Ankara'daki Hopa gösterileri davası: tutukluların 22'si de özgür!

Ankara'daki Hopa gösterileriyle ilgili olarak 28 kişi hakkında açılan davada, 22 tutuklu sanığın tamamının tahliyesine karar verildi. Ankara Hopa davası: 22'si de özgür!

Ankara'daki Hopa gösterileri davası: tutukluların 22'si de özgür!

Ankara'daki Hopa gösterileriyle ilgili olarak 28 kişi hakkında açılan davada, 22 tutuklu sanığın tamamının tahliyesine karar verildi.
Ankara Hopa davası: 22'si de özgür!

Cumhuriyet gazetesinin haberine göre; Ankara’daki Hopa eylemine katılan 28 sanığın yargılanmasına özel yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkmesi’nde başlandı. Sanık avukatlarından Ayhan Erdoğan, olayın terör suçu olmadığını, olsa olsa 2911 sayılı yasaya muhalefet kapsamına alınabileceğini, bu nedenle dosyayla ilgili görevsizlik kararı verilmesini talep etti. Erdoğan, “Sanıkların basın açıklamasına katılmaları insanı duyarlılıklarının gereğidir. Ancak polis buna müdahale ederek yetkisini aşmıştır. Kamera görüntülerinde polis amiri ‘açıklamanızı yaptınız, demokratik hakkınızı kullandınız’ diyor. KESK yetkilisi ise ‘AKP İl Başkanlığı önüne siyah çelenk bırakmak istiyoruz’ karşılığını veriyor. Sonrasında polisin müdahalesiyle olay bu noktaya geliyor. Burada terör suçu yoktur. Terörle Mücadele Yasası artık AKP’yi koruma yasasına dönmüştür. Polisin bulunduğu yerde insanlar sanık durumuna geliyor. Polis, bu iddianameyle Hopa’da yaptığı şiddetin üstünü örtmeye çalışıyor. İddianamede solcu olmak terörist olmakla özdeşleştiriliyor. Bu sola bir saldırıdır. İddianame kasıtlı ve taraflı hazırlanmıştır” dedi.

Savcı Hakan Yüksel ise görevsizlik kararı verilmesi talebinin reddedilmesini istedi. Gerekçelerini anlatan Yüksel, 31 Mayıs günü Ankara’da yapılan basın açıklamasının terör örgütleri adına faaliyette bulunan legal oluşumların içinde yer alan bazı kişiler tarafından “kamu düzenini bozmak için” yönlendirildiğini ileri sürdü. Bunu destekleyen “istihbari bilgiler” alındığını belirten Yüksel, “6 sanığın dışındakiler Öğrenci Kolektifleri ve Halkevleri üyesidir. Sanıklar THKP-C Devrimci Gençlik Devrimci Yol silahlı örgüt adına legal faaliyette bulunmaktadırlar” dedi. Yüksel, bu duruma aynı mahkemede görülen bir davayı örnek gösterdi. Avukat Ayhan Erdoğan ise örnek gösterilen iddianamenin Hopa iddianamesinden sonra yazıldığına dikkat çekerek, savcıyı eleştirdi. Mahkeme heyeti, konuyla ilgili kararını vermek üzere müzakereye çekildiği sırada savcı Yüksel de heyetle birlikte çıkmak istedi. Avukatların tepkisi üzerine araya mahkeme başkanı girdi ve savcı tekrar yerine oturmak zorunda kaldı. Müzakereden sonra heyetin kararını açıklayan başkan Dündar Örsdemir, dosyadaki mevcut deliller ile sanıklarla ilgili sevk maddelerini gerekçe göstererek talebin oy birliğiyle reddedildiğini söyledi.

Bu davada sol yargılanıyor

Sanıklardan Halkevleri MYK Üyesi Mahir Mansuroğlu, Hopa’da emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümünü protesto etmek için KESK Şubeler Platformu’nun çağrısı üzerine basın açıklamasına katıldığını anlattı. AKP İl Başkanlığı önüne siyah çelenk bırakmak için yürüyüşe geçtiklerini, ancak yolun panzerlerle ve TOMA’larla kesildiğini dile getiren Mansuroğlu, “Panzerlerin arkasındaki polisler bize sürekli hakaret etti. ‘Metin Lokumcu ölümsüzdür’ dediğimizde ‘görürsünüz siz ölümsüzlüğü’ yanıtını verdiler. Hiçbir ikaz yapılmadan gaz bombalarıyla bize saldırdılar. Çok yoğun gaz atılınca ben de olay yerinden uzaklaştım. 15 gün sonra sokakta yürürken gözaltına alındım. Sorguda eyleme katıldın mı diye sordular. Ancak iddianameye baktığımda terör örgütü üyeliği suçlamasıyla karşı karşıya kalmışım. Bunu anlamış değilim” diye konuştu. Deniz Feneri yolsuzluğuna işaret eden Mansuroğlu, “Biz insanların dinsel duygularını istismar ederek topladığımız paraları zimmetimize geçirmedik. Bugün muhalif olan bütün sesler terör suçlamasıyla karşı karşıya getirilmek isteniyor. Menderes döneminde olduğu gibi Halkevleri kapatılmak isteniyor” dedi.

Tutuklu sanık Halkevleri Üyesi Kadir Aydoğan, yaklaşık 6 aydır tutuklu olduğunu belirterek gözaltına alındığında TEM Şubesi’nde bir polis amirinin “10-15 kişi tutuklanacaksınız, 4-5 ay yatıp aklınız başına gelecek” diyerek kehanette bulunduğunu, sonrasında tutuklandıklarını söyledi. Aydoğan şunları söyledi: “Burada Halkevleri faaliyetleri yargılanmaktadır. Ulaşım zammı eylemi dahi delil olarak dosyaya girmiş. Katıldığım eylemlerin hepsi anayasa tarafından tanınan demokratik haklar kapsamındadır. Halkevleri’ni hedef göstermiştir. Sol ve sosyalist fikirlerin yargılandığı cadı avı yaşanmaktadır. Emniyete davet edilsek giderdik. Ancak sabahın beşinde terörle mücadele polisleri evi basıp gözaltı yapıyor. Artık korku imparatorluğu yaratılmak isteniyor. Gerçek terör bu baskıların uygulanmasıdır.”

Bayılan ere sanık hemşire müdahale etti

Avukatlar salonda görevli polisler dışında bulunan sivil ekiplerin dışarı çıkarılması istedi. Mahkeme başkanı da bu isteği kabul ederek, sivil polisleri salondan dışarı çıkarttı.

Duruşmada, jandarma erlerinden biri uzun süre ayakta kalması nedeniyle bayılarak, yere yığıldı. Bu sırada tutuksuz sanıklar arasında yer alan Hazal Kangal, hemşire olduğunu belirterek, bayılan jandarma erine müdahale etti ve tekrar uyanmasına sağladı.

Tacizi anlattı
Tutuksuz sanık Sevgi Sönmez, gözaltına alındığında polis aracında yaşadıklarını anlattı. Sönmez, “Sürekli olarak darp edildim. Bir polis beni tecavüz etmekle tehdit etti. Yüzümü ve kalçalarımı okşadı. Yediğim yumruk nedeniyle yüzüm şişince polis artık kimse sana bakmaz dedi. Savcı, karşısında çıktığımda bir kez bile olsun sana ne oldu diye sormadı. Annem ifade günü yüzümdeki morluklardan beni tanıyamadı. Yaşadığım taciz ve şiddet nedeniyle psikolojim bozuldu” diye konuştu.

Tutuklu sanık Can Kaya, cezaevinden üniversitedeki sınavlara 10 tane jandarma arasında götürüldüğünü, kelepçelerinin hocalarının karşısında çözüldüğünü belirterek, “Namlular bana doğrulmuş şekilde sınav sorularını yanıtlıyordum. Ben bu utancı bir daha yaşamak, üniversitemde silah görmek istemiyorum” dedi. Komünist Manifesto gibi derslerinde yardımcı kaynak olarak kullandığı kitapların örgüt suçunun delili olarak gösterildiğini dile getiren Kaya, bu sırada yanında getirdiği “yasaklı” Lenin’in “Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” adlı kitabı mahkeme heyetine verdi. Kaya, bu kitabı arkadaşlarının kendisine getirdiğini, cezaevinin dahi karışmadığı yayının iddianameye delil olarak girdiğine dikkat çekti. Mahkeme Başkanı Örsdemir de bu kitabın ilk sayfasında cezaevi eğitim kurulunun “görülmüştür” damgası olduğunu tutanağa geçirdi. Sanık Uğur Uzunpınar, piyasada rahatlıkla bulunabilen “yasaklı” kitaplar nedeniyle suçlandığını ifade ederken, “Madem yasak ise neden satışına izin veriliyor? Ben nasıl olur da bu kitapları okuduğum için silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlanırım? Burada düşüncelerimden dolayı yargılanıyorum” dedi. Ozan Gündoğdu da muhalif kimliği taşıdığı için özellikle üzerlerine gelindiğini vurguladı.

Sanıkların savunmalarının ardından avukatlar söz aldı. Avukat Ayhan Erdoğan, “Eğer davayla ilgili bir örgüt aranacaksa bunu polis teşkilatının içinde aramak lazım. Sahte deliller yaratarak iktidara yaranmak istiyor. Bu iddianame sol düşmanlığının gösterdesidir” dedi.

Mahkeme de örgüte inanmadı

Öte yandan mahkeme heyeti, her sanığa savunmalarının ardından sorular yöneltirken “örgüt suçlamasına” girmedi. Soruların neredeyse tamamı Hopa olaylarına ilişkin basın açıklamasına nasıl katınıldığına ve 31 Mayıs günü yaşananlara yönelik oldu.

Duruşmayı Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu ile eylem sonrasında polisler tarafından kalçası kırılan Dilşat Aktaş da izledi.

Örgüt suçlaması çöktü

Savcı Hakan Yüksel, esas hakkındaki görüşünde beş sanığın tahliyesini istedi. Sanık ve avukatların savunmalarını aldıktan sonra müzakereye çekilen mahkeme heyeti, tutuklu olan 22 sanığın tümünün tahliyesine karar verdi.

Mahkeme ayrıca, gözaltına işkence iddialarını araştırmak için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu konuda yürüttüğü soruşturma dosyasını istedi. Duruşma 13 Mart’a ertelendi. Tahliye kararıyla tutuklu sanık yakınları gözyaşlarına boğuldu.           Kaynak: Ataşehirliyiz.net

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER