Oda müziği festivali Opus Amadeus, bu yıl konuklarını konser salonlarının yanı sıra şehrin iki yakasındaki kilise, havra, müzelerde ağırlayacak. Alman, Fransız, Türk, Macar, İtalyan dokuz topluluğun beş haftada 11 konser vereceği festivalin 19 Şubat’taki açılış solisti Leipzig Quartet.

Ustaca paslaşmalar, zarif selamlaşmalar, gençlik coşkuları, umutlar, hüzünlü öyküler, bilgece fısıltılar… Yoğunlaştırılmış estetik, billur berraklığında yaylılar… Ve hepsinden önemlisi derin bir sohbet, sözsüz iletişim. Sahnede enstrümanlar, salonda izleyici – icracı arasında…

Tarih boyunca pek çok bestecinin el üstünde tuttuğu, sırlarını fısıldadığı, yarına mesajlar gönderdiği, senfonilerine laboratuvar olarak kullandığı oda müziği 2000’lerin başında İstanbul’da altın devrini yaşıyordu. Butik festivaller artmış, CRR, İş Sanat gibi konser salonları dünyanın önemli solistlerini, topluluklarını birbiri ardına ağırlamaya başlamıştı. Zamanla durum değişti, siyasi-ekonomik kriz dalgalarının ardından konserlerin sayısı azaldı. Bach Günleri gibi etkinlikler perde indirdi.

Günümüzde İstanbul’da bayrağı taşıyanlar Albert Long Hall Konserleri, Süreyya Operası, hızı kesilmiş olmakla birlikte İş Sanat. İşte bu ortamda Opus Amadeus’un yedinci kez, üstelik genişletilmiş programla perdelerini açması oda müziği sevenler açısından mutluluk verici.

2017’de üç ülkeden müzikçilerle altı konser gerçekleştirilen Opus Amadeus’un programında bu yıl beş ülkeden dokuz topluluk yer alıyor. Konser sayısı 11’e yükseldi. Etkinliği düzenleyen Artisan Organizasyon, geçen yıl yaklaşık 1500 müzikseverin izlediği konserlerde bu yıl 2 bin kişiye ulaşmayı hedefliyor.

Beyoğlu’nda başlayan konserler Ataşehir, Kadıköy, Beşiktaş’ta devam edecek. Müzik, afişi hazırlayan Behiç Pek’in çizgilerindeki gibi şehre yayılacak.

Bu yıl Opus Amadeus’ta her konserin tematik programı ve bir başlığı var. Listedeki eserlerin bir kısmı Türkiye’de ilk kez seslendirilecek.

19 Şubat’ta Grand Pera’daki açılış konserinin başlığı “Mükemmelin Dayanılmaz Hafifliği.” Leipzig Quartet, 30 yıllık tecrübesiyle yaylı çalgılar dörtlüsü repertuvarından üç başyapıtı, Mozart, Dvorak ve Schuman’ın eserlerini yorumlayacak.

“Stefan Zweig’in İronik Tebessümü” 23 Şubat’ta, İtalyan Kültür Merkezi’nin sahnesine yansıyacak. Arts Trio di Roma,  klasik çağı romantizme bağlayan Mozart’ın dahi öğrencisi Johann Hummel’in Napolyon Savaşları’nın gürültüsü içinde yazdığı piyanolu üçlüyle başlayacağı konserde, yazar Zweig gibi 20. yy’ın vahşetine keskin zeka ve duyarlıklarıyla meydan okuyan üç bestecinin eserini seslendirecek: Kagel, Shordoni ve Shchedrin. 1995’te, ülkesi Rusya’nın ekonomik krizde dibi bulduğu günlerde yazdığı esere Shchedrin “Üç Matrak Parça” ismini vermiş…

16’ncı yy’da şairane şarkılar söyleyen Fransızların popülaritesi İtalyanları etkilemiş “chanson” akımı “canzone”yi tetiklemişti. Fransız, Türk, Alman sanatçılardan oluşan Ombre et Soleil dörtlüsü 26 Şubat’ta Ataşehir MSKM’deki konserde viola da gamba, spinet, barok flüt ve keman gibi tarihi enstrümanlarla Rönesans Çağı’na dönecek, önce Fransa, ardından İtalya’ya uğrayacak.

Aynı çağın müziği soprano Johannette Zomer ve La Sfera Armoniosa ikilisinin konserinde Monteverdi’nin perspektifinden ele alınıyor. 28 Şubat’ta, Yeldeğirmeni Sanat’ta, İspanya’dan İngiltere’ye çağdaşları ve Monteverdi’nin eserleri seslendirilecek.

“Viyana’nın Büyülü Sesleri” 3 Mart’ta şehrin Avrupa, 4 Martta Anadolu yakasında yankılanacak. Burak Onur Erdem’in yönettiği, Lena Şenol’un piyanoyla eşlik ettiği Rezonans korosunun repertuvarında 18’inci yy’dan 20’nci yy’a Viyana’dan gelip geçen dehaların eserleri yer alıyor. İlk konser Saint Esprit, ikincisi Surp Levon kilisesinde.

7 Mart’ta “Paris’ten İstanbul’a Tutkulu Rüzgarlar”ı taşıyacak akordeon, keman, çello üçlüsünün ismi Philia. Astor Piazzola’nın “Mevsimler”inin arasına Bach, Grieg, Gershwin, Mozart, Finzi serpiştirecekleri konser Yeldeğirmeni Sanat’ta.

Senfoni orkestralarının havan topunu andıran şekliyle dikkat çeken arkaik enstrümanı fagot kalabalıktan sıyrılıp tek başına kaldığında muzip bir çehreye bürünür.  Dört muzip bir araya geldiğinde olabilecekleri merak edenler için Quarter Bassoon Ensemble, o meşum günün yıldönümünde (12 Mart) “Zevk ve Renk Dolu Bir Fagot Yolculuğu” hazırladı. Grand Pera’daki konser “12. Louis’nin Taç Giyme Töreni için Fanfar”la başlayıp Telemann, Bach, Çaykovski, Gershwin, Adnan Saygun, John Lennon gibi sürprizli bir rota izleyecek.

Macar ikili DUO SeRa Antik Çağ’dan bu yana cennetin sesini fısıldayan arpla, cazın hınzır nefeslisi saksofonu bir araya getiriyor. “Miles Davis’e Klasik Sevgilerle” başlıklı konserde repertuvar 14’üncü yy bestecisi Senleches’ten 1983 doğumlu P. Zombola’ya kadar uzanıyor. Konserler 15 Mart'ta Beyoğlu Aşkenazi Sinagogu, 16 Martta Kadıköy’deki Surp Levon Kilisesi’nde.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndan dört viyolonselcinin kurduğu CSO Cello Quartet bu kez İstanbul’a sinema temalı programla geliyor. 26 Mart'ta, Deniz Müzesi’nde festivalin kapanışını yapacak. Seçtikleri başlık “Mission Imposible”. Lalo Schifrin’in “Görevimiz Tehlike” temasıyla başlayıp bitecek konserde Bach, Debussy, Dvorak, Ravel, Albeniz’in yanı sıra Türk besteciler Nejat Başeğmezler ve Turgay Erdener’in eserleri, J. Williams’ın Yıldız Savaşları filmi için yazdığı “Imperial March” da yer alıyor.

Detaylı bilgi: opusamadeus.com