HUZURU YAŞAYAMAYANLAR

HUZURU YAŞAYAMAYANLAR

İnsanların hayatları boyunca karşı karşıya kaldıkları her olay, duymuş oldukları her söz ve görmüş oldukları her görüntü yalnızca Yüce Allah’ın dilemesiyle olur. Bu gerçeği anlayıp bunun rahatlığı ile yaşamını sürdürmek, imanın getirmiş olduğu güzelliklerden bir tanesidir. Rabbimizin dünyadaki bütün canlılar üzerinde hâkimiyetini bilen, Allah’ın kendisi için en hayırlı ve güzeli yaratacağını aklından çıkarmayan kimseler teslimiyetçi bir davranış içerisinde olurlar. Bu sebepledir ki yaşamları boyunca daima rahat ve huzur içerisindedirler. Allah’ın her şeyi bir kader ile hayırlı ve hikmetli bir şekilde yarattığını bilir, bütün işlerinde bunun vermiş olduğu güven duygusu ile hareket ederler. İman eden kimselerin bu teslimiyetçi ruhu bir ayette şöyle bildirilmiştir:

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamız'dır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)

Müslüman her şeyin Rabbinin kontrolünde olduğunu çok iyi bilir, başından ne geçerse geçsin, herhangi bir zorluk, sıkıntı ya da darlık karşısında asla umutsuzluğa kapılmaz. Daima olaylardaki hayrı görmeye çalışır. İnsanın yaşamı boyunca aklından geçecek şeyler, söyleyeceği sözler ve yapacağı işler daha o dünyaya gelmeden Yüce Allah’ın Katında en ufak ayrıntısına kadar bellidir. İnsan kendisi için belirlenmiş olan bütün bu olayları zamanı geldiğinde yaşar.

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.

Bu gerçeklerin bir türlü farkına varamayan kişiler ise, yaşadıkları geçici dünya hayatının süslerine aldanarak kendilerine zulmederler. Yaşadıkları olayların Rablerinden bağımsız bir şekilde olduğuna inandıkları için kendilerince müdahale etmeye çalışırlar. Olayların ters gidiyormuş gibi görünmesi bu kişiler için içerisinden çıkılamaz bir sıkıntı ve mutsuzluk kaynağıdır. Bu insanların en ufak bir olayda sinirleri bozulur, uykuları kaçar hem bedensel hem de ruhsal olarak zarar görürler. İçlerinde oluşan bu sıkıntılı ruh halinden kurtulabilmek için çeşitli yollar ararlar; bazen bir eğlenceye katılırlar, farklı aktiviteler bulurlar, bazen de olayları hiç düşünmeyerek rahatlamaya çalışırlar. Fakat yapmış oldukları bu davranışların hiçbiri kalplerine mutluluk ve huzur vermez.  Çünkü bir Kuran ayetinde Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Ra'd Suresi, 28)

Bununla birlikte, mutlu olmak, rahatlamak, yaşamış oldukları stres ve sıkıntılardan uzaklaşıp neşeli olmak için yanlış düşünceler içerisinde olanlar, bu dünya üzerinde istediklerini yaşayamadıkları gibi, ahiret hayatında da telafi edemeyecekleri hüsrana uğrarlar.

Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, 'helak ve kayıplarını' artırmaktan başka bir işe yaramadı. (Hud Suresi, 101)

Unutmayalım ki, Rabbimiz Kuran’ın birçok ayetiyle insanları bağışlayan, tevbeleri kabul eden olduğunu bildirmiştir. İnsan bu gerçeğin farkına varana kadar hayatında çeşitli hatalar yapmış olabilir. Önemli olan insanın hata yapması değil, yapmış olduğu hatanın farkında olması ve hatalarından dolayı Rabbine tevbe edip, O’nun bildirdiği gibi güzel ahlaklı bir şekilde yaşamını sürdürmesidir.


YORUM EKLE