BAŞBAKAN HAKLI! “BU KADAR CEHALET EĞİTİMLE ELDE EDİLDİ”
Bir halk bilgesi Sakallı Celal'e ait olan sözün aslı şöyle : “Bu kadar cehalet tahsille mümkündür.”
20 yıla yakın, öğretmenliğimin yanında ek dal gibi, Türkiye'de bilinmeyen bir alan olarak yaptığımı sandığım ya da bol kepçeden kendime bağışladığım ‘okuma araştırmacılığım’la benim eğitimimize ilişkin bulgularımın en başında okulların okumayan insan yetiştirdiği, eğitimin tersine çalıştığıydı ki bu da Sakallı Celal'in özdeyişini doğrulayan bir bulguydu.
13 yıl önce yayınlanan ilk kitabımda da bunu yazmış, hatta daha da ileri gidip ‘Türkiye cahiliye döneminde yaşıyor’ belirlemesini yapmıştım. Geçen yıl bu tümceyi, Prof. Faruk Birtek’in (Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi) bir gazetede yayınlanan söyleşisinde kullanıyordu.
Başbakanımız da geçtiğimiz haftalarda Rize konuşmasında, “Çocuklarımız tahsil gördükçe daha da cahilleşiyor” deyince, üzülmekle sevinmek arasında kaldım. Sevinmem yalnızca şundandır ki ölmeden önce hastaya gerekenler yapılmaya başlanır. ( Cehaletten kimse ölmez ancak toplumlar yok olur.) Acile kaldırılıp ilk bakım yapılabilir.
Biz bu ilk bakımı Okuyan Toplum Projesi’nin bir çalışması olarak çok sınırlı destekle çok sınırlı sayıda okula (200 okul) yapabildik. Bundan sonra işin ciddiyeti anlaşılarak daha çok okula ulaşabileceğimizi düşünüyorum.
En kısa sürede, hemen şimdi yapılabileceklere geçmeden önce Başbakanımızın Rize’de yaptığı bence, eğitim tarihimizin bir dönüm noktasını oluşturacak konuşmadan ilgili bölümü birlikte okuyalım :
“Çocuklarımız okudukça, tahsil gördükçe daha da cahilleşiyor, kendisine, ülkesine, toplumuna ve özüne daha da yabancılaşıyorsa burada ters giden bir şey var demektir. Böyle bir eğitim tarzı bizim kabulleneceğimiz, müsamaha göstereceğimiz bir eğitim tarzı olamaz. Yani cemiyet, yani çoğunluk hiçbir zaman tek başına bir şey ifade etmiyor. Burada özellikle nitelik, çok önemli. Bunu başarmak zorundayız. Bizim artık eğitimin fiziki alt yapısından eğimin muhtevasına, içeriğine daha fazla yoğunlaşmamız, bu anlamda daha fazla gayret göstermemiz kaçınılmaz noktaya geldi. ” (…) (25 AĞUSTOS 2013, Rize Konuşması Yenişafak)
Okuyan bir Türkiye için, Ocak 2008’de başlayan Cumhurbaşkanlığı Türkiye Okuyor Kampanyası kapsamında, bir çerçeve proje olan Okuyan Toplum Projesi ve alt projelerinden( Çekirdek proje) Kitapla Barışma söyleşileriyle 200 okula ulaşabilmiştim..
Eğitimimizin bu en yakıcı sorunu olan okumayı sevdiremeyişimiz noktasında, okur yetiştirme amaçlı bu Okumaya Güdüleme Programım okullarda inanılmaz ilgi gördü.
Aldığım geri bildirimler şaşırtıcı. "Hayatım değişti", “Ekran bağımlısıydım, bu sunumu izledikten sonra kitaba olan ilgim arttı”, “Bundan sonra eminim ki yılda en az 20 kitap okuyacağım”, "Bizi karanlıktan kurtardınız" , “Daha önce neredeydiniz”gibi bizi gerçekten şaşırtan, sevinsek mi üzülsek mi bilemediğimiz tepkiler bunlar.
JAPONLAR GİBİ ÖNCE KÜLTÜR ŞOKU
Nasıl yapıyorsunuz diye soranlara Japonlar gibi diyorum. Çünkü öncelikle konferanslarımızda öğrencilere Japonlar gibi bir kültür şoku uyguluyoruz. Japonya’da okula yeni başlayan öğrencilere, önce yüksek teknolojili tesislerini gezdiren Japonlar, daha sonra onları toprağında ot bile bitmeyen Hiroşima’ya götürerek, eğer bir daha Hiroşima’yı yaşamak istemiyorsanız ülkeniz için çok çalışıp, teknolojide dünyanın lideri olmalısınız derlermiş. Biz de öğrencilerimizi bir öyküden ötekine; adsız kütüphaneciden, eşekli kütüphaneciye, Çanakkale’den, Sakarya’ya, oradan II. Dünya Savaşına, Köy Enstitüleri’nden , İslam’ın altın çağına; 13. yüz yıldan 21 yüzyıla getirip götürerek onları bir kültür şokuyla kitap okumaya kışkırtıyoruz. Saydam gösteri eşliğinde, müzik efektleriyle de destekli, tiyatral bir sunumla, kitaba küs, okumaya gönülsüz gençlerdeki okuma iştahsızlığını okuma açlığına çevirebiliyoruz.
Geçtiğimiz yaz başında bir büyük gazetenin İstanbul eki projenin bilimselliğini takım çalışmasını, destekçilerini göz ardı ederek yalnızca sunucusunu öne çıkaran bir haber yaptı. Tam da magazinleştirilmiş haber kalıbı içinde. Bu büyük haksızlıktı. Bu nedenle projeye bugüne dek destek veren Şanlıurfa Valiliğinden, 2010 kapsamında Maltepe Kaymakamlığı ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne ve kimi devlet okullarının velilerden topladığı küçük küçük katkılardan destek veren okul yöneticilerimize dek geniş bir kitap dostu destekçimize buradan teşekkür etmek istiyorum. Onların destekleri unutulamaz, görmezden gelinemez.
Kitap kültürünün ekran kültürüyle boğulmasını önlemek için en gözde uyuşturucu tv’lerle ve tüm ekranlarla çocukların ve gençlerin baş edebilmesi için bir üniversitenin kurumsal sahipliğinde, Kültür Bakanlığı ve bir büyük gazetenin işbirliğini hayal ediyoruz.
Başbakanımızın da çok doğru saptadığı ve haklı olarak yakındığı “Çocuklarımız, tahsil gördükçe daha da cahilleşiyor” yakınmasının en kısa vadeli çözümü budur. Orta ve uzun vadede önerilerimi ise gelecek sayıya bırakıyorum. Ferhat Özen