RİP

RİP

Bugün Ortadoğu’ya baktığımızda Tarık El Tayyip Muhammed Buzazizi adlı seyyar satıcının kendini yakarak intihar girişimi ile başlayan olaylardan bu yana hala istikrarı yakalayamayan bir TUNUS; harabeye dönüşmüş olan zavallı Libya; kanlı bir askeri darbe ile nefesi kesilmek istenen ve şu günlerde 529 ihvan üyesinin idam cezasına çarptırılması ile yürekleri dağlayan Mısır; Hizbulllah sebebiyle Suriyedeki iç savaştan dolaylı olarak etkilenerek giderek istikrar kaybeden bir Lübnan; bir türlü normalleşmesine izin  verilmeyen,meydana gelen patlamalarda her gün onlarca can kaybının yaşandığı Irak; üç yıla yaklaşan iç savaş nedeniyle ızdırap çeken,artık ölülerin  sayımının bile yapılmadığı , erklerin savaş meydanı bir Suriye  görmekteyiz.

Bu ülkelerde onca yıllık otorite sağlamış iç ve dış güçlerin tek bir hamle ile yerle bir olmasını beklersek elbetteki yanılgıya düşeriz.Fark edilmesi gereken  yeni bir medeniyetin doğum sancılarının yaşanıyor olmasıdır.
Günümüzde batı medeniyetinin kurucu ve yaratıcı ilkeleri sorgulanır hale gelmiş, alanıda daralmaya başlamıştır.Bu sebeble  batıdan medet ummak, demokrasi beklemek çok yanlıştır.

Tarihin doğal akışında gerçekleşen bazı olayları fırsata çevirip söz konusu ülkelere demokrasi ihraç etmeye yeltenenler şimdilerde demokrasiyi kaldırmaya çalışmaktadırlar. Çünkü batı medeniyeti sonbaharını yaşarken boşluğu batı harici yerel medeniyet birikimleri doldurduğundan bekledikleri adamlar seçilmiyor; ya  da seçilenler onların arzuladığı gibi çıkmıyor.
Batılı zihniyet istese de istemese de tarihin kritik dönemeci atlatılacak, sancılıda  olsa süreç nihayete erecektir. Bu bağlamda uluslararası sistemin yapısının durağan olması beklenmemelidir, beklenemez de.

Küreselleşme, uluslararası sistematik dönüşüm ve medeniyet dönüşümü iyiden iyiye hız kazanırken, diğer yandan aidiyetlerin ve yerel birikimlerin ön plana çıktığını da fark etmek gerekmektedir.
Türkiye ve Ortadoğu halklarının bu dönüşüm sürecine pekte hazırlıklı yakalandığını söyleyemeyiz. Lakin Türkiye düşe kalkada olsa doğru yolda yürümektedir.

Türk dış politikasını, filmin tamamını öngöremeyen eldeki mevcut resim karelerine bakarak değerlendirenler, değişimin aktif tarafı olan Türkiye’nin sergilediği tutumu, izlediği yolu mevcut halle karşılaştırıp çelişkili , tutarsız bulabilirler.Bunlar daha çok ellerinden cep telefonu düşmeyen, sosyal medyadaki satırlar ve tv kanallarının günübirlik haberleriyle yetinen kısa vadeli hafızaya sahip olanlardır.

 Bugün siyasetle bilfiil ilgilenen  arkadaşlar bile analiz etmek için çaba sarfettiği  halde  bir yorum yapmaktan hassaten sakınırken ağzı olan herkes konuşmaktadır.

Sosyal ve siyasi gelişmelere dair konuşmak için belli bir bilgi birikimi gerektiren ve ülkemizin geleceği ile doğrudan alakalı olup; bu nedenle hassasiyet arz eden meselelerde mesuliyetsiz; ehil olmayan kişilerin fikir yürütmeleri; gündem oluşturmaları çok üzücüdür.

Havada uçuşan iddialar, ithamlar, öneriler, çeşitli veriler günlük gazete ve tv ler aracılığı ile ancak kısa vadeli hafızaları meşgul eder. Önlerine konulan fotoğraftan başlarını kaldırmayan bu gözlemciler kitaplardan, akademik çalışmalardan bihaberdirler.

Fotoğrafçı gözlem yapmayı bırakıp filmin devamını öngörebilirsek Türkiye isabetli, dinamiklerine , tarihin akış istikametine uygun bir pozisyon almış bulunmaktadır.

Tarihin kritik bir dönemecinden geçiyor ve toplumsal kaderimiz çiziliyorken konumumuzu muhafaza edip, esen rüzgarlara hep beraber direnmeli ,toplam bir kalite oluşturmayı başarmalıyız.Yüz yıllık iki yüz yıllık sistematik dönüşümlerin yaşandığı dünyamızda insanoğlu bir zamanlar milenyumu bekliyorken; şimdi bir medeniyet değişimi başlamış ve biz bunun canlı tanıklığını yapmaktayız.

Devran dönüyor, dünya değişiyor !

Tüm dünyada ve Ortadoğuda yaşanan gelişmelerin dalgalarının sahillerimize çarpmaması imkansızdır.Bizler de bu dalganın içinde yaşayan birer canlıyız. Ülkemizde bu  coğrafyanın bir parçası. Durumu  bir dip akınıya “ RİP” e benzetmek mümkündür. Doğru yöne kulaç atmayanı içine çeken; yüzeyde facia gibi görünen ripler aslında sistemin dengeye kavuşması için meydana gelir.Kıyıya ulaşan dalgaların etkilerine tepki olarak doğar.Deveranın farkında olup tarihin uzun soluklu döngüsü; yeni bir medeniyetin  doğuşuna tanıklık ettiğimizi aklımızdan çıkarmayalım. Tarihin akış istikametini belirleyecek olan bu dip akıntısına karşı doğru yönde kulaç atanları sahile dik kulaç atmaya davet edenler lütfen kendimize gelelim. Gücümüzü tahkim edip toplumsal kaliteyi oluşturalım ki yarınlar da bizim de tuzumuz olsun.

Yarınlar bizim. Bu hikaye bizim. Bu ülke bizim. Bu dünya hepimizin.

Gülşen Yiğit

YORUM EKLE

banner110

banner109