‘’SUS-MA’’ Yazı Dizisi…



‘’SUS-MA’’ Yazı Dizisi…

Sevgili okuyucular Merhaba,

Dışarıda müthiş bir kar yağışı var. İstanbul gelinliğini giymeye hazırlanıyor yavaş yavaş. Bu güzel tabloyu izlerken insanın uzaklara dalıp gitmemesi mümkün değil. Uzaklara dalarken önemli olan yüzünüzdeki ifadedir. Hatırladıklarınızın sizi güldürmesi ve hüzünlendirmesidir.
Yüzümdeki tebessümü bana fark ettiren iş arkadaşım neden güldüğümü sorduğunda şu cevabı verdim;

Başladım anlatmaya;

Bir zamanlar okul, sınav ve vizelerle boğuşurken arkadaşımın öğretmenlik yaptığı okuluna ziyarete gitmiştim. Ziyaret sebebimde bir davet üzerine idi. İlkokul 4 ve 5. Sınıftaki çocuklar halk oyunları ile tanışacak ve seçme yapılacaktı.

Çocukların o anki heyecanını ve telaşını görmek için tam 60 km yol gittim. 60 km de bir şey mi demeyin kar, kış sanırım biraz fedakârlık gerektiriyordu. 

Gittiğimde öyle bir manzara ile karşılaştım ki tekrar o sıralara dönmek geldi içimden. Eğitimci olmanın verdiği gurur hiçbir şey ile ölçülemezdi o an anladım. Manzara ne miydi? Çocukların birkaçı değil hepsi bu halk oyununa katılmak istemiş ve öğretmen arkadaşım seçmekte zorlanmıştı. Çocukların arasında adeta kaybolmuş ama onların becerilerine göre, yeteneklerine göre seçme yapmak zorundaydı.

Seçmeler oldu. 6 kız 6 erkek seçildi. Ama kızlar çekingen. Erkekler şaşkın. Ne yapacaklar?

Aslında şaşkın olan bizim Filiz öğretmen. Çocuklar belki de ilk defa sosyal bir etkinliğe katılacaklardı.

Neyse… Zaman geçmiş ben bir, iki gittim çocukların yanına. Konuştuk, anlattılar dinledim, ama çok anlattılar… Çok şey anlattılar…

Ama Aykut sustu… Aykut hep sustu… Hiç konuşmadı… Öğretmeni ile görüştüm, rehber hocası ile… Aykut konuşmaz dediler… Kimse ile samimi olmaz… Aykut sadece susar…

Aykut’un konuşması gerekliydi.  Soru işaretleri sardı dört bir yanda yanımı…

Neden susuyordu?
Tedavi görüyor muydu?
Bir travma mı geçirdi?

Derken…

Bu yazı dizimize burada ara vererek yarın görüşmek dileği ile diyorum…

YORUM EKLE