KENTSEL DÖNÜŞÜME EVET, RANTSAL DÖNÜŞÜME HAYIR

KENTSEL  DÖNÜŞÜME  EVET, RANTSAL DÖNÜŞÜME HAYIR

       Güzel ülkemin güzel insanlarının yüreklerine her daim huzurun hakim olması dileğiyle; bilgilenmenizi arzu ettiğim “Afet Riski Taşıyan Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı”ndan  söz etmek istiyorum.

      Bu ülkede özellikle 1999 Marmara ve 2011 Van depremlerinden sonra büyük,küçük herkes depremle ilgili her türlü dönüşümün arkasında durmakta ve dönüşümü arzu etmektedir; fakat hükümetin şu günlerde  hazırlayıp, meclis den geçirmeye çalıştığı tasarı,kentsel dönüşüme altyapı oluşturmaktan ziyade; İnsanların beklentilerinden yararlanarak, halkın deprem korkusu üzerinden büyük bir rantsal dönüşüme alt yapı oluşturmaktır.

    Yasanın yürütücüsü Çevre ve Şehircilik  Bakanı adına TOKİ’dir. Yasada idari olarak belediyelerden söz ediliyor olsa da,belediyelerin hiçbir  yetki ve tasarrufları yoktur.Bu hususta “İyi ya işte,belediyeler politik davranıp yetkilerini taraflı kullanıyorlardı.”diyenlere hak veriyor, saygı duyuyorum fakat bu yasa tasarısı yanlışları engelleyen değil,daha da arttıracak bir yasa olacaktır.

    Türkiye’nin %61’i birinci ve ikinci derece deprem bölgesidir.Üçüncü ve dördüncü derece  deprem bölgeleri de yasa kapsamına alınınca Türkiye’nin %92’si TOKİ’nin insafına terk edil-miş olacaktır.

     Tasarının ikinci maddesinde yer alan” Rezerv Yapı Alanı” tanımı dikkat çekici,üzerinde durulması gereken,açık ve net bir tanımdır.Yeni yerleşimlerin kurulacağı rezerv  yapı alanlarının tespitinde sadece Maliye Bakanlığı’nın görüşünün alınacak olması da olaya “BİNA ve PARA”gözü ile bakılmakta olduğunun açık göstergesidir.Yasa tasarısının başlığı her ne kadar “Afet riski altındaki alanlar”olarak yazılmışsa da “Rezerv yapı alanı” ve “Riskli alan”tanımlarından anlaşılmaktadır ki;bu yasa hemen hemen tüm Türkiye’yi kapsamakta ve rantiyecilerin iştahını kabartmaktadır.

        Yasada hükümetin sakladığı bir şey yok,her şey açık ve net ortadadır.Görülmesi gereken artılarından çok,eksilerinin bir hayli fazla olduğudur.Yasa belediyelerin plan,tadilat,denetim vb. yetkilerini elinden almakta;tarihimizi,kültürümüzü,kıyılarımızı,meralarımızı,oyun alanlarımızı,zeytinliklerimizi,portakal bahçelerimizi,ormanlarımızı yok etmeye kılıf oluşturmaktadır.

    Kanun hükmünde kararnameler ile meclisi hiçe saymaya alışık olan Ak Parti hükümeti 29.06.2011 tarih ve 644 sayılı “Çevre ve Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri”hakkındaki kanun hükmünde bir kararnameyi hayata geçirmiş olup,bu yasa tasarısı ile de her türlü uygu-lamayı  afet çerçevesinde ele almayı amaçlamaktadır.Zeytinciliğin ıslahı hakkında kanun,orman kanunu,Milli Savunma Bakanlığı iskan ve ihtiyaçları kanunu ,asgari yasak bölge ve güvenlik bölgeleri kanunu,turizm teşvik kanunu, yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması kanunu gibi kanunlarda ki engelleyici hükümleri bertaraf etmeyi hedeflemektedir.

     Bu yasa,siyasi sebeblere dayanan göçleri saymazsak,T.C tarihinin en kapsamlı zorunlu göç ve iskan uygulamalarını beraberinde getirecektir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı TOKİ vasıtasıyla afet riski şemsiyesi altında istediği alanı boşaltıp,sakinleri “sağlam” alanlara nakledebilecektir.

Durum ilk bakışta güzel gibi görünüyorsa da,uygulamadaki hakikatler hiç de iç açıcı değildir. Bizler elbette ki insanlarımızın sağlıklı,sağlam konutlarda oturmalarını destekleriz.Ama ne yazık ki  tasarı bu haliyle yasalaşırsa,küçük hak sahipleri daha tespit aşamasında  ki masrafların kendilerine yüklenmesinden başlanarak,kent merkezlerinden uzaklaşmaları için birçok zorlukla yüz yüze gelecek,hatta riskli olmayan yapılar bile uygulama bütünlüğü bahanesi ile yasa kapsamına alınacak; vatandaşlarımız hak kayıplarına uğrayarak mağdur edileceklerdir.

     Burada insanların ekonomik durumlarının belirleyici olacağı da gayet açıktır. Yasanın en kaçınılmaz sosyal sonucu dar gelirli insanlarımızın şehir merkezlerinden uzaklaştırılması olacaktır.Geçmişte bunun örneğini İstanbul’da Sulukule’de gördük.Yakın zamanda da İstanbul/Kadıköy Fikirtepe’de  yaşayacağız.AKP yetkilileri  önümüzdeki yıl Fikirtepe’de binalar yükselmeye başlayacaktır demektedirler.Fikirtepeli kardeşlerimiz sanmasınlar ki ;mülkiyet haklarından dolayı bu yükselen binalarda oturabileceklerdir…..Evet arsa karşılığı katları elbette olacaktır,olmalıdır ama; havuzuydu ,güvenliğiydi,kapıcısıydı derken  200-500 lira aralığındaki apartman aidatlarını ödeyebilecek kaç asgari ücretli çıkabilirki ki…  Anayasadaki “yaşama hakkı”bahane edilerek “Evet yaşayabilirsin ama beni istediğim yerde; merkezin görüntüsünü bozuyorsun” denilmektedir..

      Gözlerine kestirdikleri para getirecek alanlar rezev yapı alanı ilan edilecek; kıymetli noktalardaki kamu binaları da riskli yapı kapsamına alınabilecek, kapitalistlere peşkeş çekilelecekir.   

      Yıllarca il il, ilçe ilçe dolaşıp,yıkık dökük lojmanlardan sonra nihayetinde büyükşehirlere gelip, kurum vakıflarına ait lojmanlarda yasal kira bedelini takiben, elektriğine, suyuna, doğalgazına ilaveten 300 lira apartman aidatını  da ödeyerek oturan hakim ve savcılarımıza bile emekliliklerine üç beş yıl kala, temiz sağlam lojmanlarda oturmalarını çok gören hükümet, merkezi lojmanları satıp hakim savcıları kenar mahallelere yollamaya çalışmaktayken ; ekonomik durumu daha az elverişli kardeşlerimizin yasa karşısında hayda hayda elinin kolunun bağlanacağı aşikardır.

Hayatta her şey para demek değildir.Sadece  kendi çıkarlarımızı değil , onurumuzu, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini de düşünmeliyiz.

Bu sebeble TBMM den geçirilmeye çalışılan yasanın kentsel dönüşüm kısmına evet; rantsal dönüşüm kısmına hayır demek vatandaşlık görevimiz olmalı ve elimizden gelen muhalefi sergilemeliyiz.

Gülşen YİĞİT





YORUM EKLE