Ruslar İstanbulular'a eğlenceyi öğretti

"Rus ve Türk devrimi yıllarında İstanbul… Bal rengi gözleri, uzun boyu, yüzündeki çilleri, kızıl saçları ile asi bir genç kadın Agafya…" Ertürk Akşun, son kitabı 'Agafya’yı ve Beyaz Rusların İstanbul’a uzanan hikayesini, “Süheyla Demir’le Radyo Sohbetleri”nde anlattı.

Ruslar İstanbulular'a eğlenceyi öğretti
Ruslar İstanbulular'a eğlenceyi öğretti

"Rus ve Türk devrimi yıllarında İstanbul… Bal rengi gözleri, uzun boyu, yüzündeki çilleri, kızıl saçları ile asi bir genç kadın Agafya…" Ertürk Akşun, son kitabı 'Agafya’yı ve Beyaz Rusların İstanbul’a uzanan hikayesini, “Süheyla Demir’le Radyo Sohbetleri”nde anlattı.

2012 yılında çıkardığı “Ateş Güneş ve Ada” kitabıyla yazarlık kariyerine merhaba diyen Ertürk Akşun, geçtiğimiz aylarda ikinci kitabı “Agafya”yı yayınladı. Agafya, Bolşevik Devrimi’nden İstanbul’a kaçan sürgünde bir Rus kadınla İngiliz savaş muhabiri Anton’un aşkını konu ediniyor. Kitap, tarihsel arka planının yanı sıra polisiye tadındaki üslubu ve cesur sahneleriyle de dikkat çekiyor.

Ertürk Akşun, son kitabı Agafya’yı yazma sürecini ve Beyaz Rusların İstanbul’a uzanan hikayesini, RS FM’de her Pazar günü yayınlanan “Süheyla Demir’le Radyo Sohbetleri” programında anlattı. Kendini ‘kitap okumak için yazan bir yazar’ olarak tanımlayan Akşun, “Kitap okumak dünyada en sevdiğim şey. Zaten yazmaya da kitap okuyabilmek için başladım. Bir kitap yazarken çok fazla okuma yapmanız gerekiyor” diye konuştu.

Kitaptaki kadınların hikayeleri tamamen gerçek

Beyaz Rusların hikayesiyle yakın Türkiye tarihini okurken karşılaştığını söyleyen Akşun, Agafya’yı yazarken ana kaynak olarak yaklaşık 150 kitap okumuş, ayrıca dönemin gazete ve dergilerinde de hummalı incelemeler yapmış. Nihayetinde işgal altındaki İstanbul, Bolşevik Devrimi’nden kaçan yüzbinlerce Beyaz Rus’u ağırlarken dönemin gazetelerine yansıyan haberler de Agafya’da yerini bulmuş. Yazar, hem başkahraman Agafya’nın hikayesinin hem de kitabın diğer kadın karakteri Olga’nın dehşet verici ölümünün gerçek bir olay olduğunun altını çiziyor.

İstanbul’da eğlence hayatı Beyaz Ruslarla canlandı

Beyaz Ruslar, Avrupa’ya gitmek için bir geçiş noktası olarak kullandıkları İstanbul’da sadece birkaç yıl kalsalar da kentin sosyal ve kültürel hayatında silinmeyecek izler bırakmış. İşgal altındaki İstanbul’da eğlence hayatı, Beyaz Rusların gelmesiyle beraber adeta canlanmış. Akşun bu ironik noktayı şöyle anlatıyor: “Ruslar İstanbul’a gelir gelmez kendi kültürlerini de getirdiler. Garden Bar, Moscovit, Rejans, Siyah Gül gibi barlar, restoranlar, pastaneler ve gece kulüpleri açılıyor. Tombalayı ilk defa Beyaz Ruslar getiriyor ve tombala yüzünden birçok ailede boşanma davası açılıyor. Çünkü o kartları güzel Rus kızları çektirdiği için Türk erkekleri birden tombala oynamaya başlıyor. Kadınlar da ayaklanıyor. ‘Beyaz Ruslar gitsin kocalarımız evden kaçıyor’ diye bildirileri var.”

Yazar Ertürk Akşun’a göre Türk erkeği “kadınla” ilk defa Beyaz Rusların gelmesiyle tanışıyor. Bir insanın aşık olabileceği kişinin ancak kendi eşiti olabileceğini söyleyen yazar, “Türk erkeği, Beyaz Ruslar Türkiye’ye gelince kadınla tanıştı. Aynı masada oturduğu, birlikte yemek yediği, kendine güvenen, piyano çalan, edebiyat bilgisi olan kadınla ilk kez Beyaz Ruslarla birlikte tanıştı.” diyor.

Dünyaya yayılan ‘Rus başı’ ve ‘çan kesimi’ modası

İstanbul’a gelen Beyaz Ruslar Türk erkeklerini olduğu kadar kadınları da etkiledi. “Çan kesimi” ve “Rus başı” modelinin Beyaz Ruslar sayesinde önce İstanbul’da ve ardından dünyada moda olduğunu hatırlatan Ertürk Akşun, bu süreci şöyle anlatıyor: “Ruslar, Türkiye’ye gemilerde gelirken çok büyük sefalet çekiyor. Düşünsenize lavantalar içinde her sabah banyo yapmaya alışık olan o güzel Rus kadınlar, gemide banyo yapamıyor ve bitlenmemek için hepsi saçlarını zorunlu olarak kesiyorlar. O çan kesimi dediğimiz model dünya çapında moda oluyor. Yine bitlenmemek için başlarına tülbent takıyorlar ve ‘Rus başı’ da moda oluyor.”

Kurt Seyit ve Şura dizisinden sonra Agafya filmi mi?


Çok yakında Beyaz Rusların hikayesi Türkiye’nin gündeminde daha sık yer alacak. Tıpkı Agafya’ya gibi Bolşevik Devrimi’nden kaçan Beyaz Rusların İstanbul’a geldiği dönemi tutkulu bir aşk üzerinden anlatan Kurt Seyt ve Şura dizisi Mart ayında yayına giriyor. Ertürk Akşun, polisiye öğeler içeren Agafya kitabının da bir dönem filmi yapılabileceğini düşünüyor. Dönem filmi çekmenin çok zor ve maliyetli olduğunu kabul eden Akşun, “Benim kitabımın filmi için Kurt Seyit ve Şura’da kurulan mekanları kullanarak yapımızı ucuza getirebilirler belki. Ancak iki kitap çok farklı. Nermin Bezmen’in Kurt Seyit ve Şura kitabı çok romantik bir hikaye. Benimkindeyse daha polisiye bir tat var, çok fazla cinsellik de var.. Özellikle 4-5 sahne heralde Türkiye’de bu konuda en iddialı sahnelerden. Oynayan olursa nasıl oynar onu da bilmiyorum” diyor.

 

Kaynak: rsfmradio.com

Güncelleme Tarihi: 07 Şubat 2014, 12:46
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER