Deniz Feneri'nde Bir yılda ne değişti?

2010 yılında Deniz Feneri soruşturması dosyasında hukuka aykırı bir durum saptanmadığı ortaya çıktı Görevden alınan Deniz Feneri savcıları hakkında “evrakta sahtecilikten” ceza yargılaması yapılmasını isteyen HSYK müfettişlerinden Vedat Ali Tektaş’ın, 2010’da Deniz Feneri soruşturması dosyası üzerinde “rutin denetim” yaptığı, hukuka aykırı bir durum saptamadığı ortaya çıktı. Savcılardan Mehmet Tamöz, savunmasında “Acaba sayın Adalet başmüfettişlerinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010 yılında olağan denetimi sırasındaki hukuki görüşleri mi değişti?” dedi. Zahid Akman’ın avukatı Hakan Yıldız’ı ima eden Tamöz, “Soruşturma esnasında bazı yerlere gidilerek sözlü olarak tarafımızı etkilemeye yönelik gerçekle ilgisi olmayan sözler söylendi” dedi.

Deniz Feneri'nde Bir yılda ne değişti?
2010 yılında Deniz Feneri soruşturması dosyasında hukuka aykırı bir durum saptanmadığı ortaya çıktı
Görevden alınan Deniz Feneri savcıları hakkında “evrakta sahtecilikten” ceza yargılaması yapılmasını isteyen HSYK müfettişlerinden Vedat Ali Tektaş’ın, 2010’da Deniz Feneri soruşturması dosyası üzerinde “rutin denetim” yaptığı, hukuka aykırı bir durum saptamadığı ortaya çıktı. Savcılardan Mehmet Tamöz, savunmasında “Acaba sayın Adalet başmüfettişlerinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010 yılında olağan denetimi sırasındaki hukuki görüşleri mi değişti?” dedi. Zahid Akman’ın avukatı Hakan Yıldız’ı ima eden Tamöz, “Soruşturma esnasında bazı yerlere gidilerek sözlü olarak tarafımızı etkilemeye yönelik gerçekle ilgisi olmayan sözler söylendi” dedi.

Cumhuriyet'in haberine göre; Tektaş’ın raporu üzerine, HSYK’nin üç savcı hakkında vereceği kararın arefesinde ilginç bilgiler ortaya çıktı. Şüphelilerin avukatı Yıldız, savcıların mahkeme kararının bir bölümünün üzerini kapatarak şüphelilerin ortağı olduğu şirketlere ait mal varlıklarına el koymak amacıyla işlem yaptığı iddiasıyla HSYK’ye şikâyette bulunmuştu. Bunun üzerine görevlendirilen HSYK müfettişleri, tedbir kararına karşı “şüpheli avukatlarının yaptığı itirazı reddetmek suretiyle usul ve yasaya aykırı hareket etmekle” suçladığı Mehmet Tamöz’den savunma istemişti.

‘Gider limon satarım’

Tamöz, “cesaretim kırılırsa gider limon satarım” diyerek istifa resti çektiği savunmasında, şunları kaydetti: “Bu soruşturma dosyasını iki ayrı büroda görev yapan üç cumhuriyet savcısı yürüttüğünden, iki ayrı müfettiş tarafından denetleme imkânı bulunmuştur. Adalet Başmüfettişi Vedat Ali Tektaş soruşturma dosyasını Teknik Büro nezdinde denetlemiş, Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nu denetleyen başmüfettişin de soruşturma dosyasının diğer kısımlarını incelediği bilinmektedir. Soruşturmaya konu tedbire ilişkin talepler, mütalaalar ve redde ilişkin kararlar da inceleme konusu yapıldığı bilinmektedir.”

‘Etkilenmeye çalışıldık’

Öte yandan Tamöz, savunmasında Yıldız’ı adil yargılamayı etkilemekle suçladı. Tamöz, hakkında HSYK’ye dilekçe veren Yıldız’ın, dilekçenin “bilgi ve gereği için” Cumhurbaşkanlığı makamına, TBMM Başkanlık makamına, HSYK Başkanlığı’na, Adalet Bakanlığı’na ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiğini not şeklinde belirttiğini ifade etti. Tamöz, “Bu türlü dağıtımlı dilekçeleri kimlerin ve ne amaçla verdiğini, tarafımızca da bilindiği gibi mesleğe yeni başlayan cumhuriyet savcıları da iyi bilmektedir” ifadesini kullandı.

Şüphelilerin soruşturmaya karşı bazı girişimlerde bulunduğunu ima eden Tamöz, “Bazı yerlere gidilerek sözlü olarak tarafımızı etkilemeye yönelik gerçekle ilgisi olmayan sözler söylendiği de bilinmektedir” dedi.

‘Vahim ve düşündürücü’

Şüphelilerin avukatları Ersan Şen ve Yıldız’ın tedbir kararına karşı mahkemeye itirazda bulunmadığını anımsatan Tamöz, buna karşın sanki itiraz edilmiş gibi gösterilen bir dilekçeyi HSYK’ye verilen şikâyet dilekçesinin ekine koyduklarına dikkat çekti. Tamöz, bu durumu “düşündürücü ve vahim” olarak niteleyerek, şunları kaydetti: “Soruşturma savcılarını zan altında bırakacak şekilde sanki talepte bulunmuş gibi mahkemelere sunmadıkları dilekçeleri tarafımızı şikâyetleri sırasında sunmuş gibi göstermeleri düşündürücüdür. Böyle bir talebin olmadığını öğrenmemiz üzerine de kendileri başmüfettişliğinize dilekçeyi vermedikleri hususunu belirtmek zorunda kalmışlardır. Müdafiler 2009’dan bugüne kadar yukarıda belirtilen süreci bildikleri halde bir kısım şüphelilerin tutuklanmasından sonra bu haksız şikâyeti yapmaları ve basın organlarında bu hususlara ilişkin sürekli demeçler vermeleri ve haber yaptırmaları adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs olarak nitelendirilmesi kanaatindeyim.”     (Vatan)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER