KOVİT 19 TEDAVİ SÜRECİM VE TAVSİYELERİM

Korona sürecimi ve yaşadıklarımı yazdım.. Hastalık ve etkileri halen tanınmıyor bence.. Hiç kimse bana bir şey olmaz demesin..

KOVİT 19 TEDAVİ SÜRECİM VE TAVSİYELERİM
 KOVİT 19 TEDAVİ SÜRECİM VE TAVSİYELERİM
Korona sürecimi ve yaşadıklarımı yazdım.. Hastalık ve etkileri halen tanınmıyor bence.. Hiç kimse bana bir şey olmaz demesin..

Dünyayı sarsan Korona virüs salgınına, kendimce aldığım tüm tedbirlere karşın, çok titiz bir yaşam sürmeme rağmen  ben de yakalandım. Üstelik ailecek.. Hastalığın daha iyi bilinmesi için, hastalık süresinde yaşadıklarımı ve tedavi sürecini sizlerle paylaşmak istiyorum. 
Kurban Bayramı vesilesi ile memleketim olan Çankırı'ya ailemin yanına gitmiştim. Köy hayatı oldukça sade, hava temiz, yiyecekler organik, mekanlar geniş; vatandaşlar korona virüsle ilgili büyükşehirlere göre şaşılacak derecede bilinçli ve kurallara riayet konusunda çok hassaslar. Yaşlı amcalar, teyzeler tek başlarına tarlada çalışırken bile maske takıyorlar.. Sosyal mesafeyi koruyorlar, temastan kaçınıyorlar. Korona korkusundan aylarca çarşıya pazara bile gitmediklerini söylüyorlar.. 
Bayram geldi geçti, köydeki aile büyüklerimizin elini dahi öpmedik. Akraba ziyaretine gitmedik. Gelenleri de bahçede açık havada ağırladık. Aile içi bayramlaşma bile yapmadık.. En güvenilir yer olarak gördüğümüz köyde, virüsün bulaşmayacağından emin bir şekilde tatilimizi geçiriyorduk. Maalesef işler tahmin ettiğimiz gibi olmadı. Ağabeyim bayram sonrası 4 Ağustos'ta mesaiye başladı. (Kendisi ilçe nüfus müdürüdür.)  Ne olduysa o zaman oldu.. Mesainin ilk günündeki yoğunlukta şehir dışından gelenlerden virüsü kaptığını zannediyor. Tabi bunu kesin olarak bilmemiz, ispatlamamız mümkün değil..  O hafta sonu (8-9 Ağustos) tarlada - bahçede birlikte çalıştık.. Güneşli ve sıcak bir hava vardı. Ertesi günlerde "Bizi her halde güneş çarptı" diye düşünmeye başladık.. Zira, ikimizin de başı ağrıyordu. Halsizlik ve kırgınlık yaşamaya başlamıştık. Kendimizce tedbirlerle "güneş çarpmasını" gidermek adına sarımsaklı ayran vs içiyor, kırgınlığı atlatmaya çalışıyorduk. Ağabeyim de "güneş çarpmasından ne olur" deyip mesaiye devam etti.. Ancak şikayetlerimiz artarak devam ediyordu. Ağabeyim ilçe sağlık ocağına gidip şikayetlerini dile getirdiğinde test yapamayacaklarını, Çankırı merkeze gidip test olabileceğini söylediler. O da kendisine 6 ayda bir yaptırdığı Penedor iğne yaptırıp gelmiş.. Biz güneş çarpmasının etkilerini azaltalım diye uğraştıkça durumumuz daha da kötüleşmeye başlamıştı. Halsizlik ve kırgınlığı, ateş ve eklem ağrısı takip etti. Baş ağrımız arttı.. Belirtiler Ağabeyimde daha fazlaydı. Durumun vahametinin farkına varıp 15 Ağustos Cumartesi günü Çankırı Devlet Hastanesi Acil Servise gidip şikayetlerimizi bildirdik. Tansiyon 10-5 gösteriyordu. 2 tane serum yapıp, tuzlu ayran içirip göndermeye yeltendiler. "Irsi bir tansiyon düşüklüğünüz var sanırım" diyen nöbetçi doktora "Bu normal değil, Kovit'ten şüpheleniyorum.. Tomografi çektirebilir misiniz" diye rica ettim. Nihayet tomoğrafi sonucu geldiğinde anında Kovit Pandemi servisine yönlendirildik. Pandemi servisindeki doktor tomografi sonucunu baktığında "Koronaya yakalanmışsınız, test sonucunu beklemeden tedaviyi başlatıyoruz" deyip 40 tablet ilaç verip bizi evimize gönderdi. Korona ciğerin tamamını kaplamış, görüntü adeta fokur fokur kaynayan bir kazanın görüntüsünü almıştı. Ağabeyim, tarif üzerine, ilk gün sabah 8, akşam 8 adet birden, sonraki günlerde ise sabah 3 akşam 3 adet olmak üzere ilaçları kullanamaya başladı. İlk temasla tedavinin başladığı süre arasında 11 gün vardı. Bu sürede korana cigerlerin tamamını sarmış ve büyük bir tahribat yapmıştı. 
Pandemi servisindeki doktora "Madem ağabeyim yakalandı, bende de benzer belirtiler var. Şikayetlerim benzer" dememe rağmen sürüntü testi yaptıramadım. Sendtomlar artarsa, ateş, mide bulantısı vs olursa 112'yi arayıp ya kendi imkanlarımızla ya da ambulans çağırarak hastaneye gelebileceğimizi söyleyerek bizi gönderdiler. 
Köyde Ağabeyim(58), Eşi(58), ben(49), oğlum(12) ve kızım (9) kalıyorduk. Kendimizi karantinaya aldık. Bu işin güneş geçmesi olmadığına ikna olduk.. Yengemde de benzer rahatsızlıklar görülmeye başlamıştı. Hatta çocuklarda da eklem ağrısı, göz ağrısı gibi şikayetler ortaya çıktı.  Gerekli arama ve ricalar sonucu 17 Ağustos'ta ilçe hastanesine yengem ve çocuklarla birlikte gittik. Test sayımız sınırlı diyerek yengem ve benden test alıp çocuklardan almadılar. 18 Ağustos'ta benim test sonucum pozitif, yengemin negatif çıktı. Yengemin negatif çıkmasına hem sevindik hem de çok şaşırdık.. Çünkü tüm korona belirtilerini fazlasıyla yaşıyordu. Teste çok itimat etmeyip, onun için de koronalıymış gibi tedbir uygulayarak ek gıdalar, destekleyici ilaçlar ve tuz pastil ile tedavisini başlatmış olduk.  
Testin pozitif çıkmasından sonra aracıma binerek köyden Çankırı'ya gidip ilaçlarımı aldım. Ağabeyime verilen ilaçların aynısıydı. Sadece adıma düzenlenen kullanım tarifesini  yanlış düzenlemişlerdi.. Kullanım kağıdında ilaçları bir bardak sütle içmem gerektiği yazıyordu.. Garipsedim ama tarifi aynen yaptım. İlk gün tarife göre akşam ve sabah birer adet olmak üzere ilacı sütle içtim. Yanlışlığı düzeltmek adına doktorun yazdığı reçeteye ulaşarak gerçeği ortaya çıkardım ve ben de 8+8 sonrasında ise 3+3 şeklinde ilaçları kullanmaya başladım. 
Benim de tahmini temas ile hastalığın teşhisi arasında 10 gün gibi bir süre vardı. Eklem ağrılarım artmış, dalga dalga tüm vücuduma yayılmaya başlamıştı. Bağ arısı, halsizlik, kırgınlık ve üşüme, nefes darlığı oluyordu sürekli.. Ağustos sıcağında dışarıya hırka giyip güneşte ısınmaya çalışıyordum. Soğuk soğuk terliyor, kısık kısık nefes alıyordum..
Uzun yıllar Çankırı Kaya Tuzu üzerine çalışmalar yapmaktayım. Kaya tuzunun faydaları, bakteri ve virüslere karşı yok edici özelliği, mineral dağılımı, sağlıkta kullanım alanları vs gibi konularda uluslar arası çalışma yürütüyordum. Koronaya karşı da Kaya Tuzu'nun şifa olacağını iddia ediyordum. Ama hiçbir hastada deneme şansım olmamıştı. İlk denediğim kişi kendim oldum diyebilirim. Tuz Pastil ismini verdiğim, yüzde 100 kristalleşmiş doğal kaya tuzundan imal edilen tuzu bolca tüketmeye başladım. Lolipop şeker gibi tüketiyordum. Ancak bunun tek başına yeterli gelmediğini düşünerek "Tuzlu su buharı" yapmaya başladım kendime. Zira Tuz Pastil ile ağız ve boğazları temizlemek, virüsten arındırmak mümkündü ancak korona asıl akciğerlere zarar veriyor ve hava keseciklerini patlatıyordu. Tuzlu su buharı, akciğerlerdeki koronayı yok ederken müthiş bir rahatlamayı da beraberinde getiriyordu. Her yaptığımda daha çok rahatladığımı, nefes alışımın daha kolay olduğunu fark ettim. Bu rahatlamanın üzerine Ağabeyime de kullanmasını tavsiye ettim. Ancak ağabeyimin kronik bazı rahatsızlıkları vardı. Kalp yetmezliği, ritim bozukluğu vs. Kan sulandırıcı Komedin ve ritim düzenleyici Diltizem ilaçlarını kullanıyordu. Sadece bir kez kullanabildi. Nefes alma sorunu artınca aile doktoru hastaneye yatmasının daha isabetli olacağını belirtti ve 18 Ağustos'ta hastaneye kaldırıldı. Hastaneye kaldırılınca biz işin ciddiyetini ve vahametini daha çok hissettik. Endişelerimiz daha da arttı. Zira etrafımızda her gün vefat haberleri, entübe haberleri artarak devam ediyordu. Alternatif tedavi arayışımız hızlandı. İstanbul Çankırı Vakfı Başkanı Kaptan Mustafa Can'ın sahibi olduğu Carmet İlaçın bu konuda çalışma yaptığı biliyordum. Başkanla görüşerek durumu anlattım. Kargo ile göndermelerinin geç olabileceğini, mümkünse otobüsle gönderme seçeneğini kullanmamızı tavsiye etti. Aynı gün 4 ayrı ilaç (Vacrol, Vacrol-M, Vacrol Damla ve Omeva3)  otobüse verildi ve sabahında elimizdeydi. Ağabeyim hastanede yatmasına rağmen ilaçları tavsiye edildiği şekliyle kullanmaya başladı. Bu süreçte sürekli oksijen takviyesi alıyordu. Yoğun bakım -Servis arası gitti geldi. 3 ayrı plazma aldı. 13'üncü günün sonunda 30 Ağustos'ta solunum cihazına bağlı kalmak şartıyla taburcu edildi. Eve geldiğinde 7 kilo vermiş, nefesi ve sesi neredeyse anlaşılmayacak şekilde çıkan biriydi. Taburcu olmasına sevindik tabi. Zira serviste 8 kişi yatıyordu ve diğer 7 kişi vefat etmişti. Hayatta olması en büyük mutluluğumuzdu. Doktorlar bundan sonraki yaşamına solunum cihazı ile devam etmek zorunda kalabileceğini söylediler. Hem ağabeyim hem de biz, bu durumu değiştirebileceğimize inandık. Carmet İlaç'ın ürünlerini sonuna kadar kullandık. Bu sırada günde 3-4 kez  tuzlu su buharını uyguladık. Ciğerlerin tahrip olmasına karşın her tuzlu su buharı yaptığımızda rahatlamanın olduğunu, nefes kapasitesinin yükseldiğini gözlemledik. İlk başlarda solunum cihazını çıkardığında oksijen oranı 70'lere düşerken artık 90'ları görür olduk. Makinaya bağımlı kalmadan durabilme zamanı da artarak devam ediyor. En kısa sürede cihaz bağımlılığımızın biteceğini umuyoruz. 
Ağabeyimle ilgili durum böyle.. Bana gelecek olursak, benim hiçbir şikayetim kalmadı çok şükür. Ciğerlerime uyguladığım tuzlu su buharı Koronanın oraya yerleşmesine müsaade etmedi. Süreçte ben de 6 kg kaybettim. Uzun süre güç kaybı ve eklem ağrısı yaşadım. Ancak Carmet ilacın Vecrol serisinden kullanarak kendimi toparladım. Halen de kullanmaya devam ediyorum. En güzel gelişmelerden birini de sizlerle paylaşayım.. Korona sayesinde sigarayı bıraktım. Dumansız bir hava saham var artık. Bir başka güzellik de yaşam alanıma Kaya Tuzu'nu daha çok soktum. Evimin her köşesi Kaya Tuzu'ndan yapılmış lambalarla, yine tarafımca geliştirilen İyon Çiçekleriyle, Tuz Pastillerle dolu.. Duştan çıkmadan sıvı tuzla detoks yapıyorum. Ağzımı ve burnumu tuzlu gargara suyu ile çalkalıyor sinüslerimi sürekli açık tutuyorum. İçtiğim suyun içine birkaç damla sıvı tuz damlatıyor, suyun alkali olmasını sağlıyorum. Sofrada Kaya Tuzundan başka tuz zaten kullanmıyorum.  
Bu yaşadıklarımın sizler içinde mutlaka ışık tutacağını umuyor, bu zor günlerde temizliğe, temasa ve sosyal mesafeye azami uymanızı rica ediyorum. Hepinize koronasız sağlıklı günler diliyorum.

M. Mustafa Haliloğlu / İstanbul/30.09.2020


İsa Kırım

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner110

banner109