2013-01-26 11:36:47

ALLAH IN İMAN EDEN KULLARINA LÜTFU: AKIL

26 Ocak 2013, 11:36



ALLAH IN İMAN EDEN KULLARINA LÜTFU: AKIL 

“Rabbimiz, biz: Rabbinize iman edin diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik”(Al-i İmran Suresi, 193)

Samimi insanlar çağrıyı işittiklerinde fıtratlarından dolayı hemen “iman ettik’’ derler. Allah’a gönülden teslim olanlar işte “Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır …” Çünkü “… kalbler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Rad Suresi, 28).

Ancak kalbi olan insanlar öğüt alabilir ve dolayısıyla “Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahit olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.” (Kaf Suresi, 37) ayeti gereği iman edebilirler.

Kuran’da, “Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” (Enfal Suresi, 29) ayetiyle Allah iman edenlere lütfettiği sırrı açıklamaktadır; gerçek akıl ve iman Allah korkusu ile bağlantılıdır. Dolayısıyla kalp ve Allah’ın sesi olan vicdanla da bağlantılıdır; vicdanın artması ya da azalmasına göre akıl artar ya da azalır. Bahsettiğimiz akıl zekadan çok farklı sadece müminlere has ve onların ruhunda hissettiği manevi bir güçtür. Kuran’a göre akıl beyinde değil vicdanla birlikte kalpte bulunur.

İnsan zeki de olsa Kuran’ın doğrularına karşı tepkisiz olan insan, kalpleri mühürlenerek akledemeyen kişilerdir; ayetlerde bahsedildiği gibi kör ve sağırlıklarından dolayı kavrayış ve anlayışları olmayan kişilerdir:

“Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir.” (Hac Suresi, 46)

Allah’tan korkmayan, emirlerini titizlikle yerine getirmeyen kişi gerçek aklı kavrayabilecek anlayışa sahip değildir. Kişi profesör de olabilir bilim adamı da olabilir; ancak araştırmasını yaptığı şeylerde Allah’ın kusursuz yaratılışını ve üstün gücünü kavrayacak vicdana ve akla sahip olmayabilir. Bunun sonucunda da gururla kendisini yüceltir ve nefsinin hoşnutluğunu isteyerek Allah yolundan uzaklaşır ve sapar.

“Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah’ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah’tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?” (Casiye Suresi, 23)

Kalbi Allah aşkı ile dolan, vicdan sahibi bir insan, gerçek dostu ve velisi olan Allah’ı tanımak ve buyruklarını yerine getirmek için ciddi bir caba içerisinde olacaktır. Çünkü bu kişiler, Allah’tan ve ayetlerinden uzak yaşanlar gibi imanını engelleyen kibir ve gurur gibi duygulara sahip değildirler. Oysa “… o inkâr edenler (boş) bir gurur ve bir parçalanma içindedirler.” (Sad Suresi, 2)

Allah’ı düşünmediğimiz her an şuurumuz kapanır ve zayıf düşeriz çünkü o anlar düşmanımız olan şeytanla başbaşayızdır. Akıl ve iman sahibi ise her an Allah ile olduğunun şuurundadır ve kalbi mutmain olmuş olanlardandır; her an vicdanıyla Allah’ın yarattığı olay ve koşullardan öğüt alır.

Kuran’da, Allah’ın inkâr eden ve iman eden kulları için Beyyine Suresi’nde şöyle bahsedilir:

“Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.’’ 

“İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır.’’ 

“Rableri katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O’ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden içi titreyerek korku duyan kimse içindir.”

 

(Beyyine Suresi, 6-7-8)

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.