İBB KÜLTÜR SANAT 1-11 ARALIK 2011 ETKİNLİK TAKVİMİ

İBB KÜLTÜR SANAT

İBB KÜLTÜR SANAT 1-11 ARALIK 2011 ETKİNLİK TAKVİMİ

SEMİNER
01Aralık Perşembe Saat:18.30
TÜRKİYE DE EDEBİYAT DERGİCİLİĞİ
Düzenleyen: Habil Sağlam
Yer: Atatürk Kitaplığı


SEMİNER

01 Aralık Perşembe Saat: 18.30
MÜZİK VE MEDENİYET
Düzenleyen: Savaş Barkçın
Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi

Medeniyetimizin temel değerleri ve ilkeleri müziğimize nasıl yansıyor?
Bu seminerin amacı dostlarımızla bu konuyu beraber düşünmek, müzikle tefekkür etmek...
Müzik aynasında medeniyetimizi tanımak ve hayatımızda müziğe farklı bir bakışla bakmamız
için bir muhabbet deminde bir arada olacağız.
Her bir seminerde medeniyetimizin bir değer veya boyutu üzerinde duracağız. O konu
etrafında müziğimizden örnekler dinleyeceğiz, o değerin ve ilkenin müziğimize makam, usûl,
nağme ve güfte olarak nasıl yansıdığına şahit olacağız.

 
ÇOCUK OYUNU

02 Aralık Cuma Saat: 13.30
SU DAMLASI
Düzenleyen: Tiyatro Alkış
Yer: Şile Kültür Merkezi

Ormandaki fidanların yetişip büyümesi için, su damlasının ne kadar önemli olduğunu
söyleyen ceviz ağacı, diğer canlılarla tartışırken bakalım haklı çıkabilecek mi?


SEMİNER

02 Aralık Cuma Saat:18.30
FELSEFE OKUMALARI
Düzenleyen: Mehmet Demirhan
Yer: Atatürk Kitaplığı

Mehmet Demirhan

1970 doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. 15 yılı aşkın süredir medya
alanında çalışıyor.

Nöbetçi Filozof (2009) isimli TV programının yapımcı ve sunucusu. Şubat 2007'den bu yana
Avrupa Konseyi Sinema Fonu Eurimages'ın Türkiye Temsilciliği görevini yürütmektedir.

Eurimages'ıb bir dönem Başkan Yardımcılığı görevini de yapmıştır. 2011 Saraybosna Film
Festivali Cinelink jürisi.

 
ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
UYGARLIK ADASI
Düzenleyen: Kar Yapım
Yer: Sultanbeyli Kültür Merkezi

Uygarlığı, barışı ve sevgiyi konu alan bu komedi ve müzikli çocuk oyununu yoksa hâlâ
görmediniz mi? Haydi çocuklar! Sizin de burada yeriniz hazır.

 
ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
SON AĞAÇ
Düzenleyen: Bülent Kılıçarslan Sanat Tiyatrosu
Yer: Güngören Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Doğayı, hoyratça kullanmanın sonuçlarının; son kalan birkaç meşe ağacının kurtarılması için
çocukların verdiği mücadeleyi konu alan bir oyun.


ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
ÇEVRİMDIŞI ÇOCUK
Düzenleyen: Goncagül Tiyatrosu
Yer: Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi

Günümüzde, gelişen teknolojiyle beraber internet kullanımının yaygınlaşmasıyla, sanal
iletişimin, Küçük Can’ı, aile ve arkadaşlık ilişkilerinden uzaklaştırdığını, yalnızlığa
sürüklediğini sürprizleriyle anlatan bilgi içerikli bu oyunda görüşmek üzere…


ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
DİŞ PERİSİ
Düzenleyen: Koza Tiyatrosu
Yer: Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi

Yazan: Kadir Gültekin
Yöneten: Nurşen Yerlikaya
Verdiği mesaj: Diş sağlığının önemi
Kadir sürekli aburcuburlar ve asitli yiyecekler yiyip içmektedir. Dişlerini kesinlikle
fırçalamaz ve dişlerinin taş gibi olduğunu söyleyip arkadaşları ile dalga geçer, bu yüzden
arkadaşları ile arası hiç iyi değildir. Görevleri dişlerini fırçalamayan çocukların dişlerini
Çürütmekle görevli olan asit canavarları Kadir’in dişlerini çürütmek için harekete geçerler ve
Kadir’i yakalayıp dişlerini çürütmeye çalışırlar. Kadir dişlerini bundan sonra düzenli olarak
fırçalayacağını söylese de asit canavarları Kadir’i bırakmazlar. Diş perisi durumu görür ve
Kadir’in dişlerini asit canavarlarından kurtarır.


ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
SEZGİN MADENLE YEDİ BÖLGE YEDİ ÇOCUK
Yer: Ümraniye Atakent Kültür Merkezi

Seyirci olarak gelen çocuklarımız, kuliste bölge kıyafetlerini giyerek, her biri, sırasıyla yine o
bölgeye ait türküler eşliğinde oynayarak sahneye gelir. Ve…


ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat:12.00
ÇILGIN NURİ VE TEMBEL KAMBER
Düzenleyen: Mavi Uçurtma Komedi Tiyatrosu
Yer: Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi

Çılgın Nuri, başarılı bir bilim adamı iken; Kamber ise, tembel mi tembel bir adammış.
Bakalım ikisi arasında neler geçecek?

 
ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat:12.00
GİZLİ DÜNYA
Düzenleyen: Tiyatro Kemer Sanat Merkezi
Yer: Altunizade Kültür ve Sanat Merkezi

Evde tek başına canı sıkılan çocuk, oyuncak sepetinden gelen sesle irkilir. Oyuncakları
ona seslenmektedir. Küçük yaramaz, oyuncaklarla arkadaş olabilecek mi?


ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
KELOĞLANIN KISMETİ
Düzenleyen: Tiyatro Yansıma
Yer: Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi

Keloğlan’ın anası oğlunun tembelliğinden bıkar. Onu iş araması için evden gönderir.
Keloğlan, ormanda kaybolur. Karşısına çıkan Kocamış ihtiyarla yemeğini paylaşınca ihtiyar
periye dönüşür. Peri bu iyiliğine karşılık ona büyülü bir eşekle hediye eder. Keloğlan, yolda
konakladığı evde kötü kalpli insanların onu kandırması suretiyle eşeğini yitirir. Periye gider
ve ondan yardım ister. Peri kötü kalpli insanlarla konuşup kendilerine ait olmayan bir şeyi
almanın uygun bir davranış olmadığını söyler. Keloğlan eşeğine kavuşur. Köyünde daha
mutlu olacağını düşündüğü için tekrar köyüne ailesinin yanına döner.

Yazan-Yöneten: Caner Bilginer
Oyuncular: Mehmet Kurt, Melike Şişman, Deniz Kurubaş Yavuz, Erkay Yavuz, Emrah
Yaman, Halis Genç, Ses-Işık: Boğaçhan Özer

 
ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat:12.00
SEVİMLİ DİNAZOR
Düzenleyen: Tiyatro Alkış
Yer: Başakşehir Kültür Merkezi


ÇOCUK OYUNU

03 Aralık Cumartesi Saat: 12.30
İBİŞ ÖĞRENİYOR
Düzenleyen: İsmail Yeşilbağ
Yer: Yeşilpınar Kültür Merkezi

İbiş rüyasında kendini yirminci yüzyılda yeni dostları ve çevresi ile yaşayan biri olarak görür.
İbiş’in sevecenliği ve hoşgörüsü takdir toplamakta fakat cahilliği başına dert açmaktadır.
Yakın dostları olaya el koyarlar.
Memiş’in gelmesi ile olaylar gelişir. İbiş için eğitim süreci başlamıştır.En sonunda ibiş
kendini bir sette bulur.

 
SEMİNER

03 Aralık Cumartesi Saat:14.00
MEDYA SOSYOLOJİSİNİN ANA BAŞLIKLARI
Düzenleyen: Fahrettin Altun
Yer: Atatürk Kitaplığı


SEMİNER

03 Aralık Cumartesi Saat: 14.00
MEDENİYETLER DİL KÜLTÜR HAZİNEMİZ VE YARINLAR
Düzenleyen: Oktay Sinanoğlu
Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi


KONSER

03 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
NAİL SEVİLEN TÜRK SANAT MÜZİĞİ KONSERİ
Yer: Şile Kültür Merkezi

Sanatçımız; ses sanatçısı Adnan Sevilen ile 15 yıl sahne çalışmalarını sürdürdü. İstanbul
Radyosu ses sanatçılarından, Vedat Çetinkaya’ nın yönettiği koro çalışmalarına katıldı.
Akordeon ve kastanyet [çalpara] çalan Nail Sevilen beste ve albüm çalışmalarını
sürdürmektedir.


KONSER

03 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
EMRE ERMİŞ KONSERİ
Yer: Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi

Müzik yaşantısına küçük yaşlarda başlayan Emre Ermiş’in ilk albüm çalışması çocuklara
yönelik hazırlanan “Güneş’i Sobeledim”dir. Sanat hayatına Grup Kardelen de solist olarak
devam eden sanatçımız tasavvuf müziği eserlerinin yer aldığı “Dost ile Dost” albümüyle
kültür merkezlerinde sizlerle buluşuyor


KONSER

03 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
DUYGU KOÇAK KONSERİ
Yer: Yeşilpınar Kültür Merkezi

Duygu Koçak
İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi Bölümü
mezunudur. Mezuniyetinin ardından yine aynı okulda yüksek lisansını tamamladı. Yüksek
lisans eğitimi sırasında müzik öğretmenliği yaptı. 2006 yılında “Karam” adlı albümüyle türkü
severlerin beğenisini kazandı. TRT başta olmak üzere birçok ulusal televizyon kanalında
müzik ve eğlence programlarında türkü severlerle buluştu. İstanbul Televizyonu’nda müzik ve
aktüel içerikli program hazırladı ve sundu. Yurt dışında ve yurt içinde konserler verdi. Yedi
bölgeden oluşan geniş repertuarıyla bu sezonda İstanbul’un kültür merkezlerinde
dinleyenleriyle buluşuyor.


KONSER

03 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
SİNEM BALIK- DİDEM BALIK OPERA TWİNS KONSERİ
Yer: Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi

Didem ve Sinem Balık; Cencic, Francisco Gutierrez,Toma Popescu ve ManfredMayerhofer
gibi dünyaca ünlü müzisyenlerle ile repertuar, yorum ve teknik çalışmaları yaptılar. Ahmet
Ertegün, New York’taki konserleri sonrasında, seslerinin ışıltılı kalitesine çarpıldığını
bildirerek, herkesin OperaTwins’i muhakkak dinlemesini tavsiye etti.


KONSER

03 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
DEDE EFENDİ’DEN PİAAZOLA’YA(GİTAR-NEY)
Yer: Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi


KONSER

03 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
YENİ TÜRKÜ KONSERİ
Yer: Güngören Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Yeni Türkü

Yeni Türkü, Türk müzik grubudur. 1977 yılında Derya Köroğlu, Zerrin Yaşar ve Selim
Atakan'ın Ankara'da kurduğu müzik grubu. Gruba isim babalığını şair ve yazar Yaşar Miraç
yapmıştır. Yeni Türkü, sadece Yaşar Miraç'ın 1979'da Nisan-Haziran aylarında çıkan edebiyat
dergisi değil, ayrıca halk türkülerinin yeniden yorumlanmasına dayanan Güney Amerika
orijinli bir müzik akımıydı. Bu akımın dünyadaki temsilciliğini Şilili grup İnti İllimani
yapmıştır.

Grup 1979 yılında ilk albümleri Buğdayın Türküsü'nü LP formatında çıkardı. Bu albümde sert
sol söylem kullanılmıştı ve albüm çok az satmıştı. Ayrıca bu albümün dağıtımı 12 Eylül
darbesinden sonra durdurulmuş ve yakılmıştır. Bu yüzden bu albüm bir efsane olmuş ve
albümün koleksiyon değerinin yüksek olmasına yol açmıştır. Bu arada gruba Murat Buket,
Tuğrul Bayrak, Eftal Küçük ve Tuncer Tercan katıldı. Grubun asıl çıkışını sağlayan 2. albümü
olan Akdeniz Akdeniz 1983 yılında çıktı ve grup Türkiye çapında tanındı. 1984'te Film
Müzikleri ve 1985 yılında Çekirdek Sanatevi Kayıtları albümleri çıktı. Bu yılın sonunda
grupta bağlama çalan opera sanatçısı Tuncer Tercan ve grupta buzuki, kemençe ve gitar çalan
Eftal Küçük gruptan ayrıldı. Eftal Küçük, Tolga Çandar'la "Çağdaş Türkü" grubunu kurdu ve
bu grupla 1986'da Bekle Beni ve 1987'de Delikanlıya albümlerini çıkardıktan sonra grubun
dağılması nedeniyle müziği bıraktı ve ticarete atıldı.
1985 yılında gruba aslen mimar olan Fuat Oburoğlu ile makine mühendisi olan Cengiz Onural
katıldı. 1986'da Günebakan albümü çıktı. Aynı yılın sonunda Zerrin Atakan geçici olarak
gruptan ayrıldı. Ertesi yıl Günebakan albümünün devam albümü olan Dünyanın Kapıları
albümü çıktı. Dünyanın kapıları albümü sadece kaset ve LP formatında yayımlandı. Albümün
cd versiyonu Günebakan albümüyle birleştirilmiş halde ve bu albümdeki enstrümantal şarkı
Bengi haricinde yayımlandı. 1988 yılında çıkan Yeşilmişik albümünden sonra grup içindeki
anlaşmazlıklar su yüzüne vurmaya başladı. Bu nedenle grupta solo vokal yapan Zerrin Atakan
gruptan kesin olarak ayrıldı ve 1989'da, 1975'te evlendiği Selim Atakan'dan boşandı. 1989'da
grupta blok flüt, yan flüt ve klarnet çalan Fuat Oburoğlu Selim Atakan'la yaşadığı anlaşmazlık
nedeniyle geçici olarak gruptan ayrıldı ve gruba Halis Bütünley ve Tayfun Duygulu dâhil
oldu.



KONSER

03 Aralık Cumartesi Saat:20.00
FATİH YAMAN KONSERİ
Yer: Başakşehir Kültür Merkezi

Fatih Yaman
1976 yılında İstanbul'un Beykoz ilçesinde doğdu. Küçük yaşlarda bağlamayla tanıştı. 7
yaşından 18 yaşına kadar geçen süre içerisinde çeşitli amatör çalışmalara imza attı. 1994
yılında Arif Sağ Müzik Merkezi’nde eğitim almaya başladı. Daha sonra Gönülden Gönüle
Halk Müziği Topluluğu’nda enstrüman ve koro bölümünde görev alarak çeşitli konserlere
katıldı. Bu sürecin ardından ASM den mezun olup Mehmet Erenler ve Erol Parlak hocadan
dersler alarak enstrüman çalım tekniğini, Erdem Siyavuşgil hocadan ise şan dersi alarak ses
kullanım tekniğini geliştirdi. Türkü evlerinde program yaparak teorik bilgileri pratiğe sunma,
yurdun çeşitli bölgelerinde konserler vererek sanatını geniş kitlelere duyurabilme imkanı
buldu. Sanatının yanı sıra, uzun yıllardır sürdürdüğü eğitmenliğiyle de birçok öğrencisini halk
müziğine kazandırdı. Beykoz-Paşabahçe’de bulunan Yaman Müzik Merkezi’ni kurarak
eğitmenliğini sürdürmeye devam etti. Mavikaradeniz TV ve Kralkaradeniz TV’de yaklaşık 2
sene, Radyo Ekin FM’de ise 1 sene türkü programları gerçekleştirdi. Son olarak Yaman
Türküler adlı albümünü çıkararak sevenleriyle paylaştı.


KONSER

03 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
EDA- METİN ÖZÜLKÜ KONSERİ
Yer: Ümraniye Atakent Kültür Merkezi

Eşiyle birlikte yaptığı şarkıların demolarında solist olarak yer alan Eda Özülkü, eşinin de
ısrarlarıyla, aldığı klasik batı müziği eğitimini pop müzikte kullanmaya karar verdi. Eşinin bestelediği pek çok şarkının sözlerini yazan Metin Özülkü, bunların arasında öne çıkan;
“Sözler Yetmez, Seninle Olmak Var Ya, Eğlen Güzelim, Parolayı Söyle, Yürü Ya Kulum,
Yaralım” gibi şarkılar büyük beğeni topladı.


SEMİNER

06 Aralık Salı Saat: 18.30
İLBER ORTAYLI İLE TARİH YOLCULUĞU
Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi

 
SEMİNER

07 Aralık Çarşamba Saat: 15.00
CEMALNUR SARGUT İLE TASAVVUF SOHBETLERİ
Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi

Tasavvufun, kişi ve toplumların ortak dili, ortak nefesi olabileceği inancıyla, her kesimden
bilim, kültür ve sanat insanını, mânevî şahsiyeti ve her düzeyden dinleyiciyi biraraya getiren
uluslar arası toplantıların düzenlenmesine öncülük eden Cemalnur Sargut, ilmi hâl, ibâdeti
aşka yolculuk olarak gören İslâm tasavvufunun günümüz sorunlarına getirdiği çözümleri, her
ay düzenlenecek konferanslarla dinleyicileri ile paylaşacaktır.

 
SEMİNER

07 Aralık Çarşamba Saat: 18.30
ŞEHİR VE ESTETİK
Düzenleyen: Aynur Can
Yer: İstanbul Tasarım Merkezi

 
SEMİNER

08 Aralık Perşembe Saat: 18.30
ÇAĞDAŞ TÜRK DÜŞÜNCESİ DERSLERİ
Düzenleyen: İsmail Kara
Yer: Altunizade Kültür ve Sanat Merkezi


SEMİNER

08 Aralık Perşembe Saat: 18.30
MÜZİKLİ MAARİF TAKVİMİ
Düzenleyen: Mehmet Güntekin Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi

Mehmet Güntekin'in hazırlayıp sunduğu Müzikli Maarif Takvimi'nde, "Tarihte Bu Ay”
mantığıyla, içinde bulunulan ayın tarihinde musiki dünyamıza doğan ve kaybettiğimiz
müzisyenler ile müzikle ilişkisi olan olaylar hatırlatılarak toplumsal hafızamız tarih biliciyle
tazelenecek. Konu edilen olaylar ve kişiler hakkında popüler tarih tadında dikkat çekici
bilgiler ve anekdotlar aktarılacak. Sahnede kurulacak perdeye, orijinal ve nadide görsel arşiv
malzemelerinden oluşturulan power point sunumu yansıtılacak. Anılan müzisyenlerle veya
konu edilen olaylarla ilgili müzik eserleri, genç kuşağın önde gelen ses ve saz sanatçılarının
icrasıyla seslendirilecek.

 
KONSER

08 Aralık Perşembe Saat: 20.00
ZIBINDAN KEFENE SEFERAD EZGİLER
Yer: Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi

Ekibimiz, bir yaşam sırasında, doğumdan ölüme bir Sefarad’ın hayatının miheng taşlarında
söylediği ezgilerden örnekler sunacaktır.

 
ÇOCUK OYUNU

09 Aralık Cuma Saat: 13.30
İKİ İNATÇI KEÇİ
Düzenleyen: Tomurcuk Çocuk Tiyatrosu
Yer: Şile Kültür Merkezi

Sevimli keçilerimiz, yaşadıkları ormanın ortasından geçen derenin üzerinde bulunan
köprüde karşılaşınca birbirlerine saygılı, hoşgörülü davranmayı bir kenara bırakıp
inatlaşmaya başlarlar. Bütün mesele her iki keçinin de karşıya geçmek istemesidir.

Ama keçiler birbirine yol vermek istemeyince kavgaya girişirler. Ama sonunda ikisi de
derenin sularına düşerek inatçılıklarının kurbanı olurlar.


SEMİNER

09 Aralık Cuma Saat:18.30
TÜRKİSTAN GÜNDEMİ
Düzenleyen: Fahri Solak
Yer: Atatürk Kitaplığı


KONSER

09 Aralık Cuma Saat:20.00
ANJELİKA AKBAR KONSERİ
Yer: Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi

Anjelika Akbar
Besteci ve Piyanist
400’den fazla bestesi bulunan Anjelika Akbar Kazakistan’da, müzisyen ve filozof bir baba ile
müzisyen bir anneye sahip olarak dünyaya geldi. 2,5 yaşında nota biliyor ve piyano
çalabiliyordu. 4 yaşındayken Mutlak Kulak yeteneği fark edilen Anjelika Akbar, Moskova
Çaikovsky Devlet Konservatuvarı öğretim üyelerinin dikkatini çekti ve konservatuar
bünyesindeki harika çocukların okuduğu okula kabul edildi. Eğitimine okulun Taşkent
şubesinde, üstün yetenekli öğrenciler için 11 yıl eğitim veren Uspensky Devlet Müzik
Okulu’nda devam etti. Burada piyano ve bestecilik eğitimini tamamladıktan sonra, 5 yıl
boyunca eğitim gördüğü Taşkent Devlet Konservatuarı’nda eğitimini tamamladı. Rusya
Besteciler Kurulu, Anjelika Akbar’ı ‘’En İyi Genç Besteci’’ olarak seçti.
Bestecilik ve Orkestra Şefliği yüksek lisansını UNESCO üyesi olarak geldiği ve sonrasında da
yerleştiği Türkiye’de, Hacettepe Devlet Konservatuar’ında Doç. Turgay Erdener’in sınıfında
tez konusu seçtiği Rus besteci A. Skriabin’in “Seçme Piyano Eserlerinin Armonik, Melodik,
Ritmik, Biçimsel ve Felsefik açıdan Analizi” ile ve bestelediği “Senfoni No.1” ile
tamamlayarak “Sanatta Yeterlilik Derecesi” (Doktora) almaya hak kazandı. Anjelika Akbar
ayrıca Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın ilk kurucu öğretim elemanı oldu.
1993 yılında Türk Vatandaşlığına geçen Anjelika Akbar’ın 1999 yılında kendi prelütlerinden
oluşan ilk albümü “Su” çıktı. 2002 yılında çıkan Vivaldi’nin “Dört Mevsim” keman
konçertolarının dünyada ilk kez solo piyano uyarlaması, Sony Music International etiketiyle
çıktı ve Sony Classical kataloğuna girerek, bu katalogdaki ilk Türk Klasik Müzik albümü
oldu. 2003 yılında çıkan ve Bach’ın eserlerini Doğu enstrümanları ile harmanladığı “Bach A
L’ Oriantale” albümü için “Bu bir müzik deneyi değil, çağın ihtiyacıdır. İnsanlar birbirileri
ile kucaklaşmadan önce müzikleri kucaklaşsın istedim…” diyor Anjelika Akbar. “Bir’den
Bir’e” albümü 2003, “Bir Yudum Su” isimli albümü 2005; “Raindrops by Anjelika” albümü
2009 ve son olarak “İçimdeki Türkiyem” albümü ise 2010 yılında çıktı. Senfonik Orkestra ve Oda Orkestrası ile koro, piyano ve diğer enstrümanlar için bestelere
sahip olan Anjelika Akbar, Rusya, Fransa, Almanya, Baltık Cumhuriyetleri, Orta Asya,
Hindistan, KKTC, Katar ve Türkiye’de sayısız konserler verdi. Piyano için bestelediği 12
eserden oluşan, ’’Gençlik Albümü’’ (Anjelika Akbar- Rosenbaum Album Pour La Jeunesse)
EMR Paris tarafından 2006 yılında Fransa’da nota olarak yayınlandı. Anjelika Akbar ayrıca
pek çok ulusal ve uluslararası ödülün de sahibidir.
Anjelika Akbar evli ve iki erkek çocuk annesidir.


KONSER

09 Aralık Cuma Saat: 20.00
ZAMANE HANIMLARI KONSERİ
Yer: Yeşilpınar Kültür Merkezi


KONSER

09 Aralık Cuma Saat:20.00
ERDEM ÖZGEN KONSERİ
Yer: Başakşehir Kültür Merkezi

Uzun yıllardır sürdürdüğü müzik çalışmalarına 2010 yaz ayında çıkan ilk solo albümü
“Affedilen” ile devam eden Erdem Özdemir, kurucusu olduğu Grup Sarmaşık’ın solistliğini
de sürdürmektedir. Albümde birbirinden güzel türkülerin yanı sıra kendi bestelerine de yer
vermektedir.

 
KONSER

09 Aralık Cuma Saat:20.00
ASİTANE TOPLULUĞU KONSERİ
Düzenleyen: Mustafa Sel
Yer: Ümraniye Atakent Kültür Merkezi

 
KONSER

09 Aralık Cuma Saat: 20.00
NEY AKŞAMLARI
Düzenleyen: Ender Doğan
Yer: Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi
Türk tarihinin önemli kültür ayaklarından birisi olan tasavvuf ve edebiyat mahfillerinde
“Ney” enstrümanı önemli bir unsur olarak karşımızda durmaktadır. Salt bir müzik aletinin
ötesinde olan “Ney” bu özelliğinden ziyade çok derunî anlamlar ifade etmektedir. Yıllardır
bu saza nefesiyle hayat vermiş Ender Doğan ve Neyzen dostlarının bir araya gelerek
gerçekleştirdikleri Ney Akşamları özgün repertuarı ile bu ay da sizlerle…
Ender Doğan
1970 Malatya doğumludur. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji mezunudur. (1996), müzik hayatı
1984’te Eyüp Musiki Cemiyeti’nde başladı, İstanbul Üniversitesi Klasik Türk Musikisi
korosunda beş yıl süreyle Süheyla Altmışdört hoca’nın talebesi oldu.
1994’te TRT İstanbul Radyosu’nun düzenlediği ses yarışmasında İstanbul bölge ikinciliğine
layık görüldü, aynı yıl İstanbul Radyosu’na Neyzen ve ses sanatçısı olarak girdi. Bu görevini
dört yıl devam ettirdi.
1998 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Erzurum’da Felsefe öğretmenliğine
başladı, iki yıl sonra istifa ederek İstanbula döndü, İ.T.Ü. Türk Müziği Devlet Konservatuarı
Temel Bilimler’de mastır öğrencisi oldu. Çeşitli özel okullarda yedi yıl süreyle Felsefe
hocalığı ve Rehberlik Psikolojik Danışmanlık yaptı. Bu sırada müzik faaliyetlerine devam etti.
Bekir Sıtkı Sezgin, Cinuçen Tanrıkorur, Kâni Karaca, Niyâzi Sayın, Sadrettin Özçimi gibi
klasik üslubun yetkin temsilcilerinden istifade etti. Tasavvuf müziği, Mevlevi müziği alanında
Hollanda, Almanya, Avusturya, Fransa, Hırvatistan, İsveç, Belçika, Mısır, Suriye, Fas,
Malezya gibi ülkelerde solo veya topluluk icraları ile müziğimizi temsil etti. Müzik
Sosyolojisi ile ilgili çalışmalar yaptı, konuya ilişkin birkaç deneme ve makalesi çeşitli kültür-
sanat dergilerinde yayınlandı. Sanatçı 10 yılı aşkın süredir Ney yapımı ile de meşgul
olmaktadır, birçok çizgi üstü albüme de imza atmıştır. Sûfi Nağmeler, Sana Geldim, Sufi Out
Cry, Nefes, ‘Bir telden Bir nefesten’ bunlardan bir kaçıdır. Yerebatan Sarnıcı’nda aylık
periyotlarla yapılan ‘Ney Akşamı’ konser programını düzenlemektedir. Eyüp Musiki Vakfı ve
İsmek bünyesinde Ney hocalığına devam etmektedir.


KONSER

09 Aralık Cuma Saat: 20.00
ŞEHNAZBUSELİK FASIL TOPLULUĞU
Düzenleyen: Önder Gülfidan
Yer: Sultanbeyli Kültür Merkezi

Türk müziği topluluğu, tarihi süreç içerisinde, klasik fasıl, saz eserleri, çeşitli bestekarlar,
çeşitli dönemler gibi konularda konserler vermiş olup bu konudaki repertuarlarını her daim
bünyesinde hazır bulundurmaktadır.


KONSER

09 Aralık Cuma Saat: 20.00
EROL AYDOĞAN KONSERİ
Yer: Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi

Erol Aydoğan
1973 yılında İstanbul’un Beykoz ilçesinde doğdu. Müzik eğitimine 1998 yılında Beykoz
Belediyesi’nin açmış olduğu ve hocalığını Suat Sancar’ın yaptığı Sanat Musikisi Bölümü’nde
başlayan Erol Aydoğan, 2000 senesin de Mustafa Keser’in açtığı sanat merkezine kaydolarak
eğitimini ilerletmiştir. Burada tanınmış, alanında başarılı hocaları sayesinde bilgisini ve icra
yeteneğini geliştirmiştir.
15 yılı dolduran müzik yaşantısı boyunca sayıca birçok başarılara imza atan Erol Aydoğan,
profesyonel müzik hayatına sanatçı duruşunu bozmadan ve prensipli bir şekilde devam
etmektedir. Yerel belediyelerimizin düzenlemiş olduğu kültür faaliyetlerinin ve geleneksel
halk konserlerinin birçoğunda sahne almaya devam etmektedir. Ayrıca Ordu’lu olması
hasebiyle birçok derneğimizin ve kuruluşumuzun özel gün ve gecelerinde sahne almaktadır.

Aydoğan Müzik Merkezi ismiyle açtığı okuluyla bu alanda hizmete devam etmektedir.
Erol Aydoğan Ud eğitimini Caner Altunbaş ve Mehmet Emin Bitmez hocadan almıştır.
Bunun yanı sıra birçok enstrümanı da başarıyla çalabilmektedir. Sanat Musikisi’nin yanı sıra
Halk müziği ve Tasavvuf musikisi tavır ve icra eğitimi olan Erol Aydoğan zaman zaman
verdiği konserlerle bu alanlarda da kendisini ifade edebilmektedir. Erol Aydoğan büyüdükçe
küçülmeyi gerektiren bir sanat anlayışını benimsemektedir.
Hayalimiz daha geniş kitlelere ulaşmaktır. Sanatçının ömrü dört duvar arasında üretmekle ve
kendini geliştirmekle geçer ve kıymetini halkının karşısına geçince bulur.
Bizlere bu imkânı verenlere minnettarız…


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
HERŞEY ELİMİZDE
Düzenleyen: Tiyatro Yeniden
Yer: Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi
Birçok bilimsel araştırma göstermiştir ki; çocuklarımızın hastalanmasına neden olan
pek çok hastalık, ne yazık ki yeterince temizlik kuralarına-hijyen koşullarına uyulmamasından
kaynaklanmaktadır… Projemiz bu gerçeğin ışığında tasarlanmıştır...

Çocuğun en değerli hazinesini; “düş gücünü” harekete geçirecek, çocukların kendi
aralarında oynarken yaşadıkları ve vazgeçilmez olan “serüven duygusunu” yaratacak,
didaktik olmayan bir biçimde mesajını iletecek, müziklerle danslarla zenginleştirilmiş
“fantastik bir oyun” tasarlanmıştır.

Bir elin parmak aralarına ev yapmaya çalışan, uygun bir zaman bulduğunda yiyeceklere
tutunup, Can’ın kanına karışmayı düşünen iki mikrobun (Sinir, Çalçene) en büyük şansı
Can’ın el temizliğine yeterince önem vermemesidir. Bu durum böyle devam ettiği sürece
diledikleri kadar elin parmakları arasında kalabilecek, yeterince güç topladıklarında ve
çoğaldıklarında yiyeceklere tutunarak önce Can’ın sindirim sistemine, oradan kanına ve en
sonunda da asıl yerleşmeyi düşündükler organa giderek, çoğalıp hastalık oluşturacaklardır...
Bu durumdan en çok Can’ın parmakları rahatsızdır ama, yapacak fazla bir şeyleri yoktur...

Can yeterli sıklıkta elini sabunla yıkamadığı için zayıf düşen iki sabun zerreciği, (Ak ve Pak)
küçük parmağa sığınmışlardır ve yardım beklemektedirler... Zerrecikler, bir an önce canın
elini sabunla yıkamasını sağlamalıdırlar. Böylece başka sabun zerrecikleri yardıma gelecek
ve mikroplar güçlenip çoğalmadan onları yok edebileceklerdir... Bunun bir tek yolu vardır,
parmaklarla anlaşıp, Can’ın tehlikenin farkına varmasını sağlayacak bir dil yaratmak...
Çocuk seyircilerin de aktif katılımıyla bu dil yaratılır ve parmaklar Can’a durumun acil
olduğunu bir an önce ellerini sabunla yıkaması gerektiğini bildirir. Can’ın elini yıkamasıyla
Sabun zerrecikleri “sağlık için savaşı” kazanırlar, ama bu savaştan sürekli galip çıkmanın tek
yolu vardır; sabunla düzenli temizlik... Finalde; Sabun zerreciklerinin marşı olan “Temizlik
Sağlıktır” şarkısı bütün çocuklarla katılımıyla söylenir...

Oyun sonrası sabun zerrecikleri, hediye sabunları çocuklara bizzat dağıtır...

Bütün çocukların ellerini yıkarken söyleyecekleri; "Mikroplardan Korkmam Ben!" şarkısı
oyun sırasında seyircilere öğretilecektir. Böylece bir kalıcılık oluşturulacak ve şarkının dilden
dile yayılmasıyla projenin yansımaları uzun yıllar sürecektir...


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
ROBİNSON
Düzenleyen: Masal Gerçek Tiyatrosu
Yer: Ümraniye Atakent Kültür Merkezi

Masal Gerçek Tiyatrosu, Daniel Defoe’nin ünlü klasiği “Robınson Crusoe” adlı romanını aynı
adla oyunlaştırıp sahneliyor.
Reha Bilgen’in yazıp yönettiği oyunun başkahramanı Robinson, gemisi bir fırtınada batınca
ıssız bir adaya sığınır. Ancak ada sanıldığı gibi ıssız değildir. Adanın Cuma, Hulugali Kuşu,
ejderha ve köpek balıklarından oluşan başka sakinleri de vardır. Robi adlı bebeğiyle adada yaşamaya çalışan Robinson, günün birinde onlarla karşılaşır ve aralarında dostluk kurmaya
çalışırlar.
Ancak bu o kadar kolay değildir. Çünkü ada sakinleri ilkel olmakla birlikte doğanın sırrını
çözmüş, onunla barışık ve içlerinden geldiği gibi yaşamaktadırlar. Robinson’un ise katı
kuralları vardır. Robinson, Cuma’yı da bu kurallarla eğitmeye çalışır. Ona giyinmeyi,
okumayı ve yazmayı öğretir. Fakat Cuma bu durumdan hiç de hoşnut değildir. İçinden geldiği
gibi yaşamak, dans etmek, şarkı söylemek istemektedir. Bütün bunlar Robinson’un yasaklar
listesinde olduğundan Cuma fena halde sıkılmaktadır.
Bu durumu Hulugali Kuşu ve Ejderha ile paylaşıp bir çare bulmaya çalışırlar ve Robinson’a
adanın sırrını vermeye karar verirler. Eğer Robinson, bu sırrı çözerse çok büyük bir hazinenin
sahibi olacaktır. Bu sırrı çözen Robinson, yaptığının yanlış olduğunu anlar ve kurallarını bir
tarafa bırakıp insan ve doğa sevgisinin aslında her şeyden önemli olduğunu keşfeder.
Uygarlığın insanları doğadan uzaklaştırıp yalnız ve sevgisiz bıraktığını farkeder. Bu da ona
armağan edilen en değerli hazinedir.


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
BİLGİ SARAYI.COM
Düzenleyen: Renkli Sahne
Yer: Sultanbeyli Kültür Merkezi

Maviş ve arkadaşları ormanda yaşayan kelebeklerdir.
Maviş, kalıplaşmış düşünce ve inançlara sahip kelebekler arasında öğrenmeyi seven, sürekli
araştıran ve yeni bilgiler edinmeye çalışan bir kelebektir. Maviş kelebek avcılarından ve
kuşlardan nasıl korunabileceği konusunda sürekli araştırma yapar. Yeni bilgilere ulaştıkça
insanlardan ve diğer canlılardan nasıl korunabileceği konusunda yöntemler bulur.
Öğrendiği bilgileri arkadaşları ile paylaşan Maviş’e arkadaşları bu bilgileri nereden
öğrendiğini sorarlar. Maviş onlara bilgisayarı gösterir ve anlatır. Maviş sahip oldukları
düşüncelerin tam tersini söylemektedir ve bu onları korkutur. Bunun üzerine Maviş’in
babasına bilgisayarı ve söylediklerini anlatırlar.
Babası söylediklerini ispatlaması için Maviş’e bir şans verir. Bu arada arkadaşları Maviş’in
bilgisayarını karıştırırken bazı oyunlar bulurlar. Bunu Maviş’e söylerler, Maviş onlara iyi ile
kötünün hep yan yana olduğunu ama iyiyi seçmeye kendilerinin karar vereceğini söyler ve
kendisinin bilgisayarı oyunlar için değil dünyadaki yepyeni bilgilere ulaşmak için kullandığını
açıklar. İkna olan arkadaşları Maviş’e söylediklerinin doğruluğunu kanıtlaması konusunda
yardımcı olmaya karar verirler. Hep birlikte avcı için bir oyun hazırlayarak avcıdan bir daha
kelebekleri avlamayacağı konusunda söz alırlar.


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat:12.00
ŞABAN’IN MACERALARI
Düzenleyen: Uğur Böceği Yalçın Özden Tiyatrosu
Yer: Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi

Oyundan önce, ipli kuklaların oyunu sunuluyor. Ardından beş dakikalık kukla tiyatrosu
oynatılıyor. Sonra tiyatro oyunumuz başlıyor
Çocuk oyunumuz “Şaban’ın Maceraları” çok eğlenceli bir o kadar da içinde çocuklar için
mesajlar içeren oyunumuz yaklaşık on yıldır sahneye konmaktadır.
Şaban annesi geçici olarak köye gidince Şaban okula gitmemeye başlar… Artık tembellik
içine işlemiştir. Kötü örnek hırsız gelir ve nasıl hırsız olduğunu anlatır. Hırsızın öyküsü
Şaban’ın öyküsüne benzemektedir. O da önce okuldan kaçmaya başlamıştır.
Sonra rüyasına pamuk prenses girer o da Şaban’a öğütler verir. Sonra Uydudan gördüğü
Şaban’a Astronot gelir ve nasıl büyük bir bilim adam olduğunu anlatır. Sınıfın en çalışkan
öğrencisi Esin’ Şaban’ı bu durumda yalnız bırakmaz. Onu yeniden tüm dostları elbirliği ile
okula kazandırırlar.
Hırsız da geri döner, pişman olmuştur. Cezasını çektikten sonra yarım bıraktığı eğitimine
devam edeceğini söyler.
İçinde doğa, dengeli beslenme, diş koruma, tembelliğin kötü sonuçları, çalışmanın güzel
sonuçları, öğretmenin önemi gibi mesajlar içeren oyunumuz. Eğlendirirken öğreten çok
beğeni ile izlenen bir çocuk oyunudur.
Ana sınıfından 6. sınıfa dahil hitap eden bir oyundur.


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
MİNİK DEV
Düzenleyen: İstanbul Çocuk Sanat Tiyatrosu
Yer: Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi

Annesi ve babası ile birlikte tepelerdeki evlerinde yaşayan minik dev artık yeterince
büyüdüğünü düşünmektedir. Yeni yerler görmek ve arkadaşlar tanıyabilmek için gizlice
şehre, insanların yanına gider.
Şehirdeki insanlarla olan ilişkileri ve başından geçen maceralar komik bir dille
anlatılmaktadır. Oyunumuzda arkadaşlığın ve paylaşmanın önemi ana mesaj olarak anlatılmaktadır. Çevrenin
korunmasının önemi yine ana mesajlarımızdandır.
Oyunumuzda 19 adet şarkı bulunmaktadır. Her şarkıya koreografi uygulanmıştır.
Oyunumuz 60-65 dakika sürmektedir.


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat:12.00
BU NE BİÇİM MÜZİKAL
Düzenleyen: Bihter Sanat
Yer: Başakşehir Kültür Merkezi

Çocuklara müzik ve nota bilgisini vermeyi ve korkularını nasıl yenmeleri gerektiğini
öğretmeyi bir müzikal eşliğinde sunan oyun, aynı zamanda çocukların hayvanları tanımalarına
da yardımcı oluyor.
Oyun için seçilen eğlenceli karakterler, çocukların tüm bu bilgileri, eğlenerek bir bakıma
oyuna katılarak öğrenmelerine yardımcı oluyor...
Bilgi;
Yazan: Şebnem Güler Karacan
Yöneten: Murat Demirkıranlardan
Oyuncular: Murat Demirkıranlardan, Zeynep Necili, Merve Aysal, Burcu Yaşar, Aziz Mulla
Aziz, Kaan Basmacıoğlu
Oyunun süresi: 50 dakika


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
PRENS İLE DENİZ KIZI
Düzenleyen: Sarıyer Sanat Tiyatrosu
Yer: Güngören Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Sular evreninde yaşayan küçük denizkızı insanların arasına gitmek istemektedir. Bu dileğini
gerçekleştirecek tek kişi vardır Deniz cadısı İksambo. Ondan yardım ister. İksambo ona
yardım eder ama bir şartı vardır: İnsanlara iyilik ve yardım yapmayacaktır yaparsa
cezalandırılacak ve sesini kaybedecektir. Masal bu ya, gemisi korsanlar tarafından ele
geçirilip denize atılan Hemşin Prensini boğulmaktan kurtarır ve sesini kaybeder. Prens
kendisine iyilik yapan Denizkızı'nı kurtarmak için türlü maceralara atılır. Yazan - Yöneten: Sebahattin Mutluer
Oynayanlar: Ali Yalçıner, Filiz Özgüven, Cengiz Çevik, Mustafa Kemal Bayrak, Özgün
Gülseven, Deniz Karataş, Erşan Özhim


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat:12.00
RENKLER ÜLKESİNİN HİKAYESİ
Düzenleyen: Temmuz Yapım
Yer: Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi

Yazan-Yöneten: İlknur Kandemir
Oyuncular: Begüm Hergüvenç, Burçak Yüksektepe, Esat Bağış, İbrahim Yakut, Mehmet
Ödevi için hikâye okuması gereken Işıl çok sıkılır ve ailesinden yardım ister. Işıl’ın
hikayeyi okumadan özetini çıkarmak istediğini anlayan ablası ona bir kalem verir ve
arkadaşları gelmeden ödevini bitirmesini ister. Hikayeyi okumaya başlayan Işıl kalemini
yatağının altına düşürür ve kalemini ararken kendisini Renkler Ülkesi’nde bulur. Burada
tanıştığı Kırmızı kalem, Kurşunkalem, Silgi ve Suluboya’dan okuduğu hikayeyi anlatmalarını
ister. Hikayeyi anlatmanın Işıl’a faydası olmayacağını düşünen kahramanlarımız hikaye
okumayı nasıl eğlenceli hale getirebileceğini göstermek için Işıl’ın okuduğu hikayeyi
canlandırmak isterler.

Renkler Ülkesi’ndeki kahramanlarımız Işıl’ın anlatımıyla hikayedeki
eşek, kedi, köpek ve horozun başına gelenleri oynarken sizin yardımınıza ihtiyaçları olacak.

Peki, siz Renkler Ülkesi’nde olacak mısınız?


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat:12.00
RENKLİ ORMAN HAZİNESİ
Düzenleyen: Kar Yapım
Yer: Altunizade Kültür ve Sanat Merkezi

Dünya üzerinde oluşan çevre kirliliği sorunu, doğada yaşayan canlılara gereken saygının
gösterilmemesi hepimizi üzdüğü kadar Tonton dedeyi de üzmektedir. Tonton dede, torunu
Can, hayvan arkadaşları Mumi ve geveze Pırpırla birlikte yaşadığı kulübelerinde dünyanın
sorunlarına çözüm üretmeye çalışmaktadırlar. Renkli karakterlerle beslenmiş oyunumuz
dünya ile ilgili sorunları esprili bir dille yansıtmakta ve oyun süresince müziklere, danslara
yer verilmektedir. Sevimli karakterlerimizden Kıpır bakalım bizim imdadımıza yetişebilecek
mi? Yazan-Yöneten: Erdoğan Cengiz
Müzik: Alp Tuğhan Taş
Ses-Işık: Tuba Dursun
Dekor-Kostum: Fevzi Erdem


ÇOCUK OYUNU

10 Aralık Cumartesi Saat: 12.30
TAFULİ
Düzenleyen: Tiyatro Tam
Yer: Yeşilpınar Kültür Merkezi

Asıl adı Tufan olan Tafuli 5 - 6 yaşlarında varlıklı bir ailenin tek çocuğudur.
Konuşmaya başladığından itibaren hiçbir dileği geri çevrilmeyen bu şımarık arkadaşımız
doğum günü için annesinden devasa bir ayı, babasından ise insana benzeyen bir robot ister.
Bu isteğide geri çevrilmeyen Tafuli’yi küçük bir oyun beklemektedir.


SEMİNER

10 Aralık Cumartesi Saat: 14.00
TÜRK MUSİKİSİ SEMİNERİ
Düzenleyen: Fırat Kızıltuğ
Yer: Türk Edebiyatı Vakfı

Hicaz makamındaki eserlerden seçilmiş eserler hem icrâ edilecek ve beste güfte açıklamaları
yapılacaktır.

1- Sadettin Kaynak / Güfte Vecdî Bingöl

Yâd eller aldı beni /Taşlara çaldı beni
Yârdan ayırdı felek/ Gurbete saldı Beni.

Yol verin geçeyim dumanlı dağlar,
Dağların ardında yazlı Y3ar ağlar.

Düştüm onulmaz derde / Nerde sevdiğim nerde?
Yol uzun gurbet acı/ Dağlar var ara yerde.

Yol verin geçeyim dumanlı dağlar,
Dağların ardında nazlı yâr ağlar.

2- Sadettin Kaynak / Ramazan Gökalp Arkın
Yeşil Gözlerini ufkuma ger ki,
Bahar geldi diye türkü söyleyim.
Sarı saçlarını yüzüme ser ki.
Koklayıp öperken yaz geldi diyem.

Turnalar uçun I Yaylâdan geçin
Yârimi seçin turnalar.

Gurbet elde kaldım halim nicedir
Derdim şudağlardan daha yücedir.
Ayrılık sevene bir bilmecedir
Çözemedim bilmeceyi neyleyim

Turnalar uçun/ Yaylâdan geçin,
Yârimi seçin turnalar

Ekinler sarardı biçtik güz geldi,
Hakka şükür bu yıl bire yüz geldi,
Nidem ki, yokluğun pek öksüz geldi
Senyetersin ekinleri neyleyim.

Turnalar uçun / yaylâdan geçin,
Yârimi seçin turnalalar

3-Hüseyin Mayadağ

Söyle derdini kaç yıl çekecek bu dertli başım.
Bu gece sana bu son gelişim son yalvarışım Dilim varmazsa bu itirafa, söyler gözyaşım Bu
gece sana bu son gelişim son yalvarışım

3- Mısırlı İbrahim Efendi / Güfte Ahmet Refik Altınay

Sırma saçlı yarimin can bahş ederken işvesi Bâdeye revnâk verir canlar yakan gül bûsesi
Ruhumu teshîr eder âşüftedir her handesi, Bâdeye revnâk verir canlar yakan gül bûsesi.

4- Rıfat Ayaydın

Sezdim dargın bakışını dalarken gözlerine, Bir kış sarmış gibiydi (ah) sanki bahar yerine .
Gözleriyle dokundu kalbimin tellerine.
Bir kış sarmış gibiydi (ah) sanki bahar yerine

5-Şevki Bey

Severim cân ü gönülden seni tersa çiçeğim Seni kabil mi görüp sevmemek ey göz bebeğim
Sana hemtâ bu güzellikte bulunmaz meleğim Seni kabil mi görüp sevmemek ey göz bebeğim

6- Malatyalı Fahri Kayahan

Sarı kurdelem sarı /Dağlara saldım yâri Dağlar kurbanın olam/ Tez gönder nazlı yâri Ben esmeri badem ile ben esmeri fıstık ile Ben
esmeri fındık ile beslerim.

İpek kuşak beldedir / Saçakları yerdedir.
Dünyayı güzel alsa vallah gönlüm senededir.
Ben esmeri badem ile ben esmeri fıstık ile Benesmeri fındık ile beslerim.

7- Haydar Telhüner / Güfte Emin Fevkî Efendi.

Hüsnüne güvenme ey yüzü mâhım
Niceler bu tarz-ı revişden geçti
Sana kâr etmedi feryâd-ı âhım,
Benim âhım kûh-i keşiştebn geçti

Seni bî mürüvvet seni bî-vefâ,
Kim kime etmiştir ettiğin bana
Şimdi yâr olmayı istersin amma
Nideyim güzelim iş işten geçti.

Benden sana destur ey çeşm-i âfet,
Kiminle istersen eyle muhabbet,
Şimdengeru sensağ ben de selâmet
Fevkiyâ bu alış verişden geçti

8- Şevki Bey

Hal-i nez'imde acırsın sevdiğim dinle beni A benim rûh-i revânım seven ölsün mü seni Firkat
olmazsa diriğ eyleyemem cân ü teni A benim rûh-i revânım seven ölsünmü seni?

9- Rifat Bey

Gülşen-i hüsnüne kimler varıyor.
Kim ayağın öperek yalvarıyor
Bağrımı şâne gibi kim yarıyor
Sevdiğim zülfünü kimler tarıyor

10- Dede Efendi

Ey çeşm-i âhû hicr ile tenhalara saldın beni Çün nâfe bağrım hûn edip sahrâlara saldın beni
Ey kâmet-i serv ü semen salınmada ellerle sen Haşrolalım dedikçe ben Ferdâlara saldın beni

11- Şevki Bey

Dil yâresini andıracak yâre bulunmaz
Dünyasa gönül yâresine çâre bulunmaz
Her derdin olur çâresi meşhur meseldeir.
Dünyada gönül yâresine çare bulunmaz.

12- Kemençevî Nedim Şükrü Bey
Yüceldikçe yüceldi yüce dağlar
Cemal-i yârı görmez Dîdem ağlar
Bakındı seyl-i çeşmim nice çağlar
Cemâl-i yâri görmez Dîdem ağlar

Sabâ benden selâm götür o yâre
Gönül mahzun ciğerim pâre pâre
Kaderde ayrılık varmış ne çâre
Cemâl-i yâri görmez Dîdem ağlar



SEMİNER

10 Aralık Cumartesi Saat:14.00
YUNUS EMRE OKULU
Düzenleyen: Mustafa Tatçı
Yer: Atatürk Kitaplığı

Yunus Emre
1240-1320 yılları arasında yaşayan Yûnus Emre hayatı, eserleri ve vaz’ettiği değerler
sistemiyle Türk-İslâm kültürü açısından fevkalade önemli bir şahsiyettir. Önemlidir, zira o,
yanlış bilinenleri yıkıp yeniden inşa eden bütün inkılâpçılar gibi dîvânında vaz’ ettiği
fikirleriyle zihinlerde, gönüllerde ve dilde yeniliklere imzâ atmış bir erendir.
İnsanı yeniden inşâ etmek! Zamanı âna getirmek, insanlığın fikirlerini, hayâllerini ve
rüyâlarını tekâmül ettirmek, insanlığı alçaktan alıp yükseğe taşımak, onu hakka, hakikate
hazırlamak, kulluk bilinciyle donatıp Allah’a lâyık olmasını sağlamak! Esasen
peygamberlerin ve onların izinden giden Yûnus Emre gibi yetkin insanların misyonu da,
insanlığa mirâsı da, budur.
Zira, o bizim aşk ve manâ dilimizin kurucusudur da ondan!
Biz Yûnus’la dilimizi öğrendik. O bize, sevmeyi, sevgi yoluyla Hakk’a ulaşacağımızı kendi
dilimizle öğretti; O bizim aşk ve mânâ dilimiz oldu! Annemizden öğrendiğimiz dile mânâ
elbisesi giydirdi. Çocukça konuştuğumuz henüz emekleyen dilimiz “ana dilimiz” oldu.
Kendisi aşkın rengine boyananın lisânının da aşkın rengine boyanacağını biliyordu. Nitekim
o, gönlü ile beraber dilini de Hakk’ın rengine boyadı. Kendi içini yakaladığı makamda
Türkçe’nin de içini yakaladı. Anadili Türkçe’yi Hakk’ın ve hakikatin dili hâline getirdi. Sonra
döndü, gönlüyle birlikte vahiy onun kalemiyle gökten yere Türkçe indi; Türkçe'nin Cibrîl'i
oldu.
Evde, sokakta ve pazarda konuşulan sözler onun kalemiyle göklere kanatlandı. “Dil hikmetin
yoludur!” diye bayrak açtı, önümüzden gitti. Arkasından gelenlerin de üslûbu oldu, Yûnus!
Erenler ondan sonra hakikati Türkçe anlatır oldular. Niyâzî-i Mısrî bu sebeple “Bu sözün Yûnus’u Mısrî değildir!” yahut “Niyâzî’nin dilinden Yûnus durur söyleyen!” dedi. İzine
basanlar biliyordu ki, Yûnus göklere kanatlandıktan sonra sulak bahçelerde yetişen “şeker
kamışı” gibi şeker (=hakikat) yüklüydü. Yahut Tapduk’un kovanında ballar balını bulmuştu.
Sözleri, özünden süzülüp gelen süzme bal, tortusuz yağ gibiydi. Dilindeki bu letâfet ve nükte
yükünün şeker, bal yahut yağ (=Hak sırları) oluşundandı. Nâdânın anlamadığı bir nükte de şu
idi ki, bu aşk ve manâ dilimizin kurucusu olan zat, ümmî idi. Evet, bu kelimede hiçbir mecâz
söz konusu değildi. O bir ümmî idi. “Medreseler müderrisinin okumadığı aşk dersini” okudu
ve gönlünü dil eyledi. Kendisi aradan çıkmış, yaradan kalmıştı; dilinden dökülen sözler
Hakk’a aitti. Bu sebeple dilimizin gönlü, gönlümüzün dili oldu. Bu özelliğini şöyle ifade etti:
Ol dost bana ümmî demiş hem adımı Yûnus komuş
Dilim şeker gövdem kamış bu söyleyen nemdir benim
Yûnus bize sevmeyi öğretti!
Yunus bize sadece dil öğretmekle kalmadı, sevgiyi de öğretti. Biz, Cenâb-ı Hakk’ın sevilince
bilineceğini “Ol dost ile benim işim ölüp dahı bitmeyiser/ Bu niçe ola kim bite çün gönülde
dost sevile” diyen aşk müderrisi Yûnus’tan öğrendik.
Tıpkı “Dinle neyden” buyuran gönül mimârı Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî gibi, Yûnus da,
“İşidin ey yârenler” diyerek bizi aşka davet etti:
Karanuluk sürülür âlem münevver olur
Karanuluk yerine nûr ile gündüz gelir

dedi ve sevgiyle içimizi ve dışımızı saran âlemlerin münevver olacağını söyledi; karanlık
dünyamıza ışık oldu.
Bir sabâ meltemi gibi içimize girdi, cân kulağımızı açıp, bilmediğimiz, görmediğimiz illerden
haberler getirdi. Onun bize verdiği haberle, kulağımız duydu, cân gözümüz açıldı gönlümüz
şâd oldu. Varlığı “Dağlar ile taşlar ile seherlerde kuşlar ile” bir bütün olarak kucaklamak
gerektiğini; “Hakk’ı gerçek sevenlere cümle âlem kardaş gelir” düşüncesini biz ondan
öğrendik. Hak’tan ayruk ne vardır, kalma gümân (şüphe) içinde” diyen Yûnus bizi, karıncaya
ulu (=Hak) nazarla bakmayı öğretti. O “Miskîn Yûnus gözün aç bak iki cihân doptolu Hak!”
diye Türkçe anlatmasaydı, anam, babam, atalarım ve dahi bütün Türkçe konuşanlar “eşyânın
Hak ile kâim olduğunu” anlamayacaklardı.
“Düşmüş idim o kaldırdı, varlığın bize bildirdi” diyen Yûnus düşüp de doğrulanlardandı.
Düşenin nasıl doğrulacağını, kendinin Hak’ta ve hakikatte nasıl uyanacağını biliyordu. “Yâ
elim al kaldır beni/Yâ aslına erdir beni” diye niyaz ede ede kapıdan içeri girmişti.
Tecrübeliydi. Dönüp düşenlerin dostu oldu. İçeriden içeri nasıl menzil alacağını bilmeyen
yolcuların, düşkünlerin yahut düşüp de yerinden kalkamayanların elinden tuttu. Sevdi,
sevdirdi, sev (!) dedi. Kendisinin sevgiyle nasıl eğitildiğini, yontulduğunu, dost ile dost olduğunu anlattı. “Cânım seni seveliden benim hâlim hâle döner.” dedi, bizim de hâllerimizin
hakka ve hakikate tahvil edilmesi gerektiğini anlattı. Bir eşik bulup yaslanmak gerektiğini
söyledi. O eşiğin, yani Hakk’a açılan kapının Tapduk Sultan olduğu bildirdi. “Evliyâdır Hak
kapısı, Yûnus durur kapıcısı!” diye eşiğe durdu, gelene gidene Tapduk Sultân’ın yani aşk ve
muhabbet makamının adresini verdi. Sonra dönüp bize mahrem sırlarını açtı, kendisinin
Tapduk'un tapusunda nasıl adam olduğunu, bir Tapduk bulup nasıl adam olmamız gerektiğini
anlattı! İnsana bir Tapduk, bir Rab gerektiğini bildirdi.
Yûnus bize iki denizi birleştirenlerle yüz yüze gelmemizi sağladı! Gönlümüzle tanıştırdı!
Nefsimizle barıştırdı. Toprağa, karıncaya, insana, eşyaya, Hak nazarıyla bakmamız
gerektiğini anlattı.
Yûnus bize bilmeyi öğretti!
Gelenler bildi gördü, buldu. Gelmeyenler ise ne bildi, ne gördü, ne de buldu. Gelemediler zirâ
aşktan eser duymamışlardı. Onlara ölümlü olduklarını hatırlattı:
Ne gelmeğin gelmek durur ne bilmeğin bilmek durur
Son menzilin ölmek durur duymadın aşkdan bir eser
Kapıya kadar gelip de direnenlere, taşrada gezenlere, seyrân edemeyenlere hayıflandı.
“Hakîkat var, şerîattan içeri!” dediyse de pek duyan olmadı. “Gözsüze fısıldadı, sağır sözü
işitti!” Gözlü kulaklı muhteremler kapıda kalakaldılar. Hayfâ (!) dedi şunları söyledi:
Bular geldi tapuya şerîat tutdu durur
İçerü girübeni ne varın bilmediler!
Kendisi meseleyi çoktan çözmüştü, çözmek için çırpınanlara yol gösteriyordu:
Mâşûka halvetinin yedi kapısı vardır
Ol kapıdan içeri seyrân kılasım gelir
O içeri girenlerdendi. Bilgileri bu seyrân ile derlediği dürlerden ibaretti. Taklit değil, tahkikti.
Bizim de tahkike dönmemiz gerektiğini, ilimden irfâna; sûretten mânâya geçmemizi istiyordu.
“Hakîkatin manâsın şerh ile bilmediler!” diye ikaz ediyor temelsiz bilgilerimizi havuza
atıyordu. Gözü çobanda gönlü yabanda, adı müslüman gönlü keşişleri nefsini bilmeye
çağırıyordu. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir!” diyerek, gerçek ilmin nefsimizi
bilmek olduğunu öğretiyordu. Suyu kendi nefsimizin kuyusundan çıkaracağımızı, Leylâ'nın
da, Şîrîn'in de içimizde olduğunu bildiriyordu. Gönül testimizin kemâl sahiplerinin
ağızlarından akan çeşmelerden hemen şimdi doldurulması gerektiğini, “Bin yıl dahi durursa
kendisinin dolmayacağını”, dünün ve yarının olmadığını bildiriyordu. Zamânı, “yağmaya
vererek” âna getirmemizi öğütlüyor; “dem, bu demdir” diyerek dudağımızı akan bir çeşmeye
dayamamız, ledün pınarlarından kana kana yudumlamamız gerektiğini söylüyordu.
O, bize dinimizin sevgi ve bilgi; varlığın da Hak ve hakîkat olduğunu öğretiyordu! Nitekim öğretti de!
Yûnus bize yol öğretti!
O, dünya anbarındaki buğdayı elinin tersiyle itip gönül mahzenindeki hazineye tâlip oldu.
“Bana seni gerek seni!” demesini bildi ve gönlünü yola çevirdi. Bizim gibi yolda yürümeyi
bilmeyenlere dönüp yol tarif etti. Bize yol yordam öğretti. “Dağ ne kadar yüce olsa, yol onun
üstünden aşar”, diye ikaz etti, sevgi ve sabırla yolların nasıl aşıldığını bizatihi gösterdi.
Yolları yola, çokları bire indirmeyi biz onun tarifiyle öğrendik:
Âşık gönlünde çok yol var o yolda bin dürlü hâl var
Kimse bu yolu anlamaz küfr ü îmân satmayınca
diyerek Yûnus’la birlikte küfür ve imânı bire dönüştürdük. Onun verdiği haber ve adresle
şaşırmadık! Bütün derdimiz var olmak içindi. “Kimde varlık var ise gitmez gönül darlığı!”
diye ikâz etti, varlığımızdan soyunduk. Yolda yokluğa uğradık. Vehimden kurtulduk, kendi
gerçeği ortaya çıktı. Benliğimiz bize döndü; sûretimiz öze döndü. “Ben bir âletim arada!”
sözüyle irkilip, vücûdu, vâhide verdik.
Verdiği ilhâmla sâzımız dile geldi. “Diledi göre yüzün işide kendi sözün” kavlince kendinden
kendine söz oldu konuştu; göz oldu görüştü. Varlık defterinden benliğimizi onun
tavsiyeleriyle sildik ve kendimizi onunla bildik.
Yûnus bir haber verir işidenler şâd olur
Gence uğrasam diyen izlesin eren izin
kavlince bu söze kulak verip işidenler, erenler izini izledi, şâd oldu, hazineye kavuştu. Her
biri bir Yûnus oldu.
Yûnus bize Allah’ı öğretti!
“Aslım Hak'tır şek değil” diyerek varlığın özüyle tanıştırdı. Durduğu yerin “Tûr”, gönlü
tecellîye mazhar olmayanların işinin zor olduğunu öğretti. Bu sonsuz tecellînin “Hak”
olduğunu; “Hak'tan başka bir nesnenin olmadığını” söyleyerek bizi ikilik med-cezrinden
kurtardı. Yaradan'ı orada, burada değil, içimizde aramayı öğretti. Nereye dönersek Onun
vechini göreceğimizi, parmağımızın değdiği havanın, aldığımız nefesin, hülasa varlığı bir
derya gibi muhit olanın “O” olduğunu öğretti. “Sen ve ben” denen yerde “Allah'ın olmadığını:
“Gir gönüle bulasın Tûr/Sen ben demek defterin dür” diyerek Cenâb-ı Hakk'ın kâmillerin
gönlünde tecellî ettiğini anlattı. “Her davâdan geçen kişinin Hak'tan yana uçacağını”
müjdeledi. “Hak doludur iki cihân!” diyerek görünen ve görünmeyen her şeyin Onun eseri
olduğunu bildirdi.
Yûnus Emre vücûd birliğini Türkçe anlattı.
Ve biz “Hak’tan ayrı ne vardır?” diyen Yûnus’la varlık ve eşyânın mahiyetini anladık. Varlığa
dışarıdan -anlamadan- bakarken onun sözleriyle içerden bakmayı öğrendik. dünyevî
sıkıntılarla daralan gönlümüz onun zamân ve mekân üstü irşâdıyla genişledi. Binbir ihtirâs, şehvet ve kîn çamuruyla yoğrulmuş tabîatımızla çırpınıp duruyorduk. “Bu bendeki ben”
diyenin “O” olduğunu öğretti, gönül darlığından kurtulduk. Ondan aldığımız küçücük bir
ilhâmla göklere kanatlandık.
Yûnus bizi teferruattan kurtardı.
İnsanın, nefsinden Allah'a –kendinden kendine- yolculuk yapabilmesi için tek bir şeye ihtiyacı
olduğunu söyledi:
Aşk!
“Ete kemiğe büründü, Yûnus diye göründü!” “Biz sevdik âşık olduk, sevildik maşûk olduk!”
dedi kestirmeden gitti. Âşıkın sonunun mâşuk olduğunu öğretti. İnsanın kendini
gerçekleştirmesi, noksanlıklarından kurtulup tamamlanmış bir varlık hâline gelmesi için
aşktan başlaması gerektiğini söyledi. Aşksızları aşka davet etti. Hemen bir karıncaya ulu
nazarla işe başlanabileceğini, aşksız olanların yabanda (=dağda) yırtıcı bir hayvan
mesabesinde kalacağını söyledi.
Aşksızlara benim sözüm
Benzer kaya yankısına
Bir zerre aşkı olmayan
Belli bilin yabandadır
Yûnus yeni değerler ortaya koyan büyük bir inkılâpçıdır
Yûnus Emre yaşadığı çağdan bugüne bazı değerleri yerinden söküp yerine yeni değerler
koyan büyük bir inkılâpçıdır. Bu bakımdan onun için, önceki gelenlerin sonuncusu, sonraki
gelenlerin ilkidir, denebilir. Hiç şüphesiz, Yûnus kendinden öncekiler gibi yaşadı, kendinden
öncekiler gibi bir gönül eğitiminden geçti fakat o, “İlk adım Yûnus idi adımı âşık takdım/Terk
etdim ud u edeb şöyle haber bırakdım” diyerek, sülûk ile vardığı nihaî noktada eski Yûnus’u
ve adıyla beraber nefsî benliğini aşk ile tarihe gömdü. “Adın değşirmeyenler bu yola
gelmediler!” dedi ve adını değiştirdi. Önceki Yûnus’u terkedip yeni bir Yûnus olarak
karşımıza çıktı. “İki kere doğmayan insanların hakikatte ölü!” olduğunu biliyordu. İkinci kere
doğdu ve bize yepyeni haberler getirdi!
Yûnus halkı hakka Türkçe davet etti
Yûnus, “benden benliğim gitti.” deyip kendini fenâda, nefsini Hak’ta isbât etmekle kalmadı,
halka dönüp insanlığın da Hakk’a ve hakikate dönmesi gerektiğini söyledi. Yol tecrübelerini
söze döktü. Anam, babam, dedelerim ve ninelerim medrese müslümanı değil, gönül
müslümanıydı. Arapça’dan anlamıyorlar, Rabçadan anlıyorlardı. Yûnus Arapça bilmeyen bu
gönül müslümanlarına da hakikati Türkçe vaz’ etti. Yûnus bu ümmîleri halktan Hakk’a,
taklitten tahkike davet ederken kendi dilleriyle “oku” gönderdi. Onlar da anladılar ve iyi birer
“okucu” ve “okuyucu” oldular, gönül kitabından Türkçe okuyup sadede geldiler.
Bu noktada Yûnus’u tanımak için başta söylediğimiz cümleyi yeniden söyleyebiliriz artık. Yûnus, hakikati Arapça yahut Farsça (vs.) söyleyen önceki gelenlerin sonuncusu, sonraki
gelenlerin de ilkidir.


KONSER

10 Aralık Cumartesi Saat:20.00
GÖKHAN KIRDAR KONSERİ
Yer: Başakşehir Kültür Merkezi

Gökhan Kırdar
1970’te Aydın’da doğan Gökhan Kırdar orta öğrenimi tamamladıktan sonra Yıldız Teknik
Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü kazandı.
1994’te ilk albümü ‘Serseri Mayın’ı çıkardı. Albümdeki ‘Yerine Sevemem’ adlı parça büyük
beğeni topladı. 1995 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzikoloji
Bölümü'nü kazandı. Sanatçı 1995’te ‘Tutunamadım’ albümünü piyasaya çıkardı.
1997’de kendi müzik şirketi Loopus'u kurdu. Türkiye’nin ilk elektronik müzik albümü
unvanını alan Gökhan Kırdar birçok albüme ve projeye imza attı.


KONSER

10 Aralık Cumartesi Saat:20.00
GECE YOLCULARI KONSERİ
Yer: Ümraniye Atakent Kültür Merkezi

Gece Yolcuları
Grubu 1993 yılında kurulmuştur. Grubun sözlerinin ve bestelerinin tamamına yakını
kendisine ait olup, Melodik Pop-Rock olarak adlandırdıkları müzik tarzında üretim
yapmaktadırlar.
İlk albümleri öncesinde, Türkiye'nin birçok yerinde konserler yaparak, hem kendi müziğini
ilerletmiş, hem de dinleyicileriyle paylaşma imkanı yakalamıştır. Bu açıdan oldukça tanınan
ve sevilen bir müzik grubu olmuştur.
2004 yılında ilk albümleri Gece Yolcuları' nı yayımlayan grup bu albümle çok yüksek bir
başarıya imza atmış ve hedeflerini yakalama ve ilerletme konusunda öngörülerini haklı
çıkarmıştır. Gece Yolcuları albümünün çıkış parçası "Unut Beni" ile haftalarca radyo-TV müzik listelerde
kalmış ve müzik otoritelerince son yılların en başarılı parçalarından biri olarak
değerlendirilmiştir.
2005 yılı sonlarında ikinci albümleri için stüdyoya giren grup, “Gece Yolcuları 2” albümünü,
Mart 2006’da yayımlamıştır. Bu albümde “Nerdesin” ve “Hüzün” gibi kendi şarkılarıyla
dikkat çeken grup “Seninle bir dakika” coverı ile de konuşulmaya devam etmiştir.
2008 yılında üçüncü albümleri “Kalbin Kadar Yakın”ı çıkaran grup, “Değer mi” diyerek
müzik listelerinin zirvesine çıkmayı yine başarmış ve ardından “İhtimal” ve “Yıldızlardayım”
videolarını yayınlamıştır.
2009 itibariyle yola yenilenmiş kadrosuyla devam eden Gece Yolcuları şu sıralar son
albümlerinin dördüncü videosu ‘Dur Gitme’ ile radyo-Tv’lerde yer almaktadır.
Bu müzikal serüven boyunca, Üniversiteler başta olmak üzere Türkiye’nin hemen hemen her
yerinde konserler vererek dinleyicileri ile buluşmuş, etkileyici konser performansları ve
repertuarları ile de en çok konuşulan müzik guruplarından biri olmuştur.


KONSER

10 Aralık Cumartesi Saat:20.00
EGE’DEN RUMELİ’YE TÜRKÜLERİMİZ “MUAMMER KETENCOĞLU VE
ZEYBEK TOPLULUĞU”
Yer: Altunizade Kültür ve Sanat Merkezi

Batı Anadolu folkloru ve Balkan müziğinde uluslararası kariyeri olan sanatçı Muammer
Ketencoğlu, 1997 kurduğu Zeybek Topluluğu’yla birlikte Ege’den ve Rumeli’den özel bir
halk müziği repertuarı ile sevenleriyle buluşuyor.


KONSER

10 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
DURSUN ALİ ERZİNCANLI KONSERİ
Yer: Yeşilpınar Kültür Merkezi

Peygamber Efendimiz’in şerefli hayatını konu alan şiirleriyle kültür merkezlerinde şiir
sevenleriyle buluşuyor.

KONSER

10 Aralık Cumartesi Saat:20.00
GÖNÜL MAKAMI KONSERİ
Düzenleyen: Savaş Barkçın
Yer: Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi

 
KONSER

10 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
ALİHAN SAMEDOV KONSERİ
Yer: Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi

Alihan Samedov,
1964 yılında Azerbaycan’ın Sumgayıt şehrinde müzisyen bir ailede dünyaya geldi. 1971–
1979 yılları arasında ilk ve orta öğrenimini tamamladı. Samedov, 1979 -1982 yılları arasında
Samet Vurgun adına müzik okulunda Obua ve Neriman Nerimanov Kültür Evinde ise
Garmon (Azerbaycanda kullanılan akardiyona benzer müzik aleti) eğitimini aldı. 1986 yılında
ise kazandığı Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesini, 1990 yılında Rus dilinde
tamamladı. Nefesli sazlar (balaban, klarnet, tütek, zurna, obua, saksafon) ve Azerbaycan
Yöresel Halk Sazlarını ( Nağara, Goşanağara, Def, Garmon) büyük bir ustalıkla
kullanmaktadır. Rusça dilini iyi bilen Samedov, aynı zamanda iyi bir satranç ustasıdır. 1993
yılında müzik çalışmalarını daha da geliştirmek için Türkiye’ye yerleşen Samedov, ustaca
kullandığı Balabanı ile kısa sürede önemli müzik kuruluşlarının ilgisini çekmiştir. Türk ve
Azerbaycan müzik motiflerini büyük bir titizlikle inceleyen Samedov, birçok albümlerini bu
araştırmalara dayanarak yapmıştır. “Balaban” adını verdiği ilk albüm çalışmasıyla kısa sürede
müzik severlerin ruhlarını fethetmeyi başaran Samedov, etnik müzik motif araştırmaları ve
birbirini takip eden albüm çalışmalarıyla ünü ülke sınırlarını aşan, müzik dünyası içinde
beğeni ile dinlenen Balaban virtüözü olarak kabul edilmiştir. Alihan Samedov’un çaldığı
balaban sesi bugün ülkemiz ve yurt dışındaki birçok TV programı jeneriklerinde, sinema
müziklerinde, belgesellerde duyulmaktadır. Hatta ”Casio” Firması tarafından üretilen çeşitli
elektronik klavyeli müzik aletlerine, onun sayesinde Balaban sesi de eklenmiştir. Bu güne
kadar birçok ödül alan Samedov, Azerbaycan milli müzik aleti olan balaban’ ı müzik ve sanat
alanında yapacağı çalışmalarla, gelecek nesillere tanıtabilmek için iki vatanından biri olan
Türkiye’de devam ettirmektedir.



KONSER

10 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
TUĞBA AYDIN KONSERİ
Yer: Şile Kültür Merkezi

Türk sanat müziğinin genç sesi Tuğba Aydın, müzik eğitimine Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde
başladı. Klasik Türk Müziği öğrenimi gördü. Yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Türk Müziği üzerine yapan Aydin, doktora eğitimine İTÜ'de müzikoloji
alanında devam etmektedir. “Açık Sarı “ isimli albümünü çıkaran sanatçının tüm söz ve
müzikleri kendisine aittir.


 
KONSER


10 Aralık Cumartesi Saat: 20.00
MUZAFFER ERTÜRK KONSERİ
Yer: Güngören Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Ertürk; şehir musikisinin makam temeline dayalı, mazisi Artukoğulları’na kadar uzanan
müzik anlayışını analiz etme fırsatı buldu ve bu alanda kendisini geliştirdi.

TRT televizyonlarında “Bergüzar”, “Dem bu Dem” isimli programları hazırlayıp, bu
programlarla TRT kurumuna yedi adet ödül kazandıran sanatçı, halen Ankara Radyosu Türk
halk müziği sanatçısı olarak görevine devam etmektedir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.