İNCE ÇİZGİ






İNCE ÇİZGİ


Saat: 12.30
Yer: Terminal
Gözlemlenen “ Yaşam “
Anlatılmak istenen “ İnce Çizgi “

Beklemek, beklenen güven… Gidecek yolcu kalmasın… Bavullar teker teker bagajda, hafif bir esinti, ha bir de gözlerin konuşması…

Otobüs yolculuğunun tek bir yanını seviyorum.

Elinizde kitap, çevrenizde bin bir kitap.
Nasıl mı?

Şöyle ki; hiç tanımadığınız 40 kişi ile belli bir zamanınızı paylaşıyor olmak…

………

Önde oturan bir asker, annesi telefonun diğer ucunda, konuşması bana kadar geliyor;

_ “Oğlum dikkatli ol, etliye sütlüye karışma komutanlarına saygılı ol, dua ediyorum oğlum Güvenme kimseye, ama sen Güvenilir ol! “

Tam da askerler kışlaya telefon götürebiliyorlar mı? Diye düşünürken,
_ “Teşekkür ederim helal edin’’ diyerek telefonu yanında ki amcaya verdi delikanlı…”

Annenin konuşması, irdelediği, altı çizilesi cümlesi ve delikanlının hiç tanımadığı birine güvenmesi ve güvenilir olduğunu karşı tarafa hissettirmesi.

……..

Daha sonra sol tarafımda ki yaşlı tonton bir dede ve elleri öpülesi bir teyze;

_”Aman bey uyuyup kalma, istersen sen cam kenarına geç, manzarayı izleye izleye git uykunda gelmez hem”.

Dede sakin ama kararlı bir ses tonu ile
_”Sen otur oturduğun yerde uykum neyim yok benim, sen çantaya sahip çık yeter”…

……..

İlerleyen saatlerde tıklım tıklım dolu olan otobüste uyumayan bir bendim herhalde, teyze ile dedemizin horlamasını duyuyor gibisiniz sanırım aman uyandırmayalım.

Bir ara muavin koltuklar arasında mekik dokumaya başladı, en önde oturan ilk iki sıraya hizmet fevkalade iyi görünüyordu. Baktım o sıra da oturan iki İngiliz turist gözleriyle keşif yaparcasına dikkatli bakıyorlardı etrafa ve insanlara. Hararetli bir konuşmaya tutuşmuşlardı kendi aralarında. Yüksek sesleri ve el kol hareketleriyle de destekliyorlardı bunu.

Şoför muavine dönerek;

_” İyi ağırlayalım, misafirperverliğimizi gösterelim” dedi.

Muavini çevirdim sordum;
_”Pardon sorun nedir?”
_ ”Biraz tedirginler, gidecekleri yeri sordular bende söyledim” dedi küçük delikanlı.

Baktım sohbet ediyorlar az buçuk İngilizcemle anlamaya çalışıyorum olan biteni.

Turist arkadaşına dönerek,
_”iyi ki sabah geldik, gece kimseye soruda soramazdık”.

……

Türkiye’yi keşfe gelen o iki turisti bırakarak, arka sıralardan bir ses geldi ve baktım ki, muavin mışıl mışıl uyuyan yaşlı bir dedeyi dürterek uyandırmaya çalışıyor;

_”Dedecim Adapazarı’na geldik geçmiş olsun” dedi.

Dede zar zor uyandırıldı ve kalktı. İndi, aradan iki dakika geçti geçmedi bağırmalar çağırmalar. Ve sahnede dedemiz.  Sanırım yanlış yerde indi yâda indirildi;

_”Size güvendim indireceğiniz yeri de ben mi söyleyeceğim size”…  Diyerek ortalığı inletti.

Kim Haklıydı peki?

Aslında dedemizin sitemi onu hayat yolunda yarı yolda bırakan güvendiği insanlaraydı belki de.

İşte tamam dedim işlemem gereken konu bu “Güven”. Bin bir kitap okudum evime varasıya kadar ve bin bir yüz ile aynı anda yolculuk yapmak ve birilerine bilmeden güvenmek bu olsa gerek dedim içimden…

Başta Şoför Bey’e. Canımızı teslim etmiştik çünkü…

………

Bu haftaki yazım başka idi, yazıp rafıma koymuştum ki yolculuğun başında elime aldığım kitabı hiç okuyamamak diğer bin bir yaşanmakta olan kitapları bizzat okumak ve gözlemlemek beni bu önemli kelimeye götürdü…

“GÜVEN”

Aslında bir de soru çıkıyor ortaya, hatta sorular demeliyim.

--Hadi Hiç tanımadıklarımıza güvenemiyoruz peki dost bildiklerimize neden güvenemiyoruz?

Yâda;

Hiç tanımadığımız kişilere zor zamanlarımızda güvenmek zorunda kalıp bu güveni boş çıkarmazlarken, kaç senelik “DOST” kavramını üzerine yapıştırdığımız, yastığın yan başında olan “ARKADAŞ” diye kenetlendiğimiz insanlara niçin güvenemiyoruz, ya da güveniyoruz ve bu güven neden boşa çıkıyor?

Güven denilen o “ İnce Çizgi “ ne idi?

Sorun bizde mi acaba yâda herkes birbirine güvenemiyor ve dert yakınıyor ise insanlığının bittiğinin resmi değil midir bu?

O halde beklediğimiz nedir yâda Güvenden kastımız?

Tüm sorun bencil insanlıkta dedim bir an fakat gelgelelim çıkamadım arapsaçı düşüncelerin arasından…

Aslında daha ilgincini söyleyeyim size; yolculuğa çıkarken kitaplık rafımdan aldığım rast gele bir kitap ismine, içeriğine, yazarına, bakmadan, çantaya attığım, yolculuk bitiminde çantamdan çıkarıp isminin “ Güven Üzerine “ diye başlayan bir cümlesinin olması beni haylice mutlu etti.

Hepsi bir tesadüf müydü yoksa ben o kitabı okuyup bitirdiğimde de yine aynı kararlılıkla bu yazıyı yazmak isteyecek miydim? Bunlarda bende oluşan bir soru işaretiydi fakat çabuk çözüldü.

Ben yolculuk boyunca elimde ki bu kitabı o 40 kişi ile okumuşum zaten ve o halde söylenilebilecek tek bir cümle vardı…

''Güvenme kimseye, ama sen Güvenilir ol!''

[email protected]

https://twitter.com/#!/ilgazoz

https://www.facebook.com/oozdemiroglu#!/oozdemiroglu

Yazar: Özlem Ilgaz…

YORUM EKLE