Kızlı Erkekli Bir Takım Şeyler

Kızlı Erkekli Bir Takım Şeyler

    Başbakanımızın yaptığı son açıklama ile üniversite öğrencilerinin kızlı erkekli aynı ortamda bulunmaları mevzusu tüm ülkece tartışma konusu oldu.

    Mevzunun derinliği çok mühim olduğundan her kesim haklı haksız bu tartışmalara müdahil oldu. Kimisi destek verdi, kimisi ise karşı çıktı. İşin aslı ben de üniversite öğrencilerinin evlerine sırf kızlı erkekli oturuyorlar diyerek müdahale edilmesine son derece karşıyım. Bu konuda birçok çekincem var.

    Hükümet kanadı kendilerine verilen oylardan yetki aldıklarını söyleyerek ve halen değiştirmedikleri, çok eleştirdikleri 1982 Anayasa’sını hukuki dayanak göstererek üniversite öğrencilerinin kızlı erkekli evlerde bulunmalarına yasak getireceklerini, gerekirse bir takım hukuki düzenleme yapacaklarını defaetle tekrar etti.

    Öncelikle kılavuzumuz demokrasi, insan hakları ve anayasa ise temel haklar ve özgürlüklerin özüne dokunmama kılavuzumuzun en önemli ilkesi olarak karşımıza çıkacaktır. Anayasamızın 13. maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”  diyerek insanların özgürce yaşayabilecekleri özel alanlarına ve özel hayatlarına müdahale noktasında herhangi bir yaptırımda o hakkın özüne dokunmamak kaydıyla izin verir. Bu noktada hepimiz hükümetin almak istediği tedbirlerin temel hakların özüne dokunacağı konusunda hem fikiriz. Ayrıştığımız nokta ne yazık ki bazılarının bu hakların özüne dokunulabilmesi gerektiğini söylemesi.

Ayrıca Anayasamızın 90. maddesinde de “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” denmek suretiyle tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalara uymak zorunda olduğumuz ve hatta bu anlaşmalardan temel hak ve hürriyetlere yönelik olanların kanunlardan öncelikli olarak uygulanması gerektiği hüküm altına alınmıştır.

    Bunca düzenleme apaçık ortadayken iktidar hangi yetiye dayanarak bu uluslararası sözleşmeleri ve anayasayı çiğneyecek yaptırımlar yapma peşinde koşmaktadır inanın anlamak çok güç. Hem de kendisini demokrasinin en büyük uygulayıcısı olarak gören bir iktidar! Aslında bakarsanız başbakanın beyanından sonra valiler talimat sayıp bir takım hukuksuz uygulama peşinde koşmaya başladıklarına göre, demokrasi filan ağızlardaki boş bir laf gibi gözükmüyor değil.

    İkinci çekincem ise devletin kızlı erkekli öğrenci evlerine müdahale etme isteğinin altında yatan nedenler. Bu husus da kafamı çok kurcalıyor.

    Devlet işin içine girince ceza verme erki olarak bir kurala ve kaideye uymayan ceza vermek olarak algılanması gerekir. Çünkü devlet yasama erki olarak kural koyduğu gibi yasalara uyulmasını da sağlamak zorundadır. Günümüzde ise bu cezanın yaptırımı olarak karşımıza özgürlüğün en geniş şekilde kısıtlanma hali olan hapis cezası gündeme gelir. Şimdi size soruyorum diyelim ki gençlerimiz kızlı erkekli evde oturuyorlar. Bir gençliktir, nasıl bir hataysa bir hatadır ettiler diyelim. Şimdi kolluk kuvvetleri bu sebeple, bu gençleri alıp tutuklasın mı veya haklarında güvenlik tedbiri olsun, ceza ertelemesi olsun, hükmün açıklanmasının geri bırakılması olsun, adli para cezası olsun veya hapis cezası olsun bir cezaya çarptırılsınlar mı? Değerli dostlarım hani anayasadan gelen gençleri yetiştirme görevi? Onları karakol, hapis ve adliye köşelerinde mi eğiteceksiniz? Devletin bu olaya müdahale etmesi demek o gençleri kazanmak değil, kaybetmek demektir. Yani hükümet bu işe o gençleri kazanmak için değil onları ortadan kaldırmak için giriyor demektir. Ben böyle bir mantaliteyi asla kabul edemem. Yazıktır günahtır.

    Üçüncü husus olarak devlet yetkililerin yaptığı açıklamalardaki hedef beni çok rahatsız etti. Müdahale edilmek istenen yerler, kızlı erkekli evler değil, altını çizerek söylüyorum kızlı erkekli kalınan “üniversite” öğrencileri evleri… Neden sadece üniversite öğrencilerine ait bu evlere yönelik yaptırım tartışılıyor? Hemen söyleyeyim. İktidar özellikle okuyan kitleyi kendine inandırmak açısında son derece zorluk çekiyor. Hatta bir bakanımız okuyan gençleri etkilemekte zorluk çektiklerini bir televizyon kanalında itiraf etmişti. Gezi olaylarında da başı çeken kitlenin bu kızlı erkekli takılan gençler olduğunu hepimiz gözlemledik.

    Bu gençlere karşı örgüt üyesi oldukları iddiaları asılsız çıktığında devlet bunlara ceza veremedi. Dış güçlerin ajanları olduğu iddiası da boş çıkınca, camilerde tepindiler, orada burada seviştiler gibi iddialarla itibarsızlaştırılmaya çalışıldılar. Ancak bu saldırı da boşa çıktı. Ayrıca kızlı erkekli üniversite evleri gündemi ortaya çıkınca bir bakanımızın evlerde terörist faaliyetler, fuhuş, zina, uyuşturucu vs. gibi kılıflar bularak öğrenci evlerine müdahaleye haklı sebep arama yoluna gittiğini de açıklamalarından anlıyoruz. Bütün bu açıklamalar ve tavırlar karşısında asıl kitlenin hükümetin asimile edemediği gençler olması olasılığında ciddi bir iddiadır ve ben bundan da son derece rahatsızım.

    Ayrıca bu iddiayı benim nazarımda kuvvetlendiren başka bir durum daha var. Resmi nikahsız, imam nikahı kıymak TCK kapsamında hapis cezası gerektiren bir suç. Maddesi de 230. İlgileneler bir incelesin. Bu millet size oy verirken kanunu uygula diye verdiğini söylüyorsanız kızlı erkekli bu evlere de müdahale yapılması gerekmez mi?

     Dediğim gibi aslında aslında çekincelerim çok fazla. Açıkçası ben de kız evladı sahibi olsam veya eşimin, sevgilimin, nişanlımın kızlı erkekli ortamlarda bulunmasından dolayı kıskançlık duyabilirim, çekinebilirim ve hatta bu konuda çok tedirgin bile olabilirim. Bu benim için gerçekleşen ve bana bağlı bir olaydır ve net bir ifade ile benim bu tedirginliğim diğer insanların hayatlarını kısıtlama yetkisini bana veya başkasına vermez. Düşünmek ayrı, düşünceyi devlet erki ile uygulamak ve kısıtlamak bambaşka bir şey. İnsanların özeline, özel hayatına girmeyin. Düşüncedir, açıklarsınız, biz de katılırız amenna ama devlet eliyle yaptırımın hiçbir kazancı olmaz. İnsan esas olarak ceza ile değil, sevgiyle düzelir.

    Ve özellikle vurgulamak istediğim bir şeyle uzun yazımı noktalamak istiyorum: “Kızlı erkekli öğrenci evlerine karşı çıkanlar önce şunu anlamalı;

Sizin düşüncenizin aksini düşünenler, yani kızlı erkekli öğrenci ortamlarına müdahale edilmesine karşı çıkanlar ahlaksız değiller. Belki de hepimizden daha ahlaklı insanlar. Çünkü onların karşı çıktığı şey özgürlüklere dokunulması, insanların meşrebinde fenalık olduğuna yönelik hastalıklı fikirler, gençlere olan güvensizlik ve geleceğe yönelik korkular. Herkesin özgürce yaşaması dileğiyle..


  


YORUM EKLE