelerde işlev bozuklukları sayılabilir. Bazı etkenlerin astım ataklarında tetikleyici rol oynadığı bilinmektedir. Polen, mayt, hayvan tüyleri gibi alerjenler, viral veya bakteriyel solunum yolu enfeksiyonları, psişik stresler, egzersiz, aspirin ve diğer non-steroidal anti enflamatuarlar, sigara dumanı,parfüm-toz-boya kokuları gibi irritanlar, meteorolojik değişiklikler ve mensturasyon, astım ataklarını tetikler. Ancak hemen belirtmeliyiz ki, adet dönemi sırasında artan astım nöbetleri ile astımın gebelik sırasındaki seyri arasında bir ilişki saptanamamıştır.
Astımın gebelikteki etkileri
Astım gebelikte etkilenmeyebilir, düzelebilir veya kötüleşebilir. Ancak ağır astım ataklarının genellikle kötüleştiği bilinmektedir. Bir önceki gebelikteki astım seyri takip eden gebelikte de benzer bir tablo gösterir. Doğumdan yaklaşık 3 ay sonra hasta eski astım nöbetlerinin seyrine geri döner. Ağırlaşan astım hastalarında belirtiler en çok 24-36. haftalar arasındadır. Astımın gebelikteki seyri ne yönde olursa olsun, son 4 hafta daha rahat geçtiği için doğum eylemi sırasında daha az sorun yaşanır. Gebelik sırasında vücutta oluşan değişikliklerden kimileri astım seyrini olumlu, kimileri olumsuz etkiler. Olumlu etkileyenler arasında; bronşları gevşeten progesteronu, kanda histamin düzeyinin azalmasını, artan kortizol düzeyini, bronkodilatasyon etkili prostaglandinleri sayabiliriz. Kortizole karşı duyarlılığın azalması, artan stres, mideden yemek borusuna geri kaçma, artan viral ve bakteriyel enfeksiyonlar da astımın seyrini olumsuz etkiler.
Doğum sırasında olan ve bebeği etkileyen sorunlar astımlı annelerde daha sık görülür. Bunlar arasında, düşük doğum tartılı bebekleri, erken doğumları, preeklampsiyi sayabiliriz.
Astımı tetikleyici faktörlerin önlenmesi
Gebelik sırasında ön planda, astımın tedavisinde tetikleyici faktörlerin önlenmesi gelmektedir. Sigaranın kesilmesi burada önemli üzerinde durulması gereken bir unsurdur. Gebelikte astımın ilaçla tedavisi gebe olmayan hastaların tedavisinden çok farklı değildir. İnhalasyon yolu ile (ağızdan alınan sprey tarzı) alınan ilaçlar, tedavinin en önemli basamağını oluşturmaktadır. Ancak doz ayarlamaları çok önemlidir ve kişiye göre değişir.
Kortizon kullanımı, sprey tarzı ilaçlarla güvenilirdir, ancak sistemik dolaşıma geçerek tüm vücudu etkileyen kortizon içeren ilaçlardan mümkün olduğunca sakınmak gerekir. Çünkü sistemik kortizon, preeklampsiye, bebekte düşük doğum tartısına ve erken doğuma yol açabilir, ağır astım hastalarında gerektiği taktirde kullanılmalıdır. Solunum yolu ile alınan ilaçlar, teofilin, kromolin, antikolinerjik ilaçlar, solunum yolu ile alınan kortizon gebelik sırasında güvenle kullanılır.
Rinit
Gebe kadınların yüzde 30’unda görülür. En sık görülen tipleri; alerjik rinit (saman nezlesi), bakteriyel rinit, vazomotor rinit ve ilaç kullanımına bağlı olarak gelişenleridir.
Bir çok gebelikte, progesteronun ve artan kan hacminin sonucunda burunda damarsal göllenmeye bağlı burun tıkanıklığı olur, kuruluk ve burun kanamaları görülür. Ancak gebelikteki bu değişiklikler, özellikle alerjik rinitli hastalarında seyri ağırlaştırır. Hastaların yüzde 50’sine yakın bir kısmında da tam tersine artan kortizona bağlı iyileşmeler saptanır. Tedavi için kullanılacak antihistaminikler açısından klorfeniramin içeren ilaçlar ön planda gelir. Yeni nesil antihistaminikler genellikle tedaviye dirençli hastalarda ve özellikle ilk 3 ay sonrasında kullanılmalıdır. Dekonjestan ilaçlar içinde de psödoefedrin ön planda gelir. Artan gastroşizis anomalisi nedeniyle bu ilacın da ilk 3 ayda ancak çok gerekli hallerde kullanılması önerilmektedir.
Ağır astım atakları gebelik sırasında genellikle kötüleşirken, doğumdan 3 ay sonra eski seyrine döner. Bununla birlikte hamilelerin yüzde 30’unda alerjiye bağlı rinit görülür.


Ürtiker-anjiyoödem
Ürtiker kendini sınırları belirgin, kabarık, kaşıntılı kızarık deri lezyonları ile belli eder. Eğer deri tabakasının üst kısmındaki ödem daha derin tabakalara inerse, lokalize ama daha yaygın oluşan kızarık şişliğe anjiyoödem adı verilir. İnsanların yüzde 20’si tüm yaşamları boyunca en az bir defa bu problemi yaşarken sadece yüzde 2’sinde tekrarlar görülür. Etkenler arasında gıda-ilaç alerjileri, soğuk, güneş ışınları, egzersiz, enfeksiyon ve kalıtsal anjiyonörotik ödem sendromu ön plandadır. Tedavide genellikle etkenlerin saptanması ve önlenmesi ön plandadır. Tedavide genellikle etkenlerin saptanması ve önlenmesi ön plandadır. İlaç seçimi olarak klorfeniramin, tripelamin, terbutalin, hidroksizin veya yeni kuşak antihistaminikler seçilir.
İlaç alerjileri
Genellikle ilaç kullanımının azalması sonucu gebelikte ilaç alerjileri daha nadir görülür. 3 ilacın gebelikteki alerjik reaksiyonları diğer ilaçlara göre ön plana çıkar.
Penisilin: Penisilin alerjisi olan ve mutlaka penisilin tedavisine ihtiyaç duyan hamile kadınlar, penisilin alerji testlerine ve ağızdan alınan penisilin ile duyarsızlaştırmaya hamile olmayan kadınlar gibi cevap verir.
İnsülin: Oral diabetik ilaçların gebelikte kullanılmadığı için diabetin tek tedavi seçeneği olan insüline karşı, gebelik süresince alerjik ürtiker reaksiyonları gelişebilir. İnsan orijinli insülinlere karşı bu reaksiyonun daha nadir olduğu bilinmektedir.
Oksitosin: Oksitosinin özellikle doğum sonrası kullanımına karşı nadir de olsa şiddetli alerjik reaksiyonlar geliştiği bilinmektedir.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER