Başbakan Erdoğan 'genel af' tartışmasıyla ilgili açıklama yaptı

Başbakan Erdoğan 'genel af' tartışmasıyla ilgili açıklama yaptı

Başbakan Erdoğan 'genel af' tartışmasıyla ilgili açıklama yaptı
Böyle bir hakkı kendimde görmüyorum"
Başbakan Erdoğan 'genel af' tartışmasıyla ilgili açıklama yaptı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa değişiklik paketiyle ilgili, ''Bu bir AK Parti anayasası değildir, bu bir Tayyip Erdoğan Anayasası değildir'' dedi.

Erdoğan, TGRT Haber canlı yayınında soruları yanıtladı. Genel af tartışmalarına ilişkin soruyu da yanıt veren Başbakan Erdoğan, "Böyle bir hakkı kendimde görmüyorum" dedi.

Meydanlarda kendileri dışında Anayasa değişiklik paketindeki 26 maddenin ne getirdiğinin pek konuşulmadığını ifade eden Erdoğan, kendilerinin tam aksine ''12 Eylül darbe anayasasıyla mı, yoksa milletin anayasasıyla mı yola devam'' dediklerini söyledi.

Erdoğan, paketin her şey olmadığını, yapılması gerekenin daha geniş tabanlı Anayasa değişikliğine taban hazırlamak olduğunu vurguladı. Başbakan Erdoğan, bu çalışmayı muhalefet partileriyle birlikte yapmak istediklerini ancak girişimlerine olumlu yanıt alamadıklarını kaydetti.

Darbe anayasasına karşı milletin anayasasını getirdiklerini belirten Erdoğan, ''Olay neye dönüştürülmek isteniyor. Bu AK Parti'nin anayasasıdır. Bu Recep Tayyip Erdoğan'ın anayasasıdır. Yakından uzaktan hiçbir alakası yok. Bu bir AK Parti anayasası değildir, bu bir Tayyip Erdoğan anayasası değildi. Bu STK'larla akademisyenlerle medya gruplarıyla görüşmeler yapmak suretiyle hazırlanmış bir metindir'' diye konuştu.

Muhalefetin tavrını eleştiren Erdoğan, ''Dert burada başka. Dert, bu ülkede devleti çalıştırmamak ve milletin önüne yeni yeni takozlar oluşturmak'' dedi.

Muhalefet partilerinin üyelerinin parlamentoda arkadaşlarına bile güvenmediğini savunan Erdoğan, vicdanının sesini dinler ''evet'' der diye CHP ve BDP'li milletvekillerinin engellendiğini kaydetti.

''HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER SİLSİLESİ''
Getirilen 26 maddenin bir ''haklar, özgürlükler silsilesi'' olduğunu ifade eden Erdoğan, hükümetin Ekonomik Sosyal Konsey ile STK'larla gücünü paylaştığını, işçi ve memurlara yeni sendikal haklar tanındığını, kadınların, özürlülerin, şehitlerin dul ve yetimlerinin anayasal güvenceye alındığını dile getirdi.

''AK Parti, kendini Yüce Divan'a götürmekten alıkoyacak düzenleme yaptı'' iddialarına değinen Erdoğan, şöyle konuştu:

''Sayın Bahçeli'nin bu tür kara propagandalarını Anadolu'daki benim vatandaşımın yutmayacağını, buna inanmayacağını biliyorum. Bu kara propagandayı yaygınlaştırmak suretiyle halkımızın bize olan, değişikliğe olan sempatisini kendilerine göre yok etmek istiyorlar. Bir defa burada Sayın Bahçeli çok büyük çelişkinin içine düşüyor. Sayın Bahçeli şu anda darbe anayasasının avukatlığına soyunmuş durumda. CHP'nin darbe anayasasının avukatlığını yapmasını anlıyorum ama Sayın Bahçeli'nin darbe anayasasının avukatlığını yapmasını anlamıyorum. Çünkü 12 Eylül'de bu kadar ülkücü arkadaşlarımız işkenceler gördüler. Şu anda zaten onlardan kopuk durumda, onlardan ayrılmış durumda. Bunu zaten kendi tabanına izah edemez. İnanıyorum ki MHP'ye gönül vermiş, oy vermiş kardeşlerimiz burada muhasebelerini iyi yapacaktır. O zaman, o zulme uğramış olan MHP'li arkadaşlarımız, şu anda hayatta olanlar zaten bundan rahatsızlar. Görüşüyoruz bize de anlatıyorlar. Ebediyete intikal etmiş olanlar, hatta bu işkenceler neticesinde öldürülmüş olanların, idam edilmiş olanların ruhu zaten bunları gazap edecektir. Ben bunu da görüyorum. Çünkü kendilerinin zaten bu noktada ödediği bir bedel, şu anda yanlarında olanların da ödediği bir bedel yok.''

''TOPLUMU RAHATLATALIM''
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü düzenlemesi ile ilgili Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuruda imzası bulunduğunu söyleyen Erdoğan, ''Dürüst ol, samimi ol. Dün başka bugün başka nasıl söylersin'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü sorununu çözme konusundaki sözlerini değerlendiren Erdoğan, ''Bunlar anlaşılıyor ki amatör şeyhülislamlığa soyunurlar. Bu tür kararlar verme yoluna gidiyorlar. Bu işin Türkiye'de merkezi bellidir, o da Diyanet İşleri Başkanlığıdır. CHP'nin üst yönetimi, şusu busu ne anlar bu işten? Bu işin tek merkezi vardır, Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Başkanlık yanılmıyorsam 1982 yılında bununla ilgili kararını vermiştir. Şu anda müracaat edilirse onlar gerekli olan kararı verirler'' dedi.

Bu konuda önüne gelen konuşursa neticeye varılamayacağını ifade eden Erdoğan, herkesin inandığının gereğini yapabilmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sen kalkıp da başkalarına, affedersin sen şöyle giyinmeyeceksin streç pantolon değil de şöyle pantolon, veyahutta göbek açık, kapalı bunları sormuyorsun. Affedersin askılı, askısız bunların hiçbirini sormuyorsun. Herkes rahatlıkla istediği kıyafetle rahatlıkla üniversiteye giriyor ama olay inancının gereği başını örtmek isteyen kızlarımıza gelince orada dayatıyorsun. Bir defa böyle bir hakkın var mı ve bunun bir yeri var mı? Eğer soracaksan yetkili merci bellidir. O merciye sor, orası sana gerekli cevabı versin. Çıkıp 'ben bunu çözerim' diyorsun. Madem çözerdin de neden Anayasa Mahkemesine gittin.''

Konuyu başka yerlere çekmenin anlamı olmadığını, artık bundan dolayı toplumun çok yorulduğunu dile getiren Erdoğan, bu yüzden binlerce, onbinlerce kızın eğitim-öğretimden alıkonulduğunu, bir çoğunun psikolojisinin bozulduğunu, hastalanan, intihar edenler olduğunu belirtti. Erdoğan, ''Toplumu rahatlatalım. Ondan sonra gerilim, gerilim. Gerilim buralardan kaynaklanıyor. Germeyelim şu toplumu. Rahatlatalım'' diye koştu.

''BU PAKETLE İLERİ DEMOKRASİYİ YAKALIYORUZ''

''Referandumu güven oylamasına dönüştürme çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Çıkan sonucu partinizin oyu mu sayacaksınız'' sorusu üzerine Erdoğan, halk oylaması pusulasında parti amblemi değil, ''evet'' ve ''hayır'' tercihleri bulunduğunu söyledi. Erdoğan, halk oylamasının sonucunu güven oylaması olarak değerlendirmediklerini vurguladı.

Anayasa değişikliğinin darbe anayasasına karşı milletin kendi projesi olduğunu belirten Erdoğan, milletin önüne özgürlükler, haklar ve Türkiye'yi sıçratma konusunda konulmuş bariyerleri aşmayı amaçladıklarını dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, 13 Eylülden 2011'de yapılacak genel seçimlere kadar 10 aylık bir süre bulunduğuna işaret ederek, parti politikalarının bu süreçte tartışılması gerektiğini, şimdi Anayasa değişikliğiyle ilgili konuların gündeme gelmesinin önem taşıdığını kaydetti.

''Anayasa değişikliği aş, iş sorunu çözmüyor'' yönündeki eleştirileri de yanıtlayan Erdoğan, aş, iş gibi konuların Anayasa ile değil, kanunlarla düzenlendiğine işaret etti. Erdoğan, ''Aşı, işi getirecek ileri demokrasidir. Eğer bir ülkede ileri demokrasi varsa o ülkede ekonomi vardır. O noktada, burada (anayasa değişiklik paketi) aş var, iş var. Çünkü biz bu paketle ileri demokrasiyi yakalıyoruz. İleri demokrasiyi yakaladığımız anda at başı ileri ekonomi getirecek. İleri ekonomiyi getirdiğimiz zaman da orada yatırım olacak, istihdam olacak, üretim olacak, başarı olacak. Biz bunun peşindeyiz'' değerlendirmesinde bulundu.

"GENEL AF YETKİN VAR MI?"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''genel af'' konusundaki sözlerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

''Biliyorsunuz sılayı rahim (akraba ziyareti) diye bir şey var. Sayın Kılıçdaroğlu, sılayı rahim yapmakla güzel bir şey yapmış bundan dolayı kendisini kutlarım. Bizim geleneğimizde önemli bir şeydir. Bütün mesele sonraki süreç. İfade edilen şey genel af meselesi. Şunu seslendirmek zorundayım. Genel af yetkin var mı? Bu şehitlerimizin anneleri, babaları, kardeşleri, onun, sen feryadını kulak ardı edebilir misin? Böyle bir hakkı ben kendimde göremiyorum. Bir defa bu tür bir genel affa ilk defa ben karşı çıkarım. Böyle bir yetkiyi kendimde görmüyorum. Nasıl böyle bir şey söylersin bu yetkiyi kim verdi?

Düşünce, fikir suçu, bunu konuşmak başka ama bunun içine katilleri, teröristleri paketlemeye kalkarsanız başka bir şey.''

Dersim'de yapılanların ''katliam'' olduğunu söylediği için rahatsız olan çevreler bulunduğunu dile getiren Erdoğan, ''O bölge halkının yaklaşımını bilemem. Çok olumlu telefonlar aldım. Ama sadece aynı mezhebi paylaşıyoruz, diye olaylara bakmak da yanlış. Olaya objektif bakmayı da bileceğiz. Farklı mezhep, farklı inançta olmak başka, doğru tespit başka'' dedi.

''TEHDİTTE BULUNMAM MÜMKÜN DEĞİL''
Başbakan Erdoğan, muhalefetin ''korku toplumu, korku imparatorluğu'' değerlendirmelerinde bulunduğunun hatırlatılması üzerine, ''Böyle bir algı oluşturmaya muktedir olsam partim hakkında kapatma davası açılamazdı. Rahatlıkla yaptılar. Şu ana kadar gelen başbakanlar içinde acaba benim kadar hakarete uğrayan var mı? Aileme varıncaya, çocuklarıma varıncaya kadar, yapmadığım şeyler yüzünden... Eleştirilmek zaten çok hafif geliyor. Öyle yazarlar var ki gün geçmiyor ki bana hakaret etmesin'' diye konuştu.

Erdoğan, şunları söyledi:

''Eleştiri bana kazandırır ama hakaret olduğu zaman rahatsız eder. Bu konuşanlar karşılığında benden bu cevapları da bulmasalar. Örneğin, bazı odalar, dernekler, onlar kim bilir daha neler yapacaklar. Buna rağmen... Bunların kazançları nerelerden nerelere çıktı ve bunu da açık açık söylüyorlar. 'Sizin döneminizde kazandım ama beş yıl önce şuradaydım, gelmem gereken yere gelemedim' diyor. Onun muhasebe kayıtlarını da ben mi tutacağım. Bakıyorsunuz genel açıklamalarında 'ülkemizin ekonomisi çok iyi ancak biz AK Parti'nin yanında değil filanca partinin yanındayız'. Benim partimin yanında olmanı istemiyorum ama böyle bir açıklama niye? Yani bunlara benim kalkıp da ayrıca herhangi bir tehditte bulunmam mümkün değil.''

Başbakan Erdoğan, muhalefetin, devletin araçlarıyla miting yaptıkları yönündeki eleştirilerine karşılık, ''Ayıptır. Bir defa söylediğin şeyler doğru değil. Dürüst ol. Şu anda Hazinenin sana verdiği yardımlarla partinin kasasından bu seyahatlerini ödüyorsun. Onunla dolaşıyorsun veya partiye yardımlar gelmişse oralardan gelir. 'Benim paramla' diyorsun, milleti aldatmaya gerek yok. Bizim bir imkanımız var. Biz iktidar partisiyiz. Gittiğimiz yerlerde bir makama tahsisli olduğu için bu araçlarla gerek açılış törenleri onları da mitingleri de yapıyorum, ikisini bir arada çıkarıyorum. Bununla bu işi yürütüyorum. O kadar açılış var ki bunların sayısı belirsiz. Ama senin öyle bir derdin yok ki'' diye konuştu.

HAVUZLU VİLLA POLEMİĞİ
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun ''AK Parti'nin siyaseti zenginleşme aracı olarak kullandığı'' yönündeki eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:

''18 yaşından itibaren siyasetin içindeyim. Bulunduğum partilerde gençlik kollarından ilçe başkanlığına, MKYK üyeliğine kadar bütün görevlerde bulundum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğumda Üsküdar'da ailece bir apartmanda oturuyorduk. Hatta bu apartman bile çok gazetelere yansıdı, 'kaçak' diye. Belediye Başkanlığının Florya'da muhteşem bir köşkü var. Ben o köşke oturmadım. Nefis, çok büyük. Yine 'nereden çıktıysam orada oturacağım' dedim, orada oturdum. Başbakan olduğum ana kadar orada oturdum. Başbakan oldum, Ankara'da resmi konutta oturmadım. Burada sadece çalışmaları, toplantıları yaparım. Misafirlerimiz geldiğinde otellerde yemek vermektense yemeğimizi orada yeriz. Bunlar bizim hassasiyetlerimiz. Tüm bunlar, hepsi düşünülerek yapılan şeyler. Maliyetleri kılı kırk yararak, yaparız. Subayevleri'nde kirada oturuyoruz. Bir arkadaşımızın evi, apartmanda bir dairedeyiz. Komşularım var. Şimdi burada oturuyorum diye beyefendi bir şey söylüyor mu? 'Başbakanlık Resmi Konutunda oturmuyor maşallah' diyor mu? 'Belediye Başkanlığında köşkte oturmadı' diyor mu?

Son dönemlerde biz 17 yıl bir firmanın bayilik ve distribütörlüğünü yaptık. Çeşitli birikimlerimiz oldu. Benim köylüm, şu anda oturduğum ev onun villasıdır. Çevrede beş villa ona düştü. Altı-yedi villa toprak sahibine düştü. Bizim de böyle bir arayış içinde olduğumuzu bildiği için bize söyledi, 'maliyetine veririm' diye. O sırada şirketi tamamen devrettik. Bulunduğumuz yeri de apartmanı kendilerine sattık. O şekilde böyle bir şeyle biz, kardeşlerim oraya taşındık. Onun kiracısı olarak oturuyorum. O ev benim değildir. Benim payıma düşen şu anda özel bir finans kuruluşunda durmaktadır. Oradan elde ettiğim nemayla bunun kirasını ödüyorum. Ama buna yapılan yakıştırmaları anlatmaktan bıktık, onlar dinlemekten bıkmadı. Sonra baktık kendisiyle ilgili durum ortaya çıktı. 'Taksitini ödeyemediğim için satmaya karar verdim' diye manevrasını yapıyor. Bizi bunları cevaplandırma noktasına düşürme.''

Başbakan Erdoğan, belediyeler arasında asla bir ayırım söz konusu olmadığını vurgulayarak, ''Nerede olursa olsun derdimiz, oradaki belediye başkanının hangi partiden olduğu değil. Orada insanlar var. Biz 'bölgesel, etnik milliyetçilik yapmayacağız' dedik. Oradaki bütün insanları vatandaşım olarak bilir ve hizmeti götürürüz'' dedi.

AA

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER