DÜŞÜNÜLMEDEN YAŞANAN DİN

DÜŞÜNÜLMEDEN YAŞANAN DİN

Çoğu insanın yaşamını şekillendiren unsurların başında çevresinden edindiği bilgiler gelmektedir. Bu insanlara yaptıkları yanlışlar söylense bile çocukluklarından itibaren öğrendiklerini değiştirmezler. Bu düşünce yapısına sahip olmaları bu kişileri, yeniliklere açık olmayan, hatta yeniliklere şiddetle karşı çıkan kimselere dönüştürür.

Bu insanlar, karşılarına çıkan her durumu ezberledikleri bu dine göre değerlendirirler. Bu sebeple, geçmişten gelen inanç ve kültürlerine ters düşen bir durum olduğunda bunu çok büyük bir tehlikeymiş gibi görmektedirler. Anlatılan doğruları kabul etmez, anlamaya dahi çalışmazlar. Büyüklerinden ve çevrelerinden öğrendikleri öğretilere gözü kapalı inanmaktadırlar.

Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)

Bu yanlış sadakat duygusu, bu kişilerin Yüce Allah’ın emirlerine karşı gelmelerine, hak olanı tebliğ edenlere düşman gibi davranmalarına sebep olmaktadır. Bir Kuran ayetinde Rabbimiz Peygamberimiz (sav)’in tebliğine karşı inkarcıların tavrını şöyle haber vermiştir:

Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: "Bundan başka bir Kuran getir veya onu değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15)

Batıl inançlarını uygulamakta kararlı olan bu kişilerin diğer bir sapkın davranışı da, yaptıklarının Kuran’da yerinin olduğunu söylemeleridir. Fakat bu konudaki samimiyetsizliklerinin kendileri de farkındadırlar. Bu kişilerin tek amacı vardır o da Allah’ın rızasını kazanmak yerine, kendi nefislerinin istek ve arzularına göre bir yaşam sürmektir. Bu samimiyetsiz davranışlarını saklamak ve kendi batıl sistemlerini devam ettirmek için böylesine akılsızca bir mazeret öne sürmektedirler.

Bu kimselerin akılları, dini gerçekleri kaynağından öğrenmeyip, Kuran’a karşı dillerini eğip büktükleri ve atalarının yanlışlarından kopamadıkları için karmakarışıktır. Nefislerine uyarak mutluluğu ve rahatı bulacaklarını düşünen bu insanların hayatları daha da zorlaşmaktadır. Çünkü kolay olan, düşünmeden ve çevreden ezberlenen din değil, hükümlerini Allah’ın indirdiği İslam dinidir.

Onlar 'çirkin bir hayâsızlık' işlediklerinde: "Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, 'çirkin hayâsızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28) 

Çevreden ve büyüklerden öğrenilen din insana bu dünyada fayda sağlamadığı gibi ahirette de kayba uğratacaktır. Üstelik bu kayıp, dünyadaki ile kıyas dahi edilemeyecek büyüklüktedir.

 

 

YORUM EKLE