Balkanlar’dan Bir Kan Hikayesi…

Hepimiz değişik şekillerde göç hikayeleri duyup okumuşuzdur.Balkan savaşları sırasında özellikle 2. Balkan savaşlarında yaşanan acılar, yokluklar, hüzünler ve de zulümler……

Balkanlar’dan Bir Kan Hikayesi…

En kötüsüde nedir biliyor musunuz ? Savaşın en çirkin yüzüne maruz kalan çocukların ve kadınların dramları …. Ne acı ! Çocukların ailesiz özellikle de annesiz, annelerinde çocuksuz kalması. Göç sırasında kaybolan çocuklarımız ! Şimdi gösterin bana dünyada hangi millet , hangi coğrafya bu acıları yaşamıştır ? İster dil , ister ırk ya da din farketmeksizin bu bir insanlık ayıbıdır , insanlık dramıdır ! İnatları ve vatan sevdaları gün gelip kana dönüşmüştür. Burası benim memleketim , senin memleketin hatta bizim memleketimiz ; Balkanlar ! Garip şivelerimiz , farklı kültürlerimiz , bizi biz yapan değerlrimizle yüzleri güldürebilmiş Balkanlarımın güzel insanları. Bir yandan da türkülerimizde acımızı paylaşmış , ruhlara dokunmuşuzdur. Yapılan zulümlere gelince ; örneğin Bulgar çeteleri Bükreş Sulh Kongresinden (1912) sonra baskılarını her alanda hissettirmişlerdir. Müslüman köylerine , evlerine zorla girilmiş ne varsa alınmış , insanlarımız aç açıkta bırakılmıştır. Bu yetmezmiş gibi çocuklara ve kadınlara keyfi işkencelerde bulunulmuştur. Bazı köylerimizde ise kan kusturan vahşet yaşanmış , yaşatılmıştır. Erkekleri camilere bağlayıp yakmışlardır. bundan istifade ederek köyde kalan kadınlarımıza kızlarımıza tecavüz etmişlerdir. Çoluk çocuk , yaşlı genç demeden insanlarımızı sırf ” müslüman ” olduklarından ötürü kurşuna dizmişlerdir

Hatta Edirne Karaağaç’ da Bulgarlar tarafından öldürülüp Meriç nehrine atılan Osmanlı askerlerimiz azmış gibi Rum sivillerinde yine aynı şekilde kollarından dörder dörder bağlanarak Meriç nehrine atılarak öldürüldüğü kayıtlara geçmiştir. Bazı yerlerde insanlarımızın zorla dinini değiştirmeye, onları hristiyanlaştırmaya çalışmışlardır ki benim ailemde Yugoslavya topraklarından bu sebeple göç etmiştir. Büyükbabam oradaki malını mülkünü satmıştır sırf bu yüzden . Ahlakımızı bozmaya , kimliğimizi değiştirmeye , kısacası bizi yozlaştırmaya çalışmışlardır. Lakin bunda tüm çabalarına rağmen başarılı olamamışlardır. Balkan savaşları sonucunda resmi kayıtlara göre 1.5 milyon insan kaybı yaşanmıştır . Sırp kontrollü Kosova vilayetinde sadece birkaç ayda kurban sayısının 25 bin olduğu tahmin edilmektedir ki Kosova’da Mitrovica ‘da annemin halası Sırplar tarafından işkenceye uğramıştır. Büyük oğlu annesinin gözleri önünde parça parça zulüm görmüş , dayanamayarak ölmüştür.

. Annemin halası ise tam Sırplar tarafından öldürülmek üzereyken Türk ordusu tarafından kurtarılmıştır. Ancak çocukları , eşi Sırplar tarafından öldürülmüştür. Dayım ise halasını ziyarete gitmiş , ancak işkenceden onu tanıyamaz duruma gelmiştir. Bu anlattığımın Balkan savaşlarıyla ilgisi yoktur. Srebrenitsa katliamından hemen sonra aynı sebepten olmasından ötürü yaşanmışlığı paylaşmış bulunmaktayım. Sadece Makedonya’da 300 binden fazla Türk öldürülmüştür. Makedonya’da 1 milyon Türk 750 binde Arnavut olmak üzere Selanik’de 485 bin , Kosova’da ise 752 bin müslüman katledilmiştir. Justin McCarthy ” Ölüm ve Sürgün ” adlı yapıtında Balkan bölgelerimizde yaşanan vahşeti satırlarında tek tek anlatıyor. Trakya’dan geçen demiryolu boyunca tüm köy, kasaba ve vilayetlerin nasıl talan edildiğini , yapılan katliamları tüm çıplaklığı ile anlatmaktadır….Şimdi sizleri düşüncelerimle yazımın sonuna bağlayacağım. Tüm yaşananlar, katliamlar, zulümler sadece bizim ”müslüman” olmamızdan kaynaklanıyordu. Yeri geldi dinimizi değiştirmeye kalktılar, yeri geldi bunu vahşice katliamlara döktüler. Zannettiler ki millet olarak yok olacağız. Benliğimizi , kimliğimizi öncelik olarak dinden sonra dilimizi yok etmeye çalıştılar.Bütün bu yapılanları kabullenmeseler de unutturmayı başarmadılar. Zaten asla başaramayacaklar.

Görüyorum arada ; orada burada gazetede ve yahut başka yerde Balkanlar üzerine hep yazarlar , çizerler bu yabancı yazarlar, araştırmacılar ya da gazeteciler. Gelip acımızın , hüznümüzün mesken tutulduğu topraklarımıza , sözüm ona neymiş efendim araştırma yapacaklarmış ! Ben ne bir yazarım , ne de bir gazeteci …. Sadece bu milletin çocuğuyum ve de Balkanlardan kopup gelen sıradan bir ailenin çocuğuyum , ecdadıma yaptıklarını kalemimle anlatıyorum …..Aslında bir sorsalar bize bütün bunları , insanlığın midesini bulandıracakları , tüyler ürpertecek olayları , zulümleri…. Balkanları bizler oluşturduk bizler ! Neymiş atasını ziyarete geliyormuş Çanakkale’ye ,Edirne’ye , oraya buraya. Şimdi söyle bakalım senin o atalarının benim topraklarımda ne işi vardı ? Sen kimsin ki benim topraklarımı çiğneyeceksin ! Madem ki araştırma yapıyorsun sorsana bir bana nerdeler şimdi ? Yaralananlar, işkencelere maruz kalanlar …. hani neredeler? Sormazlar mı adama onlar neden bu halde , neden yapıldı bütün bunlar? Sen bana önce bunların cevabını ver bakalım ! Verebilir misin sanki ? Yapılanlar dünya basınına tam yansıtılmadı , yansıtmadı ki senin o gazeteci arkadaşların Nerede o diplomatlar ,barış savunucu ülke temsilcileri , ya Fransızlar peki İngilizler ? Dur ben söyleyeyim , olup biteni izlemekle yetindiler sadece… Dünya bizi ”Zavallı Türkler” olarak tanıdı bunlarla. Ben de şimdi sana bu sorularımla kimin aslında ” ZAVALLI” olduğunu gösteriyorum işte…………
bosnakmedya.com/YAZAN: TÜLAY BİLGE..

Güncelleme Tarihi: 16 Ekim 2012, 18:17
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER