Gündem yoğun.

Gündem yoğun.

Her yere seçim atmosferi hakim. Yolsuzluk iddiaları, dış mihrak beyanları almış başını gidiyor. Adalet ve gelir kaybı kaygısı hepimizin iliklerine kadar işlemiş durumda. Gündelik hayatın yoruculuğu da buna ekleniyor ve hiçbir şeyden istenilen tat alınamıyor.

Ülkemizin içinde bulunduğu bu tatsızlık ve tutarsızlık durumu için ufukta somut bir çözüm de gözükmüyor. Zaten yıllardır “Adalet” kavramını anlatamadığımız, insanların ruhlarına işleyemediğimiz de ortada. Bu yüzden de üstüme bir bıkkınlık geldiğini itiraf etmeden geçemeyeceğim. Tabi beni takip eden okurlarımın bileceği üzere kırmızı çizgim net bir şekilde “adalet” kavramıdır. Bu uğurda savaşımından vazgeçeceğim yok tabi ki.

Adalet savaşımızdan vazgeçmemkle birlikte, bu bıkkınlık gel gitleri esnasında yeni bir çevreyi, yeni bir camiayı tanıma kararı aldım. Bir nefes, bir yenilenme olsun diye. Bu vesileyle hayatımda eksik bıraktığım alanları gözlemleme, deneyimleme ve öğrenme arzusu ile yollara koyuldum.

Bu yolculukta ilk durağım “sanat” olgusuydu. Yaptığım ilk iş de arkadaşlarla çok kötü çalacağımız bir müzik topluluğu oluşturmak oldu. Dünyanın en kötü müziğini yapıyor olmamız olası ama içimizde büyük bir mutluluk var. Çocuklar gibiyiz. Çalamayan, şarkı söyleyemeyen herkesi bekleriz. Bu da dip not olsun.

İkinci durağım ise sanat içerisinde barınan oyunculuk alanıydı. Birden bire meseleğimin, sosyal statümün çok uzağında, bambaşka bir disiplinin içerisinde buldum kendimi. İlk şok anı dahil, o andan beri açık yüreklilikle söylüyorum bu eğitimden de i-na-nıl-maz şekilde keyif alıyorum.

Oyunculuk denilince akıllarda rollerden rollere, partilerden partilere gibi bir intiba oluşmasın. Kendi içerisinde müthiş bir disiplini ve ciddiyeti var. Zor iş! Eğitim sürecinde gördüm ki oyunculuğu profesyonel olarak yapanlar o alkışları gerçekten hak ediyorlar.

Bu yolculuğumda şimdiden çok şey öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Gözlemleyebildiğim noktaları sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Öncelikle devasa bir okuma tutkusuna sahip ben dahil sanatın tiyatro boyutuna gereken ilgiliyi göstermiyoruz. Lütfen bu ilgiyi arttıralım. Beeeeen tiyarrooo seevmmemciler! Çok açık yüreklilikle söylüyorum sevmeniz sadece sevdiğiniz bir oyuna gitmenize bakar. Beeeenn yakışıklııı, güzelll olanları seyretçemciileer! Tiyatroda da çok yakışıklı, çok güzel, çok karakterli oyuncular var, oyun çıkışı aşık olmanız şans sayılmaaaz. Yani kısaca rica ediyorum bahane üretmeden gereken ilgiyi gösteriniz. Neden bu konuda ısrarcı olduğumu izlediğiniz oyunların sizi çok farklı şekillerde düşünmeye sevk ettiğini görünce anlayacaksınız. Sinemadan bambaşka bir şey var tiyatroda. Çok daha büyülü bir şey. Bir gidin bak nasıl kapılacaksınız o atmosfere… Koşup koşup gidelim oyunlara…

Bilet fiyatları ise genel olarak bence biraz pahalı.  Ancak tabi ki her yer, her oyun pahalı değil. Her bütçeye, her zevke göre oyun ve sahne mevcut. Bu işin emektarları ile konuşursanız muhtemelen bilet fiyatları düşük diyebilirler. Fakat ölçüt doğal olarak sizin cebiniz,geliriniz. Bu noktada Türk halkıyla iç içe olan bir kardeşiniz olarak tiyatro elitistlerin ve geçim derdi olmayanların lüksü gibi gözüküyor. Bu algıyı kıracak yerler var. Kıracak dostlarımız, liderlerimiz var. Hamleleri bekliyoruz.

Devletin tiyatro bakımından politikaları ve desteği de çok yetersiz. Bu kadar zihin ve algı açıcı bir sanatın yaygınlaştırılmaya çalışılması gerekirken gereken desteğin verilmemesini bu topluma yapılan bir zalimlik olarak görüyorum.

Oyunculuğu sadace kamera karşı oyunculuk, yani televizyon oyunculuğu olarak görenler var. Böyle bir şey yok. Tiyatrolar, operalar, müzikaller var. Ayrım gayrım yapmayalım. Bu da başka aşılması gereken bir algı.

Ön saftaki oyuncular kadar çok kral dansçılar, oyun yazarları ve bir yığın teknik ekip de var. Bu insanların varlığını da unutmayalım. Özellikle emektarlar her yerde olduğu gibi bu işte de her şeyimiz.

Bu işi ve eğitimi kişisel gelişim olarak görmekte de sıkıntı yok. Çünkü bu disiplinde insanı hiç bakmadığınız yönlerden analiz etme şansınız var ki bu da müthiş bir şey.

En önemlisi ise çekişmeli, yoğucu ve boğucu hayata tat veren sanatı ve sanatçıyı küstürüyoruz. Bu da yaratıcılığı,o da dolaylı yoldan çeşitliliği yok ediyor. Kahvelerde yapılan siyasi tartışmalardan alamadığımız sonuçları sanat bize düşündürerek verebiliyor. O yüzden üreten sanatçıları desteksiz bırakmalayım.

Özcümle, bana şu yoğun gündem ve çalışma temposunda çok kaliteli ve tadında bir es verdiren, nefes aldıran camia size neden aldırmasın der, bunu bir düşünmenizi rica ederim.

Değişik bir yazı olduğunun farkındayım dostlar ama bir tenefüs, nefes aralığı diyelim. Bu aralar, “bu aralar” hepimize lazım. Sağlıcakla kalın efendim, görüşmek dileğiyle..



YORUM EKLE