ATAŞEHİR AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI POLİKLİNİĞİ
Adres:
41 Ada,Ata 4-1 Çarşı K:1 No:12
Ataşehir /İSTANBUL (STARBUCKS YANI)
Telefon: 
(216) 456 32 31
(216) 456 01 32
(216) 456 56 33
Faks:
(216) 456 56 34
Gsm:
0533 486 55 41
0546 719 56 37
Psikolog Serhat Yabancı  0505 540 09 77 - 0534 874 76 22
E-Posta:
[email protected] 
ESTETİK DİŞ HEKİMLİĞİ
Estetik Çözümler 
Bazen  dolgu ile çözümleyemeyeceğimiz estetik sorunlar olabilir. Bu gibi  durumlarda metal destekli ve ya metal desteksiz (empress,inceram,  zirkonia) kuron (kaplamalar) yapılabilir. Bazen ön bölgedeki estetik  sorunları çözmek için laminate dediğimiz sadece düşün ön yüzünden belli  kalınlıkta mine dokusunun kaldırılması ile daha koruyucu çalışmalar  yapılabilir. Laminate ve metal desteksiz kuronlar kişinin estetik  kaygısına çok iyi cevap verecek klinik uygulamalardır. Ayrıca boşluk  bulunan bölgeye komşu iki dişte çürük söz konusu ise bazen dişlerin  durumuna ve pozisyonuna göre çürük bölgeler temizlenip dişlerin bu  bölgelerinden destek alan inley köprüler yapılabilmektedir. Avantajı  dişlerin kesilmemesidir fakat boşluğun çok uzun olmaması ve dişlerin  uygun taşıyıcı durumda olması gerekir.
 
İMPLANT VE CERRAHİ
Çekilen  dişlerin yerine uygulanan titanyum vida şeklindeki materyallere implant  denir. İmplantlar sayesinde daha rahat güler,daha rahat konuşur ve daha  rahat çiğneriz. Kısacası eksikliğini hissetiğimiz tüm fonksiyon ve  estetik unsurlar tamamlanmış olur. Ön bölgedeki diş kayıplarında  özellikle de tek diş kayıplarında implant estetik açıdan çok iyi sonuç  verir. Çünkü o tek dişin boşluğunu kapamak için köprü seçeneğini tercih  ettiğimiz zaman komşu dişlerin kesilip köprüyü taşıyacak dayanaklar  haline getirilmeleri gerekir. Dişsiz ağızlarda ise en çok sorun  oluşturan protezin stabil durmamasını da yine implantlar ile  çözümleyebiliyoruz. Vakaya uygun tercihler ile protez sabit tutulabilir.  Uygun yanak ve dudak desteği sağlanabiliyorsa implantlar ile dişsiz  vakalarda sabit protezler de (köprü gibi) yapılabilirspan>
Uygulanışı   lokal anestezi ile gerçekleşir. Kontrol altına alınmamış sistemik  rahatsızlıklarınız yok ise kolaylıkla uygulanabilir. Bu işlem için  öncelikle panoramik röntgen çekilmesi gerekir. Bazen görülen luzum  üzerine daa ileri bir inceleme tetkiki de istenebilirspan> 
 
ORTODONTİ
Ortodontik  tedavi de amaç,meydana gelebilecek anomalinin oluşmasını  önlemek,meydana gelmiş ise tedavi ederek fonksiyon,fonasyon ve estetiği  sağlayıp bunun devamını pekiştirmektirspan>
Bazen süt diş  kavsindeki (özellikle süt azılarındaki) ara yüz çürükleri nedeni ile  dişlerde ön arka yönde boyut kaybı olacağından daimi diş dizilerinde  anomaliler oluşabilmektedir. Bu nedenle süt dişlerinde çürük  profilaksisi,süt dişlerinin koruyucu tedavisi ve ya yer tutucular  koruyucu ortodontik tedavi açısından önemlidirspan>
Ayrıca daimi  dişlenmenin dönemlerini bilmekte fayda vardır. İlk olarak 6 yaş  civarında süt diş dizisinin en son dişinin arkasından 6 yaş dişleri yani  birinci büyük azı dişleri sürer. 7 yaş civarı sürekli kesici dişler  sürmeye başlar ve 8-8,5 yaşlarına kadar sürmeleri tamamlanır.  Kesicilerin sürmesinin tamamlanmasından 1,5-2 yıl sonra küçük azılar ve  sürekli köpek dişleri(kaninler) sürmeye başlar. İlk etapta üst ve alt  birinci küçük azı ve alt daimi köpekdişi ,yaklaşık 1 yıl sonra da 2.  Etapta üst ikinci küçükazı,alt ikinci küçükazı ve üst daimi köpek dişi  sürer.Böylece ağızda süt dişi kalmamıştır. İkinci küçük azının  sürmesinden yarım yıl kadar sonra da 6 yaş dişlerinin hemen ardından 12  yaş dişleri olan ikinci büyük azı dişleri sürer. Bu sıradaki herhangi  bir sapmaya neden olabilecek durum  anomalilerin,çapraşıklıkların,pozisyon bozukluklarının oluşmasına neden  olur. Süt dişlerini erken kayıpları ve boyutlarında değişikliğe neden  olabilecek çürükler anomali oluşumuna neden olabilir.
Bazen  anomaliler iskeletseldir. Genetik faktörler söz konusu olabilir. Bu  durumda çocuğun gelişim döneminde tedaviye başlanması sonuca ulaşamayı  kolaylaştıracaktır.Günümüzde yetişkinlere de ortodontik tedavi  uygulanabilmektedir.
PERİODONTOLOJİ
DİŞTAŞI NEDEN TEMİZLENMELİDİR?
Diş  taşları sanıldığının aksine ağız ortamından uzaklaştırılması gerekir.  Diştaşı  bakterilerin ve artıklarının oluşturduğu ve tükürükteki  mineraller ile sertleşen bir yapıdır. Diş üzerinde kaldığı sürece dişin  çevre destek dokularına zarar verir. Önce dişetinde kırmızılık ve ödeme  daha sonrasında da enflamasyona neden olur. Durum ilerledikçe dişetinde  çekilme ve daha sonrasında kemikte erime (rezorpsiyon) olur ve sağlam  bir diş destek dokusunu kaybettiği için çekilmek zorunda kalınır.
 
DİŞ FIRÇALAMANIN ŞEKLİ ve DİŞ İPİ KULLANIMI
Diş  fırçalarken ağzın bir bütün olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle  fırçalama yaparken dişler ile birlikte dişetlerinde fırçalanmalıdır. Diş  fırçamızı diş ile dişetinin birleştiği bölgeye yerleştirip dairesel  hareketler ile fırçalamak gerekir. Sağa sola /yukarı aşağı yapılan  harektler yanlıştır ve diş etine zarar verdiği gibi dişte de aşınmaya  neden olur. Bu dairesel hareket fırçanın temizleyebildiği diş sayısı  kadar yer değiştirerek devam eder. Sadece ön yüzleri değil dişlerin arka  yüzeyleri de bu şekilde fırçalanmalıdır. 
 
Unutulmaması gereken  nokta ise dişin 5 yüzeyi olduğu ve bunun sadece üç yüzeyinin fırça ile  temizlenebileceği kalan 2 yüzey yani dişlerin birbirine bakan arayüzleri  diş ipi ile temizlenmelidir. Diş ipini kullanırken dikkat edilmesi  gereken husus diş aralarına her zaman temiz ipin sokulması ve  temizlenecek dişe dayayarak diş etinden dişe (kırmızıdan beyaza) doğru  çekerek yapılmasıdır. Asla arayüze yerleştirip sağa sola hereketler ile  diş ipi kullanılmamalıdır. 
DİLİ FIRÇALAMAK
Dilin  yüzeyi oldukça pürüzlü bir yapıdadır ve bakterilerin yaşamasına  elverişli bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle dili fırçalayarak üzerindeki  kalıntılar temizlenebilir. Temzilenmemsi durumunda kokuya neden  olabilir. Dil fırçalamak için firmaların üretiği özel fırçalar mevcut  bunlar kullanılabilir eğer yapılabiliyorsa normal diş fırçası ile de dil  temizlenebilir. Özellikle sigara içenlerin buna dikkat etmesinde fayda  vardırspan>
PEDADONTİ
SÜT DİŞLERİNİN ÖNEMİ
Süt  dişleri çocuklarda daimi dişlerden önceki diş dizisi olmanın dışında  onların sürmesine rehberlik eden dişlerdir. Erken kayıpları sonucu  çenede yer darlığına sebep olup daimi dişlerin sürememesine yada uygun  olmayan pozisyonda ağzı içinde konumlanmasına neden olurlar.Erken çekim  söz konusu olduğunda alttan sürecek daimi dişin uygun pozisyonda  sürebilmesi için yer tutucu yapmak gerekir. Süt dişlerinin erken kaybı  sonucu fonksiyon kaybı da olur. 
ALTI(6) YAŞ DİŞİ ve FİSSÜR ÖRTÜCÜ,FLUOR UYGULAMASI
Çocukların  gençlik dönemlerinde ağız-diş sağlığı ile ilgili problem yaşamamaları  için ailelerin üstüne düşen en önemli görev süt dişlenmenin bittiği  2,5-3 yaşından itibaren çocuklarını diş hekimine altı(6) ayda bir  götürmeleri , çocuğun muayenehane ortamına alışmasını ve diş hekimiyle  tanışmasını sağlamaktır. Bu tanışmanın gerçekleşmesi ile  ileriki  dönemde çocuğun ağız-diş sağlığı ile bir problem yaşadığında daha önce  hiç bulunmadığı ve tanımadığı bir hekim yerine; bildiği sevdiği bir  ortam ve tanıdığı bir diş hekimiyle tedavileri yapılabilirspan>
Bir  çocuğun süt dişlenmeden itibaren ağız hijyenine önem vermek gerekir.  Özellikle altı(6) yaş dişlerinin yani ilk daimi(sürekli) dişlerinin  sürdüğü dönem çok önemlidir. Altı yaş dişi, 2,5-3 yaşında sürmesini  tamamlamış süt azılarının arkasından alt ve üst çenede sağda ve solda  olmak üzere sürerspan>
Bu diş, sürecek olan azı dişlerine ve diğer dişlerin diziliminde de dolaylı olarak rehber olacağından korunması gerekir.
Altı  yaş dişi çürüdüğünde tedavi edilmesi şarttır çünkü yerine başka bir diş  gelmeyecektir. Ancak çürümeden de önlemler alınabilir. Erken dönemde  diş hekimiyle tanışmış olan çocuk ağız hijyenine daha çok önem  verecektir. Ayrıca diş hekimi de altı yaş dişlerine koruyucu bir tedavi  olan fissür örtücü uygulaması yaparak- -bu uygulama oldukça kolaydır ve  anestezi gerektirmez,çocuk acı duymaz- - bu dişleri korunmuş olur. Altı  aylık periyotlar halinde yapılacak kontroller ile de tedavinin  devamlılığı sağlanır. Bu seanslar arasında çocuğun diş fırçalama  alışkanlığının ebeveynleri tarafından takip edilmesi büyük önem  taşırspan>
Bu uygulama on iki(12) yaşında sürecek olan ikinci büyük azı diş için de uygulanabilir.
Fluor  tableti kullanımı ise tam bir muammadır. Çocuk doktorları bunu  kolaylıkla yazarken bir diş hekimi gerçekten bu sistemik uygulamaya  gerek var mı diye düşünür. Çünkü içilen suda yediği yiyeceklerde hatta  mamasında fluor var iken bunun gerçekten yetersiz olması durumunda bu  tablet önerilebilir. Çünkü fazla kulanımı fluorosis dediğimiz diş  minesinde koyu kahve renkleşmeye neden olan durum ile karşılaşılabilir.  Fluorun  topikal yani diş yüzeyine doğrudan uygulaması ile  daha iyi  sonuç verecektirspan>
DİŞ BEYAZLATMA (AĞARTMA)
   İyi bir muayenede hastanın sadece diş rahatsızlıkları değerlendirmez,  aynı zamanda sistemik rahatsızlıkları olup olmadığı, daha önceki  tedavilerinin hikayeleri, ailesinde genetik yolla geçmesi muhtemel  rahatsızlıklar da değerlendirilir. 
 Ağartma tekniklerinin  uygulanmasının temel nedeni hasta tarafından beğenilmeyen diş rengidir.  Normal mine mavi-beyaz, sarı ve gri-beyaz renkler arasında değişen  tonlar gösterir. Şeffaf mine ile örtülü dişler alttaki dentinin rengini  yansıtarak kahverengi-sarımsı, kalın opak mine ile örtülü dişler ise  grimsi görülür. İlerleyen yaşla birlikte bireylerin diş rengi koyulaşır.  Fizyolojik renklenmeler dışında dişlerde içsel ve dışsal nedenlerden  kaynaklı renklenmelerde görülebilir. İlaç kullanımına bağlı veya kanal  tedavisi sonrası oluşan renkleşmeler söz konusu olabilir.  (http://picasaweb.google.com.tr/atasehirmedikal/Beyazlatma# )
Diş Beyazlatmanın Avantajı ;Daha güzel ve kendinden emin bir gülüşü sağlamaktır.
( Uygulanmasının uygun olduğu durumlar ) :
 
 Dişlerin bir yada bir kaçının sarı-gri-kahverengi olduğu durumlar.
Kanal tedavisi sonrasında grileşen ölü dişler.
Tetrasiklin gibi antibiyotik lekelerinin olduğu durumlar
Gelişimsel defektlere , mineralizasyon bozukluklarına bağlı renklenmel
 
 ( Uygulanması önerilmediği veya aşırı dikkat edilmesi gerektiği durumlar ) :
 
 Çürük dişler ( önce gerekli tedaviler yapılmalıdır )
İltihaplı diş etleri ( önce tedavi edilmelidir )
Nikotin-Kahve gibi lekelerin olduğu dişler ( önce temizlenmelidir )
Mine defekti olan dişler ( önce defektler kompozit dolgu veya bonding ile kapatılmalıdır )
Aşınmış dişler ( önce bu aşınmış kısımlar kompozit dolgu ile örtülmelidir )
Diş  eti çekilmesi sonucu oluşan kökün açığa çıkması durumunda ( home  bleaching yapılmayıp , kontrollü bir şekilde office bleaching yapılmalı ,  kökler izole edilmelidir.)
***Sıcak-Soğuk Hassasiyeti , beyazlatma  işlemi sonrasında geçici bir süre olabilir. Hidrojen Perosit oranı  yükseldikçe bu ihtimal artar. Geçici bir olaydır kalıcı bir hasar  vermez. Burada doğru teşhis ve doğru kullanım önemlidir. Her hastada  kullanılması gereken teknik ve konsantrasyon farklı olmalıdırspan>
 
 Çok  yüksek konsantrasyonlar ve uzun süreli ve bilinçsiz uygulamalar bazen  diş yüzeyinde mikro-pöröziteye neden olabilir. Bu gözle görülemeyecek  oranda diş yüzeyinin pütürlenmesi demektir. Kalıcı bir hasar yaratmaz  diş yüzeyi zamanla tükrük içerisindeki mineraller , flor yardımıyla  düzelirspan>
 
 Mine defekti olan durumlarda ;
 
 Minerilizasyon bozukluğu nedeni ile opak bir görüntü var ise : bu beyazlatma işlemi ile düzelmeyebilir.
Aşınma - kırılma nedeni ile minenin altındaki dentin tabakasının açığa çıkmışsa : aşırı hassasiyet olabilir
Ayrıca diş eti çekilmesi nedeniyle kök yüzeyi açığa çıkmışsa : aşırı hassasiyet olabilir , diş eti çekilmesi artabilirspan>
HOME BLEACHING ( Evde yapılan Diş Beyazlatma ) :
 
 1. İlk önce diş etleri ve dişler gerekiyorsa tedavi edilip temizlenirspan>
 2. Sağlıklı dişlerin ölçüsü alınır ve fotograflanırspan>
 
  3. Laboratuarda şeffaf yumuşak bir kılıf yapılırspan>
 
  4. Bu kılıf ile birlikte enjektörler içerisinde jel şeklinde bleaching malzemesi hastaya verilirspan>
 
  5. Kullanım hakkında bilgi verilirspan>
 
 6. 3-5 günlük bir kullanım sonrasında sonuç incelenir. Bitim fotografları çekilir. Gerekiyorsa flor    uygulanırspan>
 
 7. Senede bir kere pekiştirme amaçlı uygulama tekrarlanır bu nedenle şeffaf apare kaybedilmemelidirspan> 
OFFICE BLEACHING ( Muayenehanede yapılan Diş Beyazlatma ) :
 
I .. OFFICE - VITAL BLEACHING ….: Canlı ve sağlıklı dişlere yapılan uygulamadırspan>
 II . OFFICE - DEVITAL BLEACHING : Kanal tedavisi yapılmış ölü dişlere yapılan uygulamadır
 
III.  KOMBİNE BLEACHING ( VITAL + DEVITAL ) : Kanal tedavili bir dişe  uygulanan bleachingi takiben bütün dişlere de beyazlatma işleminin  uygulanmasıdır.
* Home Bleaching ( Evde Beyazlatma ) işleminde : 3-4  gün boyunca günde 4 saatlik bir kullanım yeterlidir. Sonuçtan memnun  kalınmazsa süre uzatılabildiği gibi konsantrasyonda arttırılabilir ( %  10-16-20 )
 
* Office Bleaching ( Muayenehane de yapılan Beyazlatma ) işleminde : :
 *  Vital Bleaching ( Tüm sağlıklı dişlere uygulanan Beyazlatma ) işleminde  : genellikle 1 gün içerisinde , 45-60 dk. Boyunca yapılacak olan bir  işlem yeterli olmaktadır. Yetersiz olması durumunda 2. hatta 3. seans  yapılabilir. Genellikle zor renklenmelerde seans sayısı artabilir , çok  koyu olmayan renklerse buna gerek kalmaz.
* DeVital Bleaching ( Kanal tedavisi yapılmış dişlere uygulanan Beyazlatma ) işleminde :
* -- Diş yüzeyinden yapılacak olan beyazlatmada tek seans yeterli olabileceği gibi 2. 3. seanslarada gereksinim olabilir.
*--  Diş içerisinden yapılacak olan beyazlatmada ise kanal içerisine konulan  pat ile hasta 3-4 gün bekletilir daha sonra bu pat çıkarılarak normal  dolgu yapılır. Gerekiyorsa 2. veya 3. seanslar yapılabilir. Genellikle  en zor renklenmeler kanal tedavili dişlerde olurspan>
 
İlk 24  saat sigara , çay , kahve benzeri renklendiricilerden mutlaka uzak  durulmalıdır. İlk bir hafta hiç/az kullanılmaması ise önerilir.  Unutulmamalıdırki yaşlandıkça ve daha çok renklendirici maddeler  kullandıkça doğal dişlerimizde , beyazlatma uygulanmış dişlerimizde  sararacaktır.
Home Bleaching : Hekiminizin talimatlarını dikkatlice yerine getirmelisinizspan>
 * Uygulama öncesinde dişleriniz ve diş etleriniz sağlıklı olmalıdır.
* Kullanım öncesi dişler iyice fırçalanmalıdır.
*  Beyazlatma plağına yeteri kadar jel konulduktan sonra taşanlar ıslak  pamuk ile silinmelidir ( diş etlerini tahriş etmemesi için ).
* Gün  içerisinde yada yatarken kullanabilirsiniz. Fakat kullanımdan hemen  sonra yemek yememekte fayda vardır ( özellikle renklendirici gıdalar ) .
* Kullanım sonrası ağzınızı iyice suyla çalkalamalısınız. Florlu gargara yapmak daha iyi olur.
*  Kullanım sonrası sıcak-soğuk hassasiyeti olması normaldir. Florlu  gargara yada hassasiyet giderici diş macunları kullanabilirsiniz.  Gerekirse hekiminize başvurmalısınızspan>
 
 Office Bleaching de : Hekiminizle tam bir uyum içerisinde olmanız önemlidirspan>
 
 * Uygulama öncesi dişler ve diş etleri sağlıklı olmalıdır.
* Uygulama öncesi dişler fırçalanmalıdır
* Uygulama öncesi dişleriniz sağlıklı ve lekesiz olmalıdır.
* Dilinizi , dudaklarınızı uygulama bölgesinden uzak tutmalısınız.
*  Beyazlatma işlemi bittikten sonra boyayıcı maddelerden uzak durunuz.  Sigara , nescafe , çay , boyalı gıdalar kullanmayınızspan>
 
 DİŞLERDE HASSASİYET
  
 Hassasiyet  dişlerin soğuğa-sıcağa tatlı,ekşi gıdalara, diş fırçalamaya ve hatta  dokunmaya karşı verdiği keskin ani ağrı şeklinde ortaya çıkan ve oldukça  sık karşılaşılan bir problemdir.Nedenleri;
1-Diş minesinde meydana gelen kırık ve çatlaklar
2-Mine yüzeyindeki aşınmalar(Sert fırçalama ve pütürlü–beyazlatıcı macunların kullanılması)
3-dişeti rahatsızlıklarına veya yanlış diş fırçalamaya bağlı dişeti çekilmeleri
4-Diş taşı temizliği sonrası oluşan hassasiyet
5-Asitli gıdalar ve içecekler
*  Orta sertlikte fırça veya hassasiyet çok yoğunsa bu durumlar için özel  hazırlanmış “sensitive” diş fırçalarını kullanın. Doğru diş fırçalama  tekniğini öğrenin.
* Beyazlatıcı macunlar hassasiyetinizi artırıyorsa kullanmayın, hassas dişler için hazırlanmış özel macunları kullanın .
* Çok sıcak ve çok soğuk gıdalardan ve özellikle bunları arka arkaya tüketmekten kaçının.
* Diş sıkma probleminizin olup olmadığını hekiminize danışın, gereken önlemleri alın
*Asitli  gıdaları minimuma indirin ve bunları tükettikten sonra en az yarım saat  dişlerinizi fırçalamaktan kaçının veya ağzınızı çalkalayın. Bir parça  peynir tüketimi de ağızdaki kritik ph ın düzenlenmesinde yardımcı  olacaktır.
*Florlu ürünleri tercih edin 
 
EKLEM RAHATSIZLIKLARI 
 
Pek  çok insan kronik baş ve yüz ağrısından şikayet etmektedir. Bu ağrıların  büyük bir kısmı çiğneme sistemi dediğimiz çene eklemi, çiğneme kasları  ve dişlerden oluşan bölgede meydana gelen dengesizlik ve problemlerden  oluşur.
Hatta baş ağrısını, çiğneme kaslarında spazmı ve eklem ağrısını oluşturan çoğu zaman dişsel problemlerdir.
Dişlerin  birbiriyle doğru ve uyumlu kapanışı yani 'oklüzyonda denge' çiğneme  sisteminde bütün bir uyum rahatlık ve stabilite sağlar. Dişsel  problemler halledildiğinde bu hastaların % 95 inde ilaçsız olarak  rahatlama ilk 24 saat içinde başlar.
Çene kemikleri, dişlerin  kapanışındaki dengesizlikler, alt çene eklemindeki sinirler ve çiğneme  kaslarındaki problemler bu sendromu yaratır. Bu sendrom baş ağrılarının  en önemli sebeplerindendir.
Aşağıdaki sorulardan 3 veya 4 tanesine  'Evet' yanıtı veriyorsanız sizde temporomandibulereklem sendromu(alt  çene eklemi rahatsızlığı) risk gurubundasınız demektir?
* Çene ekleminizden (kulağın hemen ön kısmı) hiç ses geldiği oldu mu?
* Sabahları uyandığınızda şakaklarınızdan başlayan bir ağrı hissettiğiniz oluyor mu?
* Sabahları uyandığınızda çiğneme kaslarınızda bir kasılma yada ağrı hissettiğiniz oluyor mu?
* Bir şey çiğnerken ekleminizde ağrı hissettiğiniz oldu mu?
* Esnerken yada ağzınızı çok geniş açtığınızda bir ağrı veya eklemin kilitlenip ağzınızın kapanmadığı oldu mu?
* Baş boyun çene bölgenizden herhangi bir darbe aldınız mı yada bu gölgeyi ilgilendiren bir kaza geçirdiniz mi?
* Uyurken dişlerinizi gıcırdatıyor musunuz?
* Gündüz kendinizi dişlerinizi sıkarken yakalıyor musunuz?
*Ağzınızı yeterince yada hiç açamadığınız oldu mu? 
 
 DİŞ SIKMA (BRUKSİZM)
 
 Diş  sıkma(Bruksizm) çok sık görülen bir alışkanlıktır. Erişkinlerin  yaklaşık olarak %50-%96'sı bu problemle karşılaşmıştır. Çocukların da %  15'inde görülür. Psikolojik etkenlere,strese bağlı olarak gelişir.Diş  diziliminde bozukluklar(anomaliler) söz konusu ise ağızda patolojik  oluşumlara yol açabilir
*Dişlerde aşınma,
* Dişlerde ve dolgularda kırıklar (özellikle ön dişlerde),
* Gece uyurken, partner tarafından duyulan gıcırtı sesi,
* Yüzdeki kaslarda ve eklem yerinde (temporamandibular eklem) ağrı,
* Eklemde açma kapama sırasında çıkan sesler,
* Baş ağrısı,
* Dişlerde sallanma ve aralanma,
* Dişlerde hassasiyet,
Gece plağı en iyi tedavi yöntemidir. Ancak daha ciddi boyuttaki eklem rahatsızlıklarından ayrımı iyi yapılmalıdırspan> 
 
 HAMİLELİKTE DİŞ TEDAVİLERİ
Hamile  kalmayı düşünenlerin hamilelik döneminde tedavi yaptırmaktan ziyade  öncesi dönemde kontrollerini yaptırıp olası sorunları bertaraf etmesi  daha uygundur. Ancak öncesi dönemde bu yapılamamış ise genel olarak  4.-5. ve 6. aylarda acil diş tedavileri gerçekleştirilebilir.
Hamilelik  döneminde dikkat edilmesi gereken bazı hususlar da söz konusudur.  Öncelikle hamilelik döneminde diş kaybı olur ifadesi gerçeği  yansıtmamaktadır. Yeterli hijyen sağlanımı ve çürükler için önlem  alınması durumunda böyle bir durum ile karşılaşılması olası değildir.  Çünkü bebek için gereken kalsiyum dişlerden sağlanmamaktadır.
Bu  dönemde gerek şeker içeren yiyeceklere yönelim arttığı gibi ilk aylarda  görülen bulantının etkisi ile diş fırçalamada etkinliğin azalması da söz  konusu olduğundan var olan çürüklerde ilerleme ve ya yeni çürük oluşumu  ve diş eti rahatsızlıklarında artış olmaktadır. Aynı zamanda hormonal  değişikliklere bağlı olarak ve ağız florası da değişikliğe uğrayacağı  için dişeti problemleri artabilir. Bu nednele ağız hijyenine dikkat  edilmelidir. Yapılan araştırmalarda diş ve diş eti rahatsızlıkları düşük  riskini 7 kat arttırmaktadır.
Tedavi dönemlerine baktığımızda;
0-3  aylık dönem; Ağrıya neden olan ve müdahale edilmediğinde anneye ve  bebeğe zarar verebilecek durumlarda diş hekimine gidilmelidir. Aksi  durumda tedavi yapılmaz.
3-6 aylık dönem; Hamilelik sonuna kadar  ertelenmesi uygun olmayan diş çekimleri, dolgular, kanal tedavileri  yapılabilir. Müdahalelerin yapılması için en uygun dönemdir. Gerek  görülürse kurşun önlük giydirilerek röntgen çekilebilir.
6-9 aylık  dönem; Bu dönemde bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum  yaklaşmaktadır. İlk 3 aylık dönemde olduğu gibi acil tedaviler dışında  herhangi bir uygulama yapılmamalıdır.
Hamilelik döneminde karşılaşılabilecek dişeti kaynaklı durumlar;
“Hamilelik  gingivitisi” denilen durum ağız bakımına dikkat etmeyen anne  adaylarında 2. aydan itibaren başlar ve 8. ayda ciddi boyutlara ulaşır.  Diş eti kanadıkça fırçalamaktan kaçınan anne adayları bu durumun  ilerlemesine neden olurlar. Sorun ilerlediği zaman “hamilelik tümörü”  denilen durum ortaya çıkabilir. Bu tümör selim olup hamilelik bitince  kendiliğinden geçer ancak fonsiyonel sıkıntı yaratıyor ise müdahale  edilmesi gerekir.
Hamilelikte kontrol amacı ile düzenli olarak  dişhekime gitmek gerekir. Şiddetli ağrı ve iltihabın olduğu durumlarda  tedavi hamileliğin hangi döneminde olursa olsun yapılmalıdır. Özel  durumlar haricinde diş tedavisi ve diş çekiminin hiçbir sakıncası yoktur  Ancak seanslar mümkün olduğunca kısa tutulur. Anestezi ve ilaç  verilmesi gereken durumlarda kadın doğum uzmanı ile irtibat kurulabilir.  Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılır.
 
TÜTÜNÜN AĞIZ SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ
Tütün  ve tütün ürünlerinin kullanımı akciğer kanseri,kalp hastalıkları ve  nefes darlığı gibi genel problemlere neden olduğu gibi ağız ve dişlere  de olumsuz etkileri vardır. Bu ürünlerin her türlüsü ağzın kimyasal  yapısına yönelik negatif etkide bulunur. Fiziksel olarak da sigaranın  ısısı ağız dokusunu etkilemektedir.
Tütün ve tütün ürünleri  kullanmayan kişilerde ağız kokusu olmaz,dil pembedir ve üzerinde nikatin  tabakası yoktur, dişlerde nikatin lekelenmesi görülmez. Diş eti sıkı  ,pembe ve kanamasızdır. Sigara kullananlardaki en büyük sıkıntı  dişlerdeki lekelenmelerdir. Bunlar diş hekimi tarafından temizlense de  zamanla diş yapısı içine penetre olup tamamiyle temizlenmesini  engelleyebilir.
Bu ürünler, dişleri, protezleri, ve dolguları  renklendirdiği gibi diştaşı oluşumuna altyapı oluşturur. Düzenli ağız ve  diş temizliği yapılması nefes kokusunu ve tartar oluşumunu kısmen  azaltır. Bu kokuyu azaltmak için genelde sakızlar ve şekerler kullanılır  bu durum dişlerde kimyasal erozyona neden olur ve çürüklere davetiye  çıkarır. Diştaşı oluşumu içmeyenlere oranla daha hızlı ve daha fazladır.  Sigara bırakılırsa diştaşının oluşumunda azalma olur. Tütün ve  ürünlerinin kullanımı dişeti rahatsızlıkları da içmeyenlere göre  içenlerde daha hızlı gelişim gösterir ve var olan dişeti rahatsızlığını  ve dokulardaki yıkımı arttırır.
Dişeti rahatsızlıklarındaki en  önemli belirti dişeti kanamasıdır. Ancak tütünün kimyasal etkisi nedeni  ile bu kanama devamlılık arz etmez ve maskelenir. Bu sebeple sigara  kullanan hasta dişeti sağlığındaki olumsuz değişmeyi fark  etmeyebilirler. Sigara kullanımını bırakmak belirgin şekilde dişeti  rahatsızlığının gelişimini azaltarak diğer dokuların korunmasını sağlar.
Günde  10 veya daha fazla sigara içenlerde tekrarlayan ve acı verici bir  enfeksiyon olan dişlerin etrafındaki dişetinde görülen “akut nekrozitan  gingivitis” sıklıkla takip edilir. Dişetlerinde  kanama,ülserleşme,tükürükte artış ve kötü ağız kokusu ile  karakterizedir. Ağız hijyenin zayıf olması,dengesiz beslenme ve stres  hastalığın gelişimi ile bağlantılıdır.
Tütün ürünleri  kullananların damak görünümü kullanmayanlara göre farklıdır. Damakta  ortalarında kırmızı noktalar olan şişkince kabarcıklar vardır. Çoğu  içicide önem arz etmeyen bu durum bazen ağız kanserlerine dönüşebilir.
Aşırı  sigara kullananların dil yapılarında da farklılık olabilir. Dil  papillalarını saran sarı beyazdan kahverengiye bazen siyaha dönüşen  renkte saça benzer bir yapı oluşur. Bu yapının üzerinde  mikroorganizmalar ve yiyecek artıkları vardır. Dilde yangıya neden olur.  Ağız kokusu da bu duruma eşlik eder. Durum tütün ve ürünlerinin  bırakılması ile düzelir ve dil fırçası ile dil her gün temizlenmelidir.
Sigara  kullanımı kronik sinüzit ve üst solunum yolu rahatsızlıklarının daha  yoğun ve sıkıntılı geçmesine neden olur. Nazal dokularda tütün dumanı  şişmeye neden olur. Şişen dokulara baskı yaparak ağrıya neden olur.  Sigara içenlerde sinüzit sıklığı daha fazladır.
Ağız  enfeksiyonlarında veya ülserlerinde tütün ve ürünlerinin kullanımı  iyileşmeyi geciktirici etki yapar. Aynı zamanda diş çekimi,dişeti  cerrahisi ve implant gibi kemiğe müdahale edilen durumlarda da iyileşme  yavaş ve sıkıntılı olur.
Tütün içindeki nikotin nedeni ile kan  damarlarını büzerek dokulara oksijenden zengin kanın ulaşmasını azaltır  veya engeller. Yara iyileşmesinin iyi olması için dokunun kan ile  beslenmesi ve dolaşımın iyi olması önemlidir. Bu gibi nendeler ile  sigara ve diğer tütün ürünleri kullananlara yapılan implant  operasyonlarına şüphe ile yaklaşılır. Sigara ağız hijyenini olumsuz  etkilediği gibi dokuda tahribat yaparak iyileşmeyi geciktirir. İmplant  başarısızlıklarının en önemli nedeni tütün ve tütün ürünleri  kullanımıdır. Kan damarlarına etkisi ile bölgenin istenilen düzeye  gelemez ve tedavi başarısız olur. İmplant operasyonundan 4 hafta önce  tütün ve ürünlerinin kullanımını bırakıp sonrasında hiç devam edilmez  ise olası olumsuzlukların önüne geçilir. İmplant çevresi dokuların  hijyeni ileri derece önemlidir.
50 ila 70 yaş arası erkeklerde  daha sıklıkla görülen, yanak içi kısımda çoğunlukla karşılaştığımız  beyaz çizgiler şeklinde olan düzgün olmayan protezler ve kırık dişlere  ve ya tamamen tütün ve ürünlerinin kullanımına bağlı gelişen “lökoplaki”  meydana gelir. Prekanseröz yani kansere yol açan bir rahatsızlıktır.  Tütün ve ürünlerinin kullanılmasının bırakılması ile birkaç haftada yok  olurlar. Ağız lökoplakilerinde sigara kullanımına bağlı artış görülür.  Tütün çiğnenmesi bu tablonun daha kötü hale gelmesine neden olup dokuda  kalınlaşma,beyaz ve kırmızı çizgiler oluşturur.
Tütünün ve  ürünlerinin kimyasal yapısı dokulara verdiği zarar ile ağız  kanserlerinin oluşmasına yol açar. Genelde zararsız gibi görünen kırmızı  veya beyaz çizgiler ile karakterize dokular kanser olabilir.  Dudak,yanak ve dil lokalizasyon olarak daha yoğundur. Sigara  kullananlarda kullanmayanlara göre ağız, larinks,farinks ve özofagusta  belirgin olarak kanser gelişimi daha fazladır.
Herhangi bir tütün  ürününün alkolle birlikte sürekli kullanımı baş boyun kanserlerine  neden olabilir. Sigarayı bırakanların bir çoğunda 5 yıl sonra normal bir  sigara kullanan kişiye göre yeni kanser oluşumu yarıya iner ve bu  azalarak devam eder.
Ortodontik tedavi gören tütün ve ürünlerini  kullananlarda tütün ve içindekilerin sabit tedavi apareyleri çevresine  yerleşmesi ile ve bir de zayıflayan ağız hijyeni ile dişeti çekilmesi  olarak kök yüzeylerinde açılmalar olabilir, diş etleri şişebilir ve  kanar. Eğer bu duruma hemen müdahale edilmez ise bunun geri dönüşümü  olmaz. Sabit tedaviye bağlı lekelenmede de daha hızlı olacaktır.
Tütün ve ürünlerinin kullanımını azaltmak veya tamamen bırakmak ağız-diş ve genel sağlığınız için en iyisidir. 
 
PARMAK EMME ALIŞKANLIĞI
Anne  rahminde iken iç güdüsel olarak başlayan bu alışkanlık 3-4 yaşına kadar  herhangi psikolojik ve patolojik etken olmaksızın görülür. Bu durum  beslenme isteğinden ziyade uyku ile yakın bağlantısı olan bir  alışkanlıktır (Ritvel alışkanlığı) . Fakat ; “Bebek beslenme bittikten  sonra parmağını emerse ve faaliyeti beslenme süreleri arasında uzun süre  emerse, emme arzusunun yeterince doyurulmadığı düşünülmeli bu durumu  giderici tedbirlerin neler olabileceği üzerinde durmak gerekir”.(S.  Gider 1996). 3 yaşına kadar bu alışkanlıktan vazgeçirmeye çalışmak çocuk  tarafından dirençle karşılanır. Diş çıkarma dönemleri,utanma- korkma  gibi duygular yine çocuğu parmak emmeye yönlendirebilir.
Genelde 4  yaşını dolduran çocuklarda bu alışkanlığı bırakmış olmaları  beklenmektedir. %-6 yaşına kadar devam eden olgularda sıkıntı daha az  olmakla birlikte ileri döneme taşınan bu alışkanlık damak gelişimindeki  deformasyona (V şeklinde damak) bağlı olarak dişlerin diziliminde  farklılık yaratacaktır. 4 yaşından sonra devam etmesi durumunda altında  yatan psikolojik neden araştırılmalıdır.
Parmak emmenin süresi ve  parmağın ağızda kalma zamanına göre etkinin miktarı da değişmektedir.  Gelişmekte olan kas ve kemik üzerindeki etkisi ile dişlerin  pozisyonlarında değişikliğe neden olarak üst ön dişlerin öne ve alt ön  dişlerin geriye doğru pozisyon aldığı görülür, böylece ön açık kapanış  meydana gelir. 3,5 yaşından sonraki durumdaki kalıcılık artmaya başlar.
Bu  alışkanlıktan vazgeçirmek için oldukça sabırlı davranmak gerekir. Bu  durumun hş olmadığının ve bu davranışın artık uygun olmadığı çocuğun  anlayacağı dil ile ifade edilmelidir. Sürekli konunun açılması ve  eleştiri yapmak ters etki yapacaktır. Bu alışkanlığa misal yeni doğan  kardeşine yönelen ilgiyi tekrar kendi üstüne çekmek için başvurabilir.  Çocuğunuzu oluşabilecek köklü değişikliklere önceden hazırlamak gerekir.  Önemli olan olumlu tepki verdiği etkenleri göz önünde bulundurarak bu  alışkanlıktan rencide olmadan kurtulmasını sağlamaktır. Çocuğa  meşguliyetler sağlamak bu alışkanlığın önüne geçilmesini sağlayabilir.  Aynı zamanda anne baba olarak çocuğunuzla iletişim kurmanız oldukça önem  kazanmaktadır. Çocuklar korkutularak bu alışkanlıktan kurtulamazlar.  Ödüllendirme yöntemine de gidilmesi faydalı olabilir. Öncelikle çocuk  kendi iradesi ile bu alışkanlıktan kurtulmak isterse bunu  başarabileceğini unutmamak gerekmektedir.
Parmak emmeye başlayan  veya bunu alışkanlık haline getirmiş çocuklara bu alışkanlıkları terk  etmeleri için uygun olmayan tedbirlerin, cezaların uygulanması sonucu  bir çok uyum ve duyusal problemlerin ortaya çıkmasının nedeni olabilir.  Basit bir alışkanlığı terk ettirmek için uygulanan metotlar durumla  ilgisi olmayan yeni ve kronik bazı uyum bozukluklarına sebep olabilir.  (D. Çağlar-1981)
Belki çocuk parmak emme veya lastik meme emmeden  özel bir haz duyabilir. Bu hiçbir zaman zararlı bir alışkanlık  değildir. Normal davranışlar ve ilişkiler yoluyla bu alışkanlık 1  yaşının sonunda terk edilebilir.(D. Çağlar-1981)
Çocuğun erken  memeden kesilmesinin karamsar, sadist geç memeden kesilmesininse güvenli  ve iyimser bir kişilik geliştirdiği açıklanmıştır.(H. Yavuzer-1997)
Ayrıca  son söz olarak, bebeğin ayına uygun büyüklükte ve diş gelişimin  bozmayacak formda emzikler kullanılmalıdır. Kauçuk emzikler daha ziyade  dişler çıkmadan önce tercih edilmelidir. Yumuşak olduklarından dişlerini  tamamlamış bebeklerde yırtılıp bozulurlar. Kauçuk emzikler daha sık  yenilenmelidir.
 
DİŞ DOSTU BESİNLER
 Gıda  maddeleri, şekerli ve asitli gıdalar ile dişler üzerine yapışıp kalan,  kolay temizlenemeyen maddelerin diş sağlığı için sakıncalı bir durum  yaratmaktadır. Bunlar uygun şekilde tüketildiklerinde çürük riski  yüzdesi düşmektedir. Misal öğün aralarında elma, havuç gibi sert  besinler yenerek (eğer erosiv rahatsızlık yok ise- asidik ürünlerin  dişler üzerinde erimeye neden olması-) diş yüzeylerinin temizlenmesine  yardımcı olunur. Ayrıca şekerli, yapışkan gıda yendikten sonra dişlerin  fırçalanması mümkün değilse ağız suyla çalkalanmalı ya da bir bardak su  içilmelidir. Yine şekerli gıda yendikten sonra ağza atılacak bir parça  peynir, şekerin dişi çürütme etkisini gidermesi açısından son derece  önemlidir. Böylece tükürüğün asitle savaşmasına yardımcı olur,ağız içi  ph değerini yükseltir.Beslenme alışkanlıklarındaki değişmeye bağlı  olarak ülkemizde çürük görülme sıklığı artmıştır.Özellikle dişlere  yapışma özelliği gösteren bisküvi, şeker, çikolata, kola gibi yiyecekler  ağız içinde asit oluşumunu arttırmaktadır. Bundan kaçınmak için diş  dostu olarak kabul edilen gıda maddelerinin başında gelen proteinler  tüketilmelidir. Özellikle peynir, şekerli gıda tüketimi sonrası tavsiye  edilen bir besindir. Yer fıstığı da içeriğindeki fosfat nedeniyle çerez  türü yiyecekler arasında diş dostu olarak nitelendirilen bir besindir.  Rafine edilmemiş hububat (beyaz undan yapılmış ekmek yerine kepekli  esmer ekmek) diş sağlığı açısından tercih edilmelidir.
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI AÇISINDAN RADYOLOJİK KONTROLLER
 
 Ancak  sadece klinik muayene yetmeyebilir, o zaman yardımcı  yöntemler ile  muayene derinleştirilir. Bu yardımcı muayene araçlarının en ekonomik  olanı röntgenlerdir:
 Panoramik Film: Alt ve üst çenede yer alan  tüm dişlerin tetkik edilebildiği, aynı zamanda eklem problemlerinin de  kısmen izlenebildiği röntgenlerdir. İmplant cerrahileri için rutin  istenir. Aynı zamanda gömük dişlerin durumunun ve periodontal sorunların  değerlendirilmesi sırasında gerekebilirspan>
Periapikal Film:  Genelde tedaviler sırasında ve ya tek diş sorunlarını kısmen incelemek  için çekilen röngenlerdir. Belirli bir diş grubunu gösterir. 
Bite-Wing Filmi: Belirli bir grup dişin alt ve üst çenede  kuronal kısımlarının incelenmesi için kullanılırspan>     
 Sefalometrik Film: Ortodontik tedavi planlamasında kullanılanırspan>
 TME Filmi: Alt çene eklemi sorunlarını irdelemek için kullanılan bir röntgendirspan>
 Röntgen  cihazları Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından tetkik edip  onaylanır, ruhsatlandırılır ve kliniklerde bununla ilgili belge röntgen  cihazı yakınında asılıdır. 
 Diş hekimliğinde tetkik için  kullanılan röntgen cihazlarının yaydığı radyasyon miktarı çok düşüktür,  ayrıca dijital görüntüleme sayesinde bu yayılım daha da düşmüştür.  Hamile ve hamilelik şüphesi olanlardan çok gerekli olan durumlarda  röntgen almak için doktorlarından müsaade alınmalıdır. Röntgen  çekilirken de kurşun önlük kullanılmalıdır. Çocuklardan röntgen  alınırken boyun bölgesi kurşun ile korunmalıdır. Böylelikle gerekmeyen  bölgeler x ışını almaz. 
Unutmamak gerekir ki bir panoramik  röntgen çekimi sırasında alınan radyasyon 4 saat bilgisayar karşısında  oturmak veya güneşli bir günde dışarıda dolaşmak ile eş değerdir. 
Pelin Seray YÜKSEL
ALZHEİMER HASTALIĞI VE DİŞ HEKİMİ YAKLAŞIMI
Alzheimer  ; Hafıza, öğrenme, karar verme, iletişim kurma ve günlük aktivite  yeteneğinin azalmasına neden olan dejeneratif bir beyin hastalığı  olmakla birlikte , yaşam süresinin artması ile görülme sıklığı  artmıştır. Hastalığın seyrini genel olarak 7 evreye ayrılır.
Hastalığın  orta evrelerinde belirli restoratif tedaviler yapılabilmektedir. Bu  yazımızdaki konumuz hastalığın etyolojisi, teşhisi ve ya tedavisi  olmayıp daha çok ağız sağlığına yönelik olacaktır. Ağız içi genelde  hastanın kullandığı ilaçlardan ve mental durumundan etkilenmektedir.  Kullanılan antipsikotik ajanlar kserostomiye (ağız kuruluğu) neden  olmaktadır.
Aynı zamanda bu ilaçlar çiğneme kaslarında spazma  neden olarak çene eklemi ile ilgili sorunların açığa çıkmasına neden  olabilir. Bu eklem problemleri hareketli protez kullanan hastalarda  patolojik oluşumlara ; mukazal ülserler, orafasiyal ağrılar gibi, neden  olurlar. Bu ilaçların ağız içine bir olumsuz etkiside fırsatçı  enfeksiyonlara neden olabilmeleridir. Vücut savunmasındaki etkilenme  nedeni ile ülseratif oluşumlar ve candida enfeksiyonları sıklıkla  görülebilir.
Alzheimer hastalarında oral sağlık açısından en  büyük sıkıntı; motor hareketlerin kontrolündeki azalma ve ağız hijyeni  açısından kayıtsız kalmaktır. Uzun süre ağızda tutulan hareketli protez  ve ya diş fırçalanmaması sonucu hastanın ağız hijyeni giderek bozulur.  Bunun dışında hem yaşlılıkla birlikte fizyolojik olarak görülen ağız  kuruluğu, alınan ilaçlarla daha da fazlalaşır. Bu oral dokuların  savunmasında zayıflığa neden olur özellikle dişlerin boyun bölgelerinde  çürüklerde artış olur.
Bakteriyel, viral ve fungal  rahatsızlıklara karşı verilen ağız için tepki azalır. Diş fırçalamadaki  isteksizlik ve etkin olmayan mekanik temizlik nedeni ile de plak oluşumu  ve birikimi hızlanır ve periodontal hastalıklar ortaya çıkar. Orta  seviyeyi geçmiş alzheimer hastaları, yabancı bir ortamda kendilerini  rahat hissetmeyeceklerdir, özellikle diş hekimi ziyaretleri düzenli  yapılmamış ise alışmadıkları mekan onların daha ajite ve agresif  olmalarına neden olacaktır. Önerimiz bu hastalığa sahip kişilerin diş  hekimi ziyaretlerinin sorun olmasa bile, belli motor hareketleri  yapabildiği sürece gerçekleştirilmesidir. Bu hastaların tedavileri  sırasında rahatsız edici seslerden uzak durulmalı veya minimal seviyeye  indirmeliyiz.
Hastanın kendini güvende hissetmesi en önemli  husustur. Tedaviler basit kelimeler ile anlatılmalı, komplike  çalışmalardan uzak durulmalı, göz teması kurarak kiinin kendisini  güvende hissettirmeliyiz. Hastaya bakan yada yardımcı olan kişinin oral  hijyeni sağlamaya yardımcı olması gerekmektedir. Her ne kadar hasta  reddetse de diş fırçalamanın ve ya protez temizliğinin etkinliği kontrol  edilmeye çalışılmalıdır. Bu tarz hastalar 3 ayda bir kontrole  çağrılmalı ve koruyucu tedaviler uygulanmalıdır.
Hastalığın son  evrelerine doğru yapılacak tedaviler yaşam kalitesini kısmen düzeltmek  için olmalıdır. Örneğin oluşan ağrının azaltılması, oluşan enfeksiyonun  kontrol altına alınması gibi. Bu tedaviler hastayı korkutacak,  irkiltebilecek sesler içermemelidir. Yeni olana alışmaları zor olacağı  için eski protezlerini revize etmek, tamir etmek alzheimer hastaları  için daha uygun olacaktır. Unutmamak gerekir ki yapılan araştırmalar  alzheimer hastalarının %75'nin dental açıdan dikkate alınmasını  göstermektedir.
Pelin Seray YÜKSEL
REFLÜ VE AĞIZ SAĞLIĞI İLİŞKİSİ
Mide  yanması,kaynama, ağıza kadar gelen mide içeriği ile daha çok  karakterize olan reflü tedavi edilmediği zaman genel vücut sağlığını ve  yaşam kalitesini tehdit eder duruma gelmektedir. Özetle yemek borusu ve  mide arasındaki kapağın anatomik sapmalar ve patolojik durumlar nedeni  ile düzgün çalışmaması ile reflü açıklanabilir.
Sigara ve alkol  kullanımı, çikolata, soğan, sarımsak, baharatlar, turşu, asitli  içecekler, aşırı yağlı yiyecekler, poğaçalar mide kapağının çalışmasını  olumsuz etkileyen yiyeceklerdir. Tükürük salgısı az olan hastalarda bu  durum daha fazla sıkıntı yaratacaktır. Mide içeriğinin, mide asidiyle  birlikte ağıza gelmesi dişlerde erozyona neden olup, aşınmalar ortaya  çıkacaktır. Bunlar hassasiyete neden olabilir. Bu sebeple flor oranı  yüksek gargaralar kullanıp, aşındırma özelliği az olan diş macularına  yönelmek doğru olacaktır.
Ayrıca sert diş fırçalamaktan  kaçınılmalı , yemeklerin hemen akabinde fırçalamak yerine bir süre  beklenmeli, ağız su ile sık sık çalkalanmalı ve ya ph dengesini sağlamak  için peynir yenilip, süt içilebilir. İlerlemiş reflü vakalarında  kusmaya ve mide içeriğinin ağıza gelmesi ile oluşacak asitli ortam  tükürük ile tamponlanması daha zor olacaktır, özellikle tükürük akış  hızı az olan hastalarda bu durum ağız sağlığı açısından ciddi sorun  oluşturur, bu hastalar ksilitollü sakızları günde 2-3 defa 5-10 dakika  çiğneyerek tükürük akışını stimüle edebilirler. Diş dostu ürün oldukları  için bunların herhangi bir zararı yoktur.
Ancak uzun süreli  sakız kullanımında mide asidi de harekete geçeceği için bu noktada  dikkat etmek gerekir. Reflü zaman zaman ağız kokusu şikayeti olan  hastalarda görülmektedir ve ya bu şikayetle başvuran hastalarda reflü  hikayesi bulunmaktadır. Mide içinde sindirilmekte olan oluşumun asitle  birlikle yemek borusu düzeyinden ağıza yakın bölgelere ulaşması ve bunun  rutinleşmesi ile ağız kokusu şikayeti ile karşılaşılır. Ağız içi  kaynaklı bir koku odağı yok ve diğer sistemik rahatsızlıkların elimine  edilmesi durumunda reflü açısından araştırma yapmakta fayda  vardırspan>
Pelin Seray YÜKSEL
Sıkça Sorulan Sorular
Anestezi ile diş çekimi ve korkuyu yenmek için ne yapılmalı. 
   
Uygun  sedatifler alınarak yine lokal anestezi eşliğinde diş çekimi  yapılabilir. Ancak Dentofobi ciddi boyutta ise, işlemin genel anestezi  altında yapılması düşünülebilir.
Diş sağlıgı için yatmadan önce dişleri fırçalamak ne kadar yararlıdır?
   
Uyurken  dişleri koruyucu özelliği olan tükürük salgımız azaldığı ve buna bağlı  tamponlama kapasitesinin düşmesi sonucu dişler korumasız kalır.  Tamponlama kapasitesi ağız ortamındaki ph ı dengelemek adına önemlidir.  Dişlerin fioşluklarına giren artıkların mikroorganizmalar vasıtasıyla  oluşturduğu asit kritik değerden yukarıya çekilemezse çürüklere neden  olur.Bu nedenle yatmadan önce mutlaka dişler fırçalanmalıdır. 
Amalgam dolgu maddelerinin temel maddesi civa mıdır? Civa ise ağız ve genel sağlığa nasıl etki eder ve neden civa seçilmiştir?
Civa  katılmasının nedeni dolgunun şekillendirilmesi kolaylaştırmaktır. Salt  civa yoktur civa içine çeşitli metaller katılır ve oda sıcaklığında sıvı  halde bulunan civa bu metaller ile karıştırılır.Civayı bir matrix gibi  düşünebilirsiniz. Amalgam dolguların genel insan sağlığı üzerine etkisi  yok denecek kadar azdır. Konu ile ilgili çalışmalar FDA tarafından hala  yürütülmektedir. FDA yın açıklamasında genel sağlık açısından  tehlikelidir diyemeyiz ancak daha ileri çalışmalar gerekmektedir  denmiştir. Kabuklu deniz ürünlerinden alınan civa miktarı bu dolgulardan  alınacaktan kat kat fazladır.Ayrıca günümüzde geliştirilmiş olan mevcut  dolgu sistemleri halen amalgamın tam olarak yerini almış sayılmaz halen  çeşitli üstünlükleri nedeni ile kullanılmaktadır.
 
20 Yas Disleri hakkinda genel bir bilgi verebilir misiniz?
Yirmi  yaş dişleri formasyonuna 9 yaş civarında alt ve üst çene içinde başlar.  14 yaşında kuron(dişlerin ağızda gözüken kısımları) oluşumu tamalanmış  olur. Kök oluşumunu tamamlanmasına yakın da sürerler.16 yaşında çene  kemiklerinin boyutu erişkin haline ulaşmıştır.eğer çene kemiği ile  dişler uyumlu ise yirmi yaş dişleri sürecek uygun boşuğu bularak yerini  alır.Sürme tamamlandığında kök formasyonu da birkaç ay içinde  tamamlanmış olur.Sürme sırasında diğer tüm dişler sürerken olduğu gibi  sürme bölgesindeki diş etinde kızarıklık ve ağrı olabilir.Kulak ve  boyuna yayılan ağrılar söz konusu olabilir.Bu dişlerin hijyenini  sağlamak zor olur. Uygun pozisyonda sürmüş bir yirmi yaş dişini korumak  kolaydır fakat bazen diş dizisine uyumsuz pozisyon alır(yine yer  darlığına bağlı) bu durumda eğer hijyen yeteri kadar sağlanamazsa hem  yirmi yaş dişi sorun yaratır hem de önünde konumlanmış olan ikinci büyük  azı dişi çürüyebilir. Ancak bazen gömük veya yarı gömük kalabilirler.  Bu konu ayrıca cerrahi bölümünde anlatılmıştır;oradan bakabilirsiniz
ataşehir  diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir ortodonti,  ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi, ataşehir  diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi, ataşehir diş,  ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi,  ataşehir diş, ataşehirde diş tedavisi, ataşehir dişci, ataşehir  ortodonti, ataşehir ağız sağlığı merkezi, ataşehir çene tedavi merkezi,  ataşehir diş eti tedavisi, ataşehir diş dolgu, ataşehir diş çekimi, 
