Eşi Güler Boran, hurriyet.com.tr'ye telefonda güçlükle konuşarak eşinin  ölüm haberini doğruladı ve ''Çok çok üzgünüm, konuşamıyorum'' dedi.
Güler Boran, Boran'ın cenazesinin, yarın öğle vakti Erenköy'deki  Galippaşa Camisi'nde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa  verileceğini kaydetti.
Yaklaşık 2.5 yıldır kemik iliği hastalığıyla mücadele eden usta sunucu  Orhan Boran katıldığı bir programda hastalığı hakkında şunları  söylemişti:
"Benim iki hafta aralıkla taze kan almam gerekiyor.  Dört gözle vampirler gibi kan alacağım günü bekliyorum. Kan  bulunamadığım zaman iştahım kesiliyor, halsiz kalıyorum ve uyku düzenim  bozuluyor. Kan grubum A Rh negatif. Oğlum Burak Boran beyin cerrahıdır.  Başta hastalığım anlaşılamadı. Miyolofibrosil dediler. Yani kemik  içindeki ilikler işe yaramaz hale gelmiş. Bir çok tetkik yapıldı. Ve  sonunda anlaşıldı ki belirli periyotlarla taze kan almam gerekiyor. Bu  hastalıkla 2.5 yıldır mücadele ediyorum. Hakkımda haberler çıktıktan  sonra o kadar çok arandım ki anlatamam. Birden bire gönüllü patlaması  yaşadık. Gönül'ü de beni de serseme çevirdi bu ilgi. Ben unutuldum  gittim zannediyordum. Ağlayarak benim kanımı da alın diye yalvaran  insanlarla karşılaştım. Ağrı'dan arıyorlar, Diyarbakır'dan arıyorlar.  Biz kendi imkanımızla geliriz diyorlar. Şimdi 15 günde bir gidip kan  alıyorum. Taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyoruz. Ancak son haber  olarak Ankara Kızılay Genel Müdürlüğü'nün devreye girdiğini öğrendim.  Benim için her ay 4 ünite kan ayıracaklarını söylediler. Çok mutlu  oldum."
Türkiye'de radyo ve televizyonculuğun duayenlerinden Orhan Boran 30 Haziran 1928'de İstanbul'da dünyaya geldi.
TÜRKİYE'DE STAND- UP GELENEĞİNİ BAŞLATMIŞTI
Boran, 1960'lı yıllardan itibaren, gece kulüplerinde Ayaküstü Gırgırı  adlı gösterisiyle Türkiye'de ilk stand-up geleneğini başlattı.
Henüz TV'nin olmadığı radyolu günlerde, mükemmel Türkçesiyle kibar  esprileri, unutulmaz pürüzsüz sesi, nezaketi ve beyefendiliğiyle  tanındı.
Boran, Edremit Cumhuriyet İlkokulu'nu bitirdikten sonra 1938 yılında yatılı olarak Galatasaray Lisesi'ne girdi.
İlk sahne deneyimini Galatasaray Lisesi'nde okurken, İstanbul Şehir  Tiyatroları'nda rejisör olan ve okul temsillerini sahneye koyan Necdet  Mahfi Ayral tarafından Molyer’in bir oyununda oynamak üzere seçildiğinde  yaşadı.
1944 yılında babası Hikmet Boran'ı kaybetti. 1946 yılında Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu ve Türkoloji Fakültesi'ne yazıldı.
Fakat para kazanması lazımdı. Aynı yıl, Necdet Mahfi Ayral, kendisini  Muhsin Ertuğrul ile tanıştırdı. İstanbul Şehir Tiyatroları'nda işe  başladı ve Vasfi Rıza Zobu'nun talebi üzerine, birlikte oyunlar  sergilediler. Boran, 17 civarında oyunda rol aldı.
Bir Fransız grubuna yaptığı tercümanlık sonrası bu guruptan aldığı bir  teklif üzerine, Paris, "Théâtre des Mathurins" Tiyatrosu'nda bir yıl  kadar staj yaptı. Fakat tiyatroculuğa ısınamadı.
Burada bazı sahne sanatçılarının esprili konuşmalar yaparak halkı  güldürmesinden esinlendi, ülkesine döndüğünde değerlendirmeyi tasarladı.
Boran, en çok radyoya ilgi duyuyordu. Harbiye'deki İstanbul Radyoevi'nin  açılmasından itibaren 1949 ile 1950 yılları arasında okumakta olduğu  Türkoloji Fakültesini 3. sınıftan terk edip, Ekrem Reşit Rey'in asistanı  olarak girdiği memuriyet hayatında, temsil yayınları rejisörlüğü yaptı.
O güne kadar düşünülmemiş olan; kamyonu Taksim'de durdurup insanları  konuşturmak gibi yenilikler getirdiği pek çok programın yayınlanmasını  kabul ettirdi.
Orhan Boran'ın, 1950 yılında, Elmadağ'da açılan Kervansaray gece  kulübünde, sanatçıların sahne sırasını organize etmek üzere bir ek iş  kabul etmesi sorun yarattı. İstanbul Radyosu yönetimi, kendi kadrosunda  bulunan bir sanatçının barda çalışmasını hoş karşılamayınca, Orhan  Boran, çok sevdiği radyodan ayrılmak zorunda kaldı.
Yeni işinde; Paris, "Théâtre des Mathurins" tiyatrosundan edindiği  tecrübelerle, yapmış olduğu anonslara, esprilerle renk katması çok  beğenildi ve kısa süreli, esprili sohbetler yapması teklif edildi. Her  geçen gün daha da beğenilen bu programlar, Orhan Boran'ın deyimiyle  "Ayaküstü gırgır", bugünün stand-up sanatının Türkiye'de başlamasına  vesile oldu. Aynı zamanda bir firma reklamı olan "11 soru bilgi  yarışması" programını yaptı.
1956 yılında BBC'nin açtığı sınavı, 220 kişi arasından birincilikle kazanarak Londra'ya gitti.
Dünya Gazetesi'nin Londra muhabirliğini üstlendi. BBC Türkçe Servisi'nde pek çok program yaptı, haber okudu.
17 Şubat 1959'da, içinde Adnan Menderes'in de bulunduğu uçağın,  Londra’nın 40 kilometre güneyindeki Gatwick Havaalanı civarında, iniş  sırasında düştüğünü dünyaya ilk duyuran Orhan Boran oldu.
Muhabirlikteki başarısı onu, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde önemli  bir yere getirdi ve 25 yıllık yazarlık hayatının başlangıcına vesile  oldu.
Boran, 4 yıl kaldığı İngiltere'den, yakın dostu Şakir Eczacıbaşı'nın  kendisini çağırması sonucu Türkiye'ye döndü. Firmaların ve bankaların  bilgi yarışması programlarına yeniden başladı. Bu arada "Yuki" fikrini  buldu. "Yuki" halk tarafından o kadar tutuldu ki, bir program olmaktan  çıkıp bir fenomen oldu.
Sahne hayatını 1980 yılına kadar sürdüren Orhan Boran, televizyonlu  günlerde de, elinde meşhur kocaman beyaz mendiliyle ekranlardaydı.  TRT'de çalışmasının yanı sıra televizyonun da yıldızlarından oldu,  reklam filmlerinde oynadı.
Şan Tiyatrosu'nda sahnelenen "Müzikal Kahkaha" adını verdiği oyunla  şovlarına veda etti. Gazeteciliğe ağırlık verdi ve ülkenin önde gelen  gazetelerinde yazarlık, kendi deyimiyle "Kalem işçiliği" yaparak  hayatını sürdürdü. 1994'te Show TV'de yayınlanan Şansını Dene  yarışmasında yarışmacı olarak görev aldı.
2002 yılında yakalandığı kolon kanseri sebebiyle iki defa ameliyat  geçirdi. "Hayatımın son yıllarını saçlarım dökülmüş olarak geçirmek  istemiyorum. Öleceksem insan gibi bu halimle öleyim. Şu dünyayı sefil  halde terk etmek istemiyorum. Hayranlarım beni hep bu halimle  hatırlayacak, saçları dökülmüş olarak değil!" diyerek kemoterapi  tedavisini reddetti.
10 Haziran 2005'de, Beşiktaş Kültür Merkezi'nin (BKM), "Orhan Boran  Show" adıyla Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu 'nda organize  ettiği jübilede, 59 yıl emek verdiği meslek hayatına ve 25 yıl uzak  kaldığı sahneye veda etmek üzere son kez sahne aldı.
BORAN'IN YUKİ'Sİ
Orhan Boran; İngiltere'de çalıştığı yıllarda, bir stüdyo çalışması  sırasında, teknisyenin bant kaydını zaman kazanmak amacıyla hızlı  geçmesi sonucu, konuşma seslerinin hızlı ve ince çıkmış olması, stüdyoda  bulunan İngilizleri güldürmüştü.
Bu olay onda ilham yaratmış ve "Hiç Türkçe bilmeyenler anlamadan bu  kadar gülerse, kim bilir Türkiye'de ne kadar gülerler!" diye  düşündürmüştü.
İlk defa 1959 Nisan'ında bir pazar sabahı İstanbul Radyosu'nda  dinleyicilere "Yuki" adıyla; ismi de tiplemesi kadar şirin, garip bir  hayali yaratık tanıttı Orhan Boran.
Türkiye'de 1960'ların unutulmaz radyo kahramanı haline gelen "Yuki",  hızla dönen banttaki konuşma sesinden ibaretti. Bu sesi çıkaran mahluk,  ne çocuk, ne büyük, ne insandı. Orhan Boran'ın tanıttığı şekliyle;  Brezilya ormanlarında yaşayan, nesli tükenmiş bir aileden, tavşan  kulaklı, sincap kuyruklu, kazma dişli, zeki bir yaratıktı. Orhan  Boran'la sohbet ederler, Yuki 'nin yaşadığı, komik, heyecanlı, gerçek  dışı olaylardan, gündelik sorunlardan bahsederler, kimi zaman da ahlaki  değerleri gündeme getirirlerdi. Zaman zaman Yuki, şakanın ölçüsünü  kaçırır, Orhan Boran'dan güya bir tokat yer, "Viiik!" diye kısa bir  çığlık atardı. Çocuk, büyük herkesi 14 yıl boyunca radyo başında tutmayı  başarmıştı Yuki
ŞU BİZİM KAYINBİRADER
Boran'ın "Kayınbirader" tiplemesi; Yuki 'den farklı olarak, karşılıklı  sohbet ettiği bir varlık değildi. Sadece adından, yaptıklarından ve  konuşmalarından konu ettiği hayali bir kayınbiraderdi.
Bu kayınbirader, zaman zaman çok zeki ve şaşırtıcı, zaman zaman da çok  safça davranan bir tiplemeydi. Bazen de sohbetlerine "Şu bizim  kayınbirader dün bana dedi ki..." diye başlar; işin içine biraz da  kaynanasını katarak, radyo başındaki insanları gülmekten kırar  geçirirdi.
Hürriyet
                                    
            
              Güncelleme Tarihi: 26 Mayıs 2012, 16:03
            
            
                      
                             
                          
                    
Büyük usta Orhan Boran hayatını kaybetti
Sanat dünyasından son aylarda art arda gelen kötü haberlere bir yenisi daha eklendi. Meral Okay, Cüneyt Türel, Baykal Kent, Erol Kardeseci, Ekrem Bora derken bir büyük usta daha yaşama veda etti. Uzun zamandır hastalıklarla mücadele eden usta radyo ve televizyoncu Orhan Boran bugün evinde hayatını kaybetti. Boran 84 yaşındaydı. Boran yarın toprağa verilecek.
                        YORUM EKLE
    
              
          1
          Bakanlıktan gereksiz sezeryan yapan hastanelere yaptırım...
        
            
          2
          Haciz işlemi kredi kartı ile tahsil edilebilecek
        
            
          3
          Atiye'nin konserinde çıkan kavgada 1 kişi hayatını...
        
            
          4
          Gül, Google'ın şoförsüz otomobiliyle gezdi
        
            
          5
          Molotof kokteylini atmayı 5 lira karşılığında...
        
            
          6
          İspanyol medyasına Galatasaray'a gidebilirim dedi
        
            
          7
          Mayıs sonunda Erzurum'da kar yağdı
        
            
          8
          Gündoğdu, memurların yeni kazandığı 20 hakkı...
        
            
          9
          Google Chrome, Internet Explorer'ı tahtından etti
        
            
          10
          Fenerbahçeli taraftarlardan Kabe'de bile hakeme tepki
        
        
  SON DAKİKA HABERLERİ
  ANKETTüm Anketler