Benim kuşağımın kulağına tanıdık gelecek bir isim.
Bize Türkülerimizi sevdiren bir güzel insan...
Bir TRT emektarı. Araştırmacı, derlemeci, yazar, düşün insan...
Gazeteci Recep Kenan'la kendisiyle görüşmeye gittik. İstanbul Metrpolü'nün Ataşehir'inde, bir gökdelinin 12 katındaki ofisinde buluştuk. Ne iyi etmişik. Ne sıra dışı bir gün yaşadım.
Neler konuşmadık. Yaşar Kemal'in Demirciler Çarşısı Cinayeti romanının giriş tümcesindeki gibi. Hani der ya yazar, demirin tuncuna kaldık...
O güzel insanlar, o beyaz atlarına binip gittiler...
Bir zamanlar bizim Türkülerimiz vardı. Ana sütü gibi candan, ana sütü gibi temiz / Türkülerimizde tüter dağ dağ , yayla yayla / Evimiz, köyümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler, köy türküleri
Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak
Hilesiz hurdasız, çırılçıplak
Dişisi dişi, erkeği erkek
Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara
Bıçağı bıçak .
Ah bu türküler köy türküleri
Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi
Kiminin reyhasından geçilmez
Kimi zehir, kimi zemberek gibi.
Ah bu türküler, köy türküleri
Olgun bir karpuz gibi yarırılır içim
Kan damlar ucundan, murekkep değil
işte söz, işte ses, işte biçim:
'Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar'
iliklerine kadar işlemiş sızı
Artık iflah olmaz kavak ağacı
Bu türkünün yüreğinde sancı var.
Ah bu türküler, köy türküleri
Ne düzeni belli, ne yazanı
Altlarında imza yok ama
içlerinde yürek var
Cennet misali sevişen
Cehennemler gibi dövüşen
Bir çocuk gibi gülüp
Mağaralar gibi inleyen
Nasıl unutur nasıl
Ömrunde bir kez olsun
Halk türküsü dinleyen...
(Bedri Rahmi Eyuboğlu)
Çok yaşayasın sen Alâettin Bahçekapılı iyi mi çok yaşayasın. Nice değerimizi koruyamadık
Yazıyı tesadüfen şimdi gördüm. Ne inçe insanları konuk etmişim. Zenginliğimsiniz. Var olunuz.