DÜNYAYA ADALETİ GETİRMEK

DÜNYAYA ADALETİ GETİRMEK

Dünya üzerinde gelişme gösteren olaylar incelendiğinde adaletin yer, zaman ve kişilere göre büyük farklılıklar gösterdiği görülür. Mesela bazı ülkelerde insanların ten rengi onlara gösterilen adalet anlayışını değiştirebilir. Beyaz tenli bir kişi ile siyah tenli bir kişiye aynı olay karşısında aynı adaletle karşılık verilmez. Bazı toplumlarda soy, fazlasıyla önem taşımaktadır. Geçmiş yüzyıllarda Hitler'in Ari soyunu diğer soylardan üstün tutup, milyonlarca kişiyi sırf başka soy diye yok etmeye çalışması bunun bir örneğidir. Aynı şekilde günümüzde de farklı ırka ve ten rengine sahip diye büyük adaletsizlikle ve zalimlikle karşılaşan insanlar bulunmaktadır. ABD'de ve Güney Afrika'da senelerce siyah vatandaşlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılmış, birçok Afrika ve Asya ülkesinde sırf bu yüzden şiddetli çatışmalar meydana gelmiştir.

Fakat Kuran’da farklı kabile ve insanların yaratılmasında birçok hikmetin olduğu haber verilmiştir. Bunlardan birisi de insanların birbirleriyle kaynaşmalarıdır. Bu yüzden insanlar birbirleri ile tanışmalı, kültür alış-verişinde bulunmalı, birbirlerinin dillerini, örf ve adetlerini, geleneklerini öğrenmelidir. Farklı milletlerin iç içe olması insanları savaşa değil, bunun yerine kültürel zenginliklerin alış-verişine sürüklemelidir. Bu çeşitlilik Yüce Allah’ın yaratmasındaki güzelliğidir. İnsanların kültürlerinin farklı olması veya tenlerinin beyaz yada siyah olması ne üstünlük getirir, ne de eksik gösterir. Bunların tamamı Yüce Allah’ın takdir etmesi ve yarattığı hikmetlerinin sonucu olarak meydana gelmiştir. Fakat bu farklılıkların Yüce Allah’ın katında hiçbir önemi bulunmamaktadır. İnan kişilerin üstünlüğü takva iledir.

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Peygamberimiz (sav) döneminde farklı ırklara mensup kişilere daima eşitlik ve adalet ahlakı ile yaklaşılmıştır. Bu kimselere gösterilebilecek zulüm engellenmiş, adaletsizlik yapanlar cahil olarak görülmüştür.

İslam, gerçek adalet anlayışının nasıl olması gerektiğini bizlere öğretmektedir. İslam ahlakının olduğu bir yerde, kişi dininden, ırkından yada hayat görüşünden dolayı mağdur edilmez. Bu durum Yüce Allah’ın takdiridir. Allah herkesi en güzel şekilde yaratmış ve en güzel sureti vermiştir.

Bununla beraber insanın zengin veya fakir olması da Müslüman’ın adaletli davranmasını engellemez. Bir kişinin yalnızca maddi olanakları yüzünden fakir insanlara adaletsiz davranması, zalimlik yapması ve bundan hiç ceza almadan kurtulması büyük haksızlıktır. Fakat günümüzde birçok yerde zengin kişileri kollayıp, fakirleri ezen bir anlayış olduğu görülmektedir. Bu duruma göre bazı zenginler, fakirlerden üstün görünmeyi kendilerine ait bir hak olarak düşünürler. Bundan ötesi adaleti kendi çarklarına göre döndürmeye çalışırlar. Bu davranış İslam ahlakını yaşamayan toplumlarda büyük adaletsizliğe sebep olmakta, insanların çoğunluğu sefillikle mücadele ederken, diğerleri maddi imkanların ayrıcalıklarını kullanmaktadır.

Fakat bütün bu olumsuzluklara rağmen dünyaya adaletin hakim olması mümkündür. Bunun için Kuran ahlakının tüm dünyaya hakim olması gerekmektedir. Bu anlamda samimi Müslümanlara önemli görevler düşmektedir. Müslümanlar kendi aralarındaki anlaşmazsızlıkları bırakıp, Allah’a olan bağlılıklarını güçlendirmeli ve birlik olmalıdırlar.
… Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın… (Nisa Suresi, 135)


YORUM EKLE