Bir çocuk güvende değilse hiçbir çocuk güvende değil!

TÜİK’in verilerine göre yılda ortalama 8 bin çocuk istismara uğruyor ve Türkiye, çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda dünyada üçüncü sırada yer alıyor.

Bir çocuk güvende değilse hiçbir çocuk güvende değil!
 Bir çocuk güvende değilse hiçbir çocuk güvende değil!


TÜİK’in verilerine göre yılda ortalama 8 bin çocuk istismara uğruyor ve Türkiye, çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda dünyada üçüncü sırada yer alıyor.

23 Nisan Çocuk Haftası’nda şunu bir kez daha hatırlamalıyız: Her çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılandığı, güvende ve değerli hissettiği, mutlu olduğu bir ortamda yaşamaya, kendini ifade etmeye hakkı var. Bu hem devletin sorumluluğu, hem de ebeveynlerin ortak sorumluluğu. Bakım sorumluluğu sadece anneye yüklendiğinde ev içi şiddet başlamış demektir!


TÜİK’in verilerine göre yılda ortalama 8 bin çocuk istismara uğruyor ve Türkiye, çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre ise ceza mahkemelerinde karara bağlanan davalarda “çocuğa cinsel istismar” ile “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçlarının sayısında büyük bir artış bulunuyor. Bu suçlara ilişkin verilerdeki artışın bir nedeni de son yıllarda öğretmen, doktor, hemşire, sosyal çalışmacı gibi meslek elemanlarının konuya dair duyarlılıklarının artmış olması ve ihbar yükümlülüklerinin farkında olmaları. Ancak bu yeterli değil! Mahkemece alınan kararların uygulanması noktasında hala pek çok aksaklık, denetimsizlik ortaya çıkıyor. Bu aksaklıklar çocukların hayatlarını tehlikeye attığı gibi zaten yaşamakta oldukları travma içinde kendilerini yalnız ve çaresiz hissetmelerine neden oluyor. İstismar vakalarında çocuklara verilen destek çok yönlü olmalıdır.

İstismara açılan kapı: İhmal

Çocukların yaş ve gelişim dönemleri için uygun olmayan davranışlara maruz bırakılmaları istismar olarak tanımlanır ve TCK’nın 232. maddesi bunu suç sayar. Mor Çatı’ya başvuran kadınların tanıklıkları, erkek şiddetinin ev içinde çocukların sistematik ihmaline yol açtığını ortaya koymaktadır.

Şiddet uygulayan baba, kimi zaman doğduğundan beri ilgilenmediği çocuğu ya da çocukları kadına karşı kullanma yolunu seçmekte; velayet hakkı bulunmasa bile çocuğu / çocukları kaçırabilmekte, anneleri çocukları ile tehdit edebilmekte, ısrarlı takip sonucu anne ve çocukların sokağa çıkamaz, okula gidemez hale gelmesine neden olmaktadır. TCK’nın suç saydığı bu fiilleri işlemesine rağmen “aile bütünlüğü” gerekçesiyle erkekler hakkında yasal takibat çoğu kez yapılmamakta, yasa uygulayıcılar da çocuk ihmaline / istismarına ortak olmaktadır. 

Şiddet uygulayan erkeklerin çoğu çocukların günlük ihtiyaçlarına da kayıtsızdır. Çocuğun birey olarak varlığının görmezden gelinmesi, suçlanması, aşağılanması, ihmalin bir parçasıdır. Çocukların en kötü yaraları aldıkları bu şiddet döngüsünün geçmiş ve gelecek nesilleri etkilemesine son vermek, cinsiyetçi kalıpların kırılması, çocuklarla birey olarak eşit ilişkiler kurulması ile mümkündür. Türkiye’nin de taraflarından biri olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin 26. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere sözleşmeyi kabul eden devletler, şiddete maruz bırakılan çocukların hakları ile ihtiyaçlarının dikkate alınmasını sağlamak üzere hukuki ve diğer önlemleri almakla yükümlüdürler. Taraf devletler istismar ve ihmal de dahil olmak üzere Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddete maruz bırakılan çocukların yaşlarına uygun destekleri alması ve çocuğun yüksek yararına gereken saygıyı, özeni göstermelidir.

İsa Kırım

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER