İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken 6 tarihi camii

İSTANBUL

İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken 6 tarihi camii İşte henüz görmeyenler ve Ramazan ayında ibadetlerini yapmak isteyenler için İslam tarihini yansıtan o muazzam camiler…

 İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken 6 tarihi camii
 İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken 6 tarihi camii İşte henüz görmeyenler ve Ramazan ayında ibadetlerini yapmak isteyenler için İslam tarihini yansıtan o muazzam camiler…

Dünya üzerinde farklı iki kıtayı birbirine bağlayan ve farklı birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış olan bir şehir: İstanbul… Herkesin gözünün üzerinde olduğu bu şehirde gezilecek birbirinden güzel o kadar çok tarihi eser var ki… İşte mimari yapıları konumları ve içinde barındırdıkları hikâyeleri itibari ile görülmeye değer 6 tarihi camii…


Süleymaniye Camii Süleymaniye Camii 1550-1557 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman şerefine Mimar Sinan’a yaptırılan bu cami, sahip olduğu mimarı yapısıyla yurt içinden ve yurt dışından gelen turistleri etkisi altına alıyor. Osmanlı döneminde inşa edilen her cami gibi bu camide de Osmanlı Mimarisinin estetik dokusuna yer verilmiş. Mimar Sinan’ın “Kalfalık Dönemi” olarak adlandırdığı bu eser, akustiğinde farklı yapılar kullanılarak ses iletimi konusunda kusursuz bir hale getirilmiş. Bilmek isteyenler için Süleymaniye Camii’nin yüksekliği 53 metre, kubbe genişliği ise 26,5 metredir.


Eyüp Sultan Camii
Eyüp’te Haliç’in kuzeyinde yer alan Eyüp Sultan Camii’nin ilk yapım tarihi 1458-1459 yılları arasıdır. Cami şimdiki halini ise Sultan III. Selim zamanında almış. Türbesi sekizgen olup mimarisinde daha çok kesme taşlara yer verilmiş. 1956-1958 yılları arasında yenileme işlemleri yapılmış ve cami daha sağlam bir hale getirilmiş. Eyüp Sultan Cami kadar yakınında bulunan Pierre Loti Tepesi de gün geçtikçe artan bir ivme ile turist akımına uğruyor.

Ortaköy Camii
Büyük Mecidiye Camii olarak da bilinen Ortaköy Cami, İstanbul Boğazı’nda lebiderya görüntüye sahip. Neo Barok tarzında inşa edilmiş olan camii, 1853 yılında Sultan Abdülmecit tarafından Mimar Nigoğos’a yaptırılmış. Bu yapıyla benzerlik gösteren ve selatin camilerinin tümünde yer alan harim ve hünkâr bölümü bu camide de yer alıyor. Merdiven yardımıyla ulaşabildiğiniz tek şerefeli iki minaresi bulunuyor. Mihrabın yapımında mozaik ve mermer kullanılırken, Minberin yapımında ise somaki kaplı mermer kullanılmış.

Beyazıt (Bayezid) Camii
1505 yılında Sultan I. Bayezid döneminde yaptırılmış. Osmanlı Mimarisinden örnekler taşıyan bu cami, konum olarak İstanbul Üniversitesi, Beyazıt Meydanı ve Kapalı Çarşı’nın tam orta noktasında yer alıyor. Caminin iç kısmı kare şeklinde olup, dört büyük kemer dört payeye oturtularak 16,78 metre çapında bir kubbeyi taşıyor. İstanbul’da Bizans zamanının topoğrafya araştırmasını yapmış olan bilim adamları bu caminin yerinde daha önce Hagia Anas-tasia Kilisesi’nin bulunduğunu dile getirmiş. Ancak bu, maalesef kanıtı olmayan bir iddia olarak tarihe geçmiş.

Sultan Ahmet Camii
Sultan Ahmet Camii, Sultan I.Ahmet tarafından 1609-1620 yılları arasında Sedefkâr Mehmet Ağa’ya yaptırılmış. Serbest bir yerleşim düzeni ile inşa edilmiş bu camii; külliye cami, hünkâr kasrı, sıbyan mektebi, hamam, darüşşifa, dükkânlar ve imâret-i âmire (mutfak, fırın, kiler, yemekhane) gibi yapılardan oluşmaktadır. Bu yapılar içerisinde mahzenler, kahvehaneler, hanlarla birlikte bazı dükkânlar da son olarak bugünkü halleriyle günümüze kadar ulaşabilmiş. Sultan Ahmet Meydanı’nda görkemli bir yapı olan ve her yerden görünen bu cami, İznik çinileri ile süslenmiş ve bu da caminin iç mimarisine estetik bir görüntü katmıştır. Mimari yapısında var olan mavi çinilerden dolayı adı “Mavi Cami” olarak da anılıyor.

Fatih Camii
Fatih semtinde yer alan Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1463 yılında yaptırılması istenmiş ve 1470 yılında ise yapımı tamamlanmış. Fatih Sultan Mehmet, cami ile birlikte yapılan külliyenin şehrin tam orta noktasında bulunan ve Bizans İmparatorluğu’nun da çok değer verdiği On İki Havari kilisesinin yerine yapılmasını daha uygun bulmuş. Caminin buraya inşa edilmesini istemesindeki tek amaç ise bu bölge üzerine yeni bir inancın hâkim olduğunu göstermekmiş… Meydana gelen depremler sırasında büyük kubbesi çökmüş ve Sultan III. Mustafa’nın emri ile tamir edilmiş. Zarar gören diğer kubbeleri de tamir edilmeye çalışılmış. Kubbeler tamir edildikten sonra eskileriyle benzerlik göstermese bile, eskilerinin izlerini ve kalıntılarını taşıyor.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.