ANKARA BU MACERAYA SIRTI AÇIK GİRDİ

ANKARA BU MACERAYA SIRTI AÇIK GİRDİ

ANKARA BU MACERAYA SIRTI AÇIK GİRDİ
Arap yazar Muhammed El Sayyad, Türkiye'nin Ortadoğu'da yükselen rolü ile İsrail'i endişelendirdiğini, bu yüzden zayıf noktalarına akın edildiğini yazıyor ve "Ankara bu maceraya sırtı açık girdi" diyor.

ABU DABİ - Türkiye'de PKK'nın devlete karşı giriştiği silahlı mücadelenin, özellikle şu zamanda yükselmesi bir tesadüften mi ibaret? Saldırıların patlak vermesi, PKK’nın silahlı hücrelerinin genelde yaz mevsiminde faaliyet göstermesi ile mi alakalı? Yoksa konunun, Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolünün dikkat çekici bir şekilde belirmesi ile de ilgisi var mı?

PKK’nın Türk ordusuna karşı saldırılarını özellikle şu zamanda artırması, biraz tuhaflık içeriyor ve çok şeye işaret ediyor. Buradaki tuhaflık, saldırıların Erdoğan hükümetinin Kürtlere önemli ödünler sunma girişiminde bulunmasının ardından gelmesi.

PKK eylemlerindeki tırmanış, Türkiye’nin Ortadoğu’daki yükselişiyle İbrani devletini endişelendirmesi ve rahatsız etmesiyle ilgili olabilir.

PKK'NIN İSRAİL RÜŞVETİ ALMASINI ENGELLEYEN NEDİR?
Böyle bir ilişki neden olmasın? Şiddeti tırmandırma karşılığında PKK’nın askeri veya mali yardımlar şeklinde gelecek İsrail rüşvetini kabul etmesini engelleyen nedir? Kesinlikle hiçbir şey.

Zira geçmişte de birçok ulusal kurtuluş hareketi bunu yaptı. Kendisini solcu olarak sınıflandıran Dr. John Garang, Sudan’daki rejimle savaşında İsraillilerden destek ve yardımı kabul etmekte gecikmedi.

Sovyet lider Joseph Stalin, 2.Dünya savaşının kara bulutları oluşurken Hitler’le Alman ordusunun Rus topraklarını hedef almamasını öngören bir anlaşma imzalamıştı.

İSRAİL KENDİNE YÖNELİK SALDIRGAN TUTUMU KAÇIRMAZ
Uluslararası ilişkiler biliminde söylendiği üzere, siyaset yasakları mübah kılar. Nice özgürlük hareketi despotluğuyla bilinen rejimlerle işbirliği yaptı, onlardan maddi ve lojistik destek aldı. Bununla birlikte bu hareketler kendilerini ulusalcı ve devrimci olarak niteleyen bu rejimlerden destek almakta tereddüt etmediler.

Kendisine yönelik saldırgan sayılan her tutumu kaçırmamayı alışkanlık haline getiren İsrail’in, Gazze filosuna yönelik saldırı ile yaşanan son gerginlikten sonra Türkiye'ye yönelik PKK'yı harekete geçirmiş olması uzak ihtimal değil.

TÜRKİYE İSRAİL'İN SAYGINLIĞINA ZARAR VERDİ
Türkiye’nin İsrail’in dört yıldır Gazze’ye dayattığı abluka çemberini kırma konusunda yaptıkları, İsrail'in Batı kamuoyu nezdindeki saygınlığına çok zarar verdi. Bundan sonra Batılı hükümetler, halkları İsrail’e körü körüne destek verilmesini eleştirdiğinde uzun süre direnemez.

ANKARA BU MACERAYA SIRTI AÇIK GİRDİ
Yarınından endişeli bir devlet kimliği, aşırı egosu ve ırkçılığından hareketle İsrail, Türkiye’nin bölgesel rolünün gelişmesinden oldukça endişeli. Tel Aviv özelikle de Türkiye’nin Filistin sorununa sahip çıkışını, Golan Tepeleri'nin Suriye’ye verme çabasını durdurmasını istiyor.

Türkiye’nin yeni bölgesel stratejisinin karşılaştığı sorun, Ankara’nın ‘bu maceraya’ sırtı birçok hassas cephede açık olduğu halde girmeyi kararlaştırması. Mossad ve Siyonist lobiler, karar merkezlerinden ‘işaret’ almaları halinde bu cephelere akın etmektedirler.

Türkiye’nin 'sırtı açık' derken, aşağıdaki zayıflık noktalarını kast ediyoruz:

    * Birincisi Ermeni kartı. Ermeni lobisinin başta Washington ve Paris olmak üzere birçok başkentteki gücünü ve bu lobinin Siyonist lobiyle sağlam ilişkilerini biliyoruz.
    * İkincisi Kıbrıs kartı. Şöyle ki Kıbrıs’ın bölünmüşlüğü Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında anlaşmazlık kaynağını oluşturuyor. Bu kartın, Türkiye ile düşmanları arasındaki ilişkileri gerginleştirme bağlamında bir tuzak olarak körüklenmesi mümkün.
    * Üçüncüsü iktidardaki AKP’ye yönelik baskılarını sürdüren laik ve liberal güçler. Şöyle ki bu güçler AKP’nin tercih ve eğilimlerinden endişe duyuyor.
    * Dördüncü kart ise yukarıda bahsini ettiğimiz Kürt kartı.

TÜRKİYE DİRENEBİLECEK Mİ?
Türk hükümetinin Ortadoğu atmosferindeki hareket özgürlüğü, üzerindeki bu baskılar nedeniyle kısıtlanıyor. Türkiye, cesaretini kırmak isteyen güçlere karşı direnebilecek mi, yoksa bu güçlere boyun eğecek ve alabileceği zararları bertaraf etmek için sakince içine mi çekilecek?

Bu kesinlikle bir macera ve popülizm değil. Türkiye kendi çıkarına uygun davranıyor ve stratejisine hizmet ettiğini düşündüğünde ödün vermeden ilerliyor. Siyasilerin kurnazlığı ile bu tutumdan bir nebze dönebilir, ancak bölgesel politikasında bu kıvrımın kendisine kazandırdığı kazanımlardan geri çekilmesi pek mümkün değil.

*Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Haliç, 2 Temmuz 2010, Arapçadan çeviri: Halil ÇELİK


YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER