"Yeşil çay" Mucizesi

Oldum olası, doğanın sunduğu şifa olanaklarına hayran olmuşumdur. Ancak laboratuarlarda test edilmeyen ve bilimsel kanıtları ortaya konulmayan tedavilere karşı, ihtiyatlı olmayı daima tercih ettim. Kendi kendimde ufak tefek deneyler yapsam bile, hastalarıma tavsiye ederken bir adım geri durdum. Yeşil çayın yararlarına gelince, bu konuda öyle etkileyici veriler yayınlanıyor ki, kayıtsız kalmak mümkün değil.

   

    Japonların ünlü çay törenlerini hepiniz bilirsiniz. Hiç olmazsa filmlerde seyretmişsinizdir. O dikkatle hazırlanan ve birbirinden zarif porselenlerin içinde, törensel bir şekilde sunulan  çay, “yeşil çay”dır. Bu çayın,  İ.Ö. 800’ lü yıllarda  Çin’e giden rahipler tarafından Japonya’ya taşındığı söylenir. Tüm Doğu gelenekleri ve alternatif tıp ekolleri “yeşil çay”ı benimsemişlerdir.  Ancak batının ve modern tıbbın “green tea” ile tanışması veya onu keşfetmesi oldukça yeni sayılır.

    1997 yılında, Kansas Üniversitesinde yapılan araştırmaların sonucunda, Dr. Lester Mitscher, yeşil çayda, dünyada bilinen en güçlü antioksidan maddenin bulunduğunu açıklamıştır. Bu madde EGCG (epigallocathechin gallate)'dir. EGCG’nin C vitamininden yüz kat, E vitamininden 25 kat daha güçlü antioksidan etkileri olduğu bilinmektedir. EGCG’nin en yüksek konsantrasyonu da yeşil çayda bulunmaktadır!

    Vücut direncindeki düşüşün ve yaşlanma etkilerinin önemli bir kısmının  serbest radikallerin artışıyla ilgili olduğu dikkate alınınca, yeşil çay gerçekten çok umut vaat etmektedir.

    Yapılan bilimsel araştırma sonuçlarına göre yeşil çay;

    Tüm kanserleri ama özellikle prostat, akciğer, mide, oniki parmak bağırsağı kanserlerini % 50 oranında önlemektedir

    Yeni başlayan kanserlerin yayılmasını durdurmakta ve çevre dokularını korumaktadır

    Kolesterolün  dengelenmesine yardımcı olmaktadır

    Yüksek kan basıncını kontrol  edebilmektedir

    Kan şekerini dengelemektedir

    Gıda zehirlenmelerini önlemektedir

    Virüslere karşı vücut direncini arttırmaktadır

    Yaşlanma hızını azaltmaktadır

    Sigaranın  toksik zararlarını  %40 ile %50 oranında azaltmaktadır

    Yeşil çay cilde haricen uygulandığında; dokuyu UV ışınlarından korumakta, kırışık çizgilerini geciktirmekte ve cilt kanserini önlemede yardımcı olmaktadır.

    Yeşil çayın cilt üzerindeki etkileri kayda değer. Bu nedenle batıda birçok kozmetik içinde “green tea extract”lar yerini aldı bile. Yeşil çay deri yüzeyine uygulandığında,  temel dokuları korumakta ve cildin antioksidan potansiyelini yükseltmektedir. Kırışıklıkların %80’inin serbest radikallerin eseri olduğunu düşünürsek, yeşil çayın bu etkisini daha iyi değerlendirebiliriz.

   Yeşil çayın kilo kontrolüne yardımcı olduğu, sindirimi düzenlediği, stresi yatıştırdığı da söylenmektedir. Yukarıda sıraladığım temel etki mekanizması ve yüksek antioksidan içeriği, sayısız olumlu etkiyi destekleyecek nitelikte olduğu için, bunlardan kuşku duymaya gerek görmüyorum.

   Bütün bunlar son derece ilginç veriler. Anlaşılan artık biz de bol bol yeşil çay kullanacağız. Peki ne kadar yeşil çay içeceğiz ? Bu konuda kesin bir formüle veya fazlasının zararlı olabileceğine dair bir makaleye rastlamadım. Ancak Japonların günde ortalama 4-5 fincan içtikleri söylenmekte. Tabii onların fincanları bizim  kocaman kahve çanaklarımıza  benzemiyor. Prostat hastaları için 6 fincandan söz ediliyor. Ben kendi adıma, yıllardır sabah kahvaltısında ve yemeklerden sonra yeşil çay içerim.  Bütün gün tükettiğimiz  sayısız kahve, siyah çay ve  meşrubat miktarına göre, 4-5 fincan yeşil çay fazla sayılmaz.  Ayrıca bu gece, altı torbalanan yorgun gözlerimi, birer poşet yeşil çay poşetiyle örtüp, biraz dinlendireceğim. Çünkü yeşil çay ödemlere de çok iyi geliyor…

    Size tavsiyem; isterseniz hazır poşetlerde alın, isterseniz aktarlarda hoş kokulu yaseminli  bir karışım hazırlatın, ister soğuk, ister sıcak için ama evinizden ve işyerinizden yeşil çayı eksik etmeyin!

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER