MÜSLÜMANIN DİKKATİNİ VE NEŞESİNİ ARTTIRMASI

MÜSLÜMANIN DİKKATİNİ VE NEŞESİNİ ARTTIRMASI


Allah’a iman etmeyi, rızasını ve rahmetini kazanmayı tek amaç edinmiş bir müminin çok belirgin bir ruh hali vardır; mutlu sevinçli, coşkulu, dinamik olmak. Zira salih bir Müslümanın böyle bir ruh haline sahip olması için birçok sebep vardır.

Her şeyin başında mümin Allah’ın varlığını ve sonsuz gücünü düşündüğünde içinde büyük bir sevinç ve coşku oluşur. Sonsuz kudret sahibi olan Allah’ın her anımızı, her yeri kuşatıp sardığının ve her şeyi yaratmaya kadir olduğunun farkında olan bir insan, imanın getirmiş olduğu tertemiz bir akla ve şuura sahip olur. Allah’ın yaratmış olduklarını düşünmek insanı her zaman canlı ve dinamik tutar. Her şeyi yaratmaya gücü yeten Allah’ı her an düşünen ve O’na layık bir kul olmak isteyen insanlar, daima O’nun yarattıkları nimetlere karşı şükreder, en güzel şekliyle Kuran ahlakını yaşamaya gayret gösterir, daima salih amellerde bulunmaya çalışırlar.

Rabbimiz’in iman edenleri koruması, neşe ve huzur vermesi de inananlar için bir sevinç vesilesidir.

“Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler, sabiîler ve hristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Maide Suresi, 69)

Allah yaratmış olduğu her şeyi müminler için muhakkak bir hayra vesile kılmaktadır. Müminler için hayırlı olmayan bir olay yoktur. İman edenlerin yapması gereken sadece elinden gelen her şeyi yaptıktan sonra samimi bir kalple Allah’a teslim olmaktır. İman edenlerin başına gelen hiçbir olay onlara zarar veremez. Olumsuz gibi olaylara yüzeysel bakıldığında sanki kötüymüş, yıkımlar oluşturacakmış gibi görünse de mutlaka bir hayra dönüşecektir.

Geçmişte iman edenlere karşı inkarcıların yapmış olduğu bir takım kötülükler, kurulan tuzaklar, oynanan oyunlar, canlarına ve mallarına karşı gösterilen kasıt, haksız yere birçok Müslümanın şehit edilmesi herkes tarafından bilinen olaylardır. Ancak bu dönemde yaşayan salih müminler, Allah’ın varlığını, birliğini, gücünü ve kendilerine mutlaka yardım göndereceğini bildikleri için sürekli olarak canlı, coşkulu ve huzurlu olmuşlardır. Müslümanın kendisini tüm samimiyetiyle Allah’a teslim etmesi, benzeri olmayan bir huzur kaynağıdır. Yeryüzünde bu ruh hali ile yaşamak, iman edenlerin sahip oldukları en büyük nimetlerden bir tanesidir.

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
İman edenler, yeryüzünde çok kısa bir süre bulunacaklarının ve buradaki her şeyin geçici olduğunun farkındadırlar.

“Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?” (En’am Suresi, 32)

Yine Allah’ın Kuran’da bu gerçeği açıkça bildirmesi, müminler için huzur ve coşku kaynağıdır. Bu coşku, Müslümanların Allah’a kavuşma isteklerinden ve cennete olan özlemlerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla müminler geçici olan dünya hayatında, bu istekleri için büyük bir çaba göstermekte ve Allah’a daha çok yaklaşmanın yollarını aramaktadırlar.

Sürekli olarak bu bilinçte yaşamak, yani daima ahiret hayatına hazırlık yapmaya çalışmak, insanın samimiyetini de artırır. Çünkü ahireti, sonsuz hayatını nasıl geçireceğini, Allah’ın emir ve yasaklarına uyup uyamadığını sürekli tefekkür eden bir insanın dikkati ve bilinci sürekli açık durumda olur.

Merve BULUT

YORUM EKLE