Neşe Dilekçioğlu: Neşe Dilekçioğlu 'Çankırı İle Gönül Bağım Var'

    Çankırı İle Gönül Bağım Var

Çankırı sevdalısı. Çankırı türküleri ile yoğrulmuş. Çankırı türkülerinin sesi olmuş. Çankırı için elinden geleni yapmış ve hala bir şeyler yapma çabası içerisinde; Çankırılı sanatçıların örgütlenmesine öncülük etme gayreti ile elini taşın altına sokmaktan geri kalmayan. Onlara kılavuzluk etmekten imtina etmeyen, Sanatçı ancak “memurluktan emekli olur, sanattan değil” mantığı ile sanatı ve aydın kişiliği ile Çankırı’ya ışık olmaya devam eden Neşe Dilekçioğlu ile Ataşehirweb haber adına gerçekleştirdiğimiz Çankırı’yı ve Çankırı kültürünü konu alan söyleşimizi getirdik size.

Umarım, Çankırılı olan ya da olmayan siz okurlarımız ile sanatçımız Neşe Dilekçioğlu arasında bir köprü olabilmişizdir.
Recep Kenan/Atasehirweb.com
 
Çankırılı bir sanatçı olduğunuzu biliyoruz. Çankırı ile bağınız devam ediyor mu?


Çankırı, Eldivan da akrabalarım var. Ayrıca Çankırı ile bağım bitmez tabi. Çankırı denildiğinde sevgi ile koşan bir sanatçıyım. O yüzden gönül bağı diyelim. Yoksa akrabamız fazla kalmadı.
 
Çankırı türkülerini seslendiren az sayıda sanatçılardan bir, beklide en önemli sanatçısınız. Çankırı türküleri, genel olarak da Çankırı folkloru ile ilgili ne söylersiniz?

Ben 1981 Yılında sınavı kazanarak yetiştirilmek üzere TRT’de radyoya girdim. Profesyonel sanat yaşamıma 1985 yılında başladım. Devlet memuru sanatçı unvanını aldım. Şöyle düşündüm; tabii ki Yurttan Sesler sanatçısı olarak Türkiye’nin her yöresinin türkülerini okumakla görevliydik. TRT’nin böyle bir misyonu vardı. Ancak kendi özel repertuarlarımda, televizyon çekimlerimde özellikle bu topraklarda yetişe bir sanatçı bir Çankırı çocuğu olarak vefa borcumu, bu kültürü temsil ettiğim kurumda daha fazla insanlara ileterek yerine getirebileceğimi düşündüm. Bu anlamda da, işin sadece vitrininde değil, mutfağında da olmaktan haz alan bir sanatçıyım. Her defasında aynı şeyi tekrar ediyorum belki ama Çankırı’yı mahzun kentim diyorum ben. Ankara’ya çok yakın olmasına rağmen yavaş gelişen bir memleket. 
Hem türküleri okudum hem de derledim. ‘Eldivan’ın kirazı, Dosta gider birazı’ ve ‘Güvercin Başlı Gelin’, bu derlemelerden bazıları. Bu arada Ramazan Sarıca abimi saygı ile anıyorum, kendisinden derledim bu türküleri çünkü. Kendisiyle Eldivan Kiraz Festivali’nde karşılaştım “Neşe çok güzel türkülerim var” dedi. Benim çocukluğumu çok etkileyen bir büyüğümdür Ramazan ağabey.
Ondan da yeni Çankırı türkülerini kaydedip TRT’nin repertuarına kazandırmak istiyorum. Bir sanatçının misyonunun öncelikle memleketini tanıtmak olduğunu düşünüyorum.
Şimdi görüyorum ki; bazı genç pırıl pırıl arkadaşlarımız yetişiyor, Çankırılı sanatçı arkadaşlarım. Onlara ablaları olarak katkı sunmak isterim. Çünkü Çankırı’nın türküleri nerede olursa olsun ilgi görüyor. Çankırı türkülerinin o ritmik havası Türkçeyi bilmeyenlerin bile kanını kaynatan ritimde türküler. Çünkü yut dışında konserlerde verdim, oradan biliyorum. Ödüllerim var hatta yut dışında temsillerden.
Çankırı bu anlamda çok şanslı il. Yaren kültürü, bozulmadan gelen nadir kültürlerden biri. Urfa sıra geceleri gibi. Bunlar bozulmadan gelen kültür mirasları. Bunların da korunması gerektiğine inanıyorum. Son zamanlarda Yarenlik oyun gibi algılanmaya başladı. Televizyonlarda üzülerek, hüzünle ve ibretle izliyorum.
Aslında Çankırı’nın, Çankırılının tanıtımının öncelikle tabii ki sadece yaren kültürü ile sınırlanmaması gerekli. Ankara’ya çok yakın olmasına rağmen Beypazarı’nın tanıtımını yapmış olması, aynı yemekleri yapmamıza, aynı kültürü mozaiğine sahip olmamıza rağmen Beypazarı’nın yaptığı tanıtımı; Çankırı’nın, Çankırılının, yemeklerini ve yaren kültürünü tanıtamaması beni üzüyor. Bu anlamda da üzerime düşen bir şey varsa Çankırılı sançtı olarak yapmaya hazırım.
 
 
Sanata nasıl başladınız? Çankırı türküleri ile buluşmanız nasıl oldu?

Annem, sanat müziğini çok seven ve okuyan bir insandır. Ama o dönemlerde biliyorsunuz ki Çankırı, insanları geleneklerine bağlı, muhafazakar kültürü olan bir memleket. O yüzden ben kendim bunun içerisinde yaşadım.
Fakat ben 1981 senesinde, Akara Radyosu yetiştirilmek üzere sınav açtığında, (hatta ailemin bile haberi olmamıştı) hocam teşvik etmişti. “Neşe radyo sınavlarını takip et. Sesin çok gür ve radyoya müsait bir ses rengin var, değerlendir.” demişti. Benim şansım radyoya yetiştirilmek üzere girmiş oluşum. Çünkü radyoya girdikten sonra bir müddet kurs dönemi yaşadım. Oryantasyon kursları, sınavlar ve sonuçta 1985 senesinde kadromu alarak, çok büyük bir zevk ile TRT kurumunun çatısı altında, eğitimli sanatçı olarak bu zamana kadar görevimi sürdürdüm. Ve 4 sene önce de TRT’den emekli oldum. Benim için TRT hep gurur vesilesi oldu.
 
Altyapımı TRT’den Aldım

Sanat altyapınızı TRT’den aldığınızı söyleyebilir miyiz?

Tabii hocalarım Erkan Sürmen, Yaşar Aydaş, Nida Tüfekçi, Mustafa Özgül ve Mehmet Özbek’ten; nota, solfej ve repertuar, Nejat Birdoğan’dan halk edebiyatı, Müberra Yetkin’den ses ve fonetik eğitimi aldım.
 
Konu TRT’ye gelmişken TRT çalışmalarınızdan söz eder misiniz?

O dönemde, yani 4 sene öncesine kadar çok konserlere katıldım. Yurt dışı, yurt içi, güneydoğu, doğu, Bosna Hersek; İtalya, Almanya, Hollanda çok da güzel tepkiler aldım, verdiğim bu konserlerde. Avusturya’da, Birleşmiş Milletlerde konser verdim, Türk ekibi ile. Biliyorsunuz folklorumuz dünyada hep birinci olmuş (Halk Oyunları diyelim, folklor halk bilimi demek, onu da belirtelim) halk Oyunlarımız hep ödül almıştır. Halk Oyunları ile birlikte türküleri temsil ettim Avusturya’da. Çok güzel tepkiler aldım. Hatta o kadar ülke içerisinde bizimle bir de Mısırla bir televizyon çekimi yapıldı. Avusturya programı bitmesine rağmen bizden çok daha konser istendi. İkinci kez çağrıldık ve kültürümüzü tanıtmış olduk. Benim için büyük bir gurur.
 
 
Sanatta 30 Yılımı Doldurdum
 
Geçtiğimiz günlerde, sanatçı arkadaşlarınızın da olduğu, dostlarınızın katılımı ile 30. sanat yılı için düzenlenen gecenizden söz eder misiniz?


TRT’den ayrıldıktan sonra arkadaşlarımın, dostlarımın ısrarı ile Ankara’da güzel bir sanatta 30. yılı gecesi yaptık. O gecede Kubilay Dökmetaş, Nurullah çayır, Gülşen Kutlu, Arif Sağ, Faruk Demir, Ayşe Taş ile birlikte birçok sanatçı arkadaşım bana destek verdi. Dostlar geldiler sağ olsunlar.  Çankırı Belediye Başkanımız İrfan Dinç, Çankırı milletvekillerimiz Hüseyin Filiz, İdris Şahin, (Çandef) Çankırı Dernekleri Federasyonu, Ener Holding, İsmail Işık, Nata Holding,  Namık Tanık, Yunus Marketler zinciri, Yaşar Ayhan, Hacı Baba Kuruyemiş ve sayamadığım daha birçok kişi ve kuruluşlara da ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Çünkü düzenlenen geceye maddi ve manevi katkıda bulundular.
 
Televizyonda İstek Programı Projem Var

30 yıllık Çankırılı TRT sanatçısı Neşe Dilekçioğlu’nun yeni projeleri var mı?
 
Bu kadar sene türkülerle haşır neşir olmuş bir sançtı, gönül dağarcığında türküleri toparlamış bir insan olarak, bundan sonra da türkülerden kopmak biraz zor. Bu anlamda da bir televizyon programı yapmayı düşünüyorum. Orada da hemşerilerimin isteklerini yerine getirmeyi düşünüyorum. İstek programı gibi düşünüyorum projeyi.
Bu projede Çankırılı hemşerilerimin ilgisini, desteğini bekliyorum. Yayınlanacak kanalın ismini vermeyelim. Çünkü, henüz proje aşamasında.
 
 
Halen Dernek Başkan Yardımcısıyım
 
TRT’den emekli olduktan sonra sanat yaşamınız devem ediyor mutlaka. Ama Çankırı’ya ve Çankırı ile ilgili dernek çalışmalarına biraz daha fazla zaman ayırıyorsunuz. Bu çalışmalarınızdan söz eder misiniz?

Takdir edersiniz ki TRT bir devlet kurumu. O yüzden yaptırımları var devlet memuru olduğumuz için, ikinci bir iş yapmaması gibi. Ama son zamanlarda, emekli olmadan önce düzeltildi izinle sanatçılar özel televizyonlara gidebiliyor. Bunun dışında faaliyetleri ne ise; resim, müzik ya da edebiyat. Bu yasak kalktı.
Her radyo - televizyon programımda Çankırı dediğim ve benim Çankırı’ya ilgimi bildikleri için Ankara Çankırılılar Dernek Başkanım radyoya gelip beni derneğe davet etti. Büyük bir mutlulukla gittim. Daha öncede misafir olarak gitmiştim. Ve Mustafa Sansarlıoğlu döneminde dernek başkan yardımcısı oldum. Halen dernek başkan yardımcılığı olarak görevim devam ediyor. Ben sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesi gerektiğine birleşerek federasyondan konfederasyona geçmenin doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü şunu görüyorum ben, kısır kavgalarla Çankırı’ya biraz zor. Neden? Bir elin nesi var iki elin sesi var.
Çankırı insanı politik görüşü ne olursa olsun bir kenara bırakıp, Çankırı adına Çankırı sevdası adına bir şeyler yapması lazım. Gelişen Çankırı’nın içerisinde kendisi de olur. Çorbada onunda tuzu olur.
Şimdi de İstanbul’dayım. Bu anlamda bugün buraya Sayın Başkan Vahap Yartaş beyefendinin ve yardımcısı Mehmet Dereli Beyefendinin davetlisi olarak geldim. Çankırılı sanatçıların dernekleşmesi gibi bir çabaları var.  
 
 

 
Çankırılı Sanatçıları Dernekleştirme Çabamız Var
 
Çankırılı sanatçıların dernekleşmesi ile ilgili düşünceleriniz nedir? Hem Çankırılı hem de dernek çalışmalarında bulunan sanatçı olarak bu konuda çalışmalarınız neler?

Ben yıllarca Çankırı denildiğinde, ekonomik boyutunu bir kenara bırakarak içimdeki sevda ile patika yollarında yürüdüğüm Çankırı’nın sevdası içine sinmiş, nefesi Çankırı kokan bir sanatçı olarak üzerime düşen vazifeleri biliyorum. O yüzden büyük bir zevk ile bu görevi yerin getirmek isterim.
Şimdi bu platform içerisinde Çankırı sanatçılarının derneğinin kurulması, onların haklarının korunacak olması gerçekten çok anlamlı. Ben, biraz önce de bahsettiğim gibi Çankırı sevdası olan insanların Çankırılı olan insanların bir araya gelerek bu işi büyütmeleri gerektiğini söylüyorum. Sivil toplum örgütlerinin yaptırım gücünü çok iyi biliyorum.
Bu anlamda da Çankırılı Sanatçılar Derneği’nde bir görev düşerse zevk ile yapacağıma inanıyorum. Bence biraz gecikilmiş bile olsa bütün sanatçı dostlarımın bu oluşumu destekleyeceklerine inanıyorum. Yeni yetişen birçok arkadaşımız var, örgütlülük güç demektir. Ben bunun sıkıntılarını yaşadım.
Hemşerilerime de buradan şunu iletmek istiyorum. Bana kırılmasınlar ama Çankırı sevdalısı 30 senelik sanatçıyım hala davet edilmediğim birçok ilçemiz var. Kendi sanatçısına sahip çıkmayan bir toplum düşünemiyorum ben.
 Çünkü biz bu kültürün bir parçasıyız. Bu kültürün parçası olan sanatçılara da halkın sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Biz onlara bu sıcaklıkla koşarken, onlarda bize el uzatmalılar diye düşünüyorum. Bazı festivallerde görüyorum, Çankırılı olmayan sanatçıların istediği ücretle çağrıldığını, geldiğini. Görüyorum ki şimdiki anlayış; bütün festivallerde, bütün etkinliklerde Çankırı’yı en iyi temsil edecek Çankırılı sanatçılardır. İnsanların; bu kültürü bilen, bu türküleri bilen, o lezzeti verebilen sanatçıları etkinliklerde görmek istemeleri, onlara sahip çıkmanın Çankırı’ya sahip çıkmak olduğunu anlamaya başladığının işareti olarak anlaşılabilir. Bu birleşme de onu gösteriyor zaten. Yine bu kültürü bilen, bu türküleri bilen, o lezzeti ifade edebilen sanatçıların Çankırılı sanatçılar olduğunu görüyorum. 
Büyük bir ihtimalle de bundan sonra bu anlayış değişecek ve sanatçılarına Çankırılılar sahip çıkacaktır

 
Sanatçı Desteklenmezse Sanat Yok Olur
 
Sanatın uygulayıcıları, icracıları sanatçılar desteklenmez ise yok olurlar. Sanatçılar yok olursa sanat yok olur. Kültürümüz yeni kuşaklara taşınamaz diye bir sonu çıkarabilir miyiz?   

Biz kültür elçileriyiz. Bir siyasetçi Çankırı için nasıl çaba sarf ediyor ise, Çankırı’ya yatırım yapılması fikrini ortaya koyuyorsa, Çankırı için çabaları fabrika açmak, işsizliği azaltmak için istihdam yaratmaksa, Çankırılı sanatçının hedefi de insan, insana ulaşmak. Sanatı ile Çankırı insanına kültürünü taşımak. Çankırılı sanatçı sadece Çankırı’nı içerisinde kalmaz ki. Türkiye’nin her yerine ulaşır. Anadolu’da bir Çankırı türküsü okununca Van’da da insanlar dinler, Ege’den de dinler, Orta Anadolu’dan da dinler, Karadeniz’den de dinler. Dolayısı ile kültür faktörü her bölgede etkili olur. Her bölgede Çankırı türküleri dinlenir. Bu anlamda da sanatçının elinden tutulması gerekir ki sanatçı yöresel ölçekte kalmasın. Türkiye’ye hitap edebilsin.
 
 
Çankırılı sanatçı Neşe Dilekçioğlu olarak Çankırılılara, Takipçilerinize, sevenlerinize son olarak neler söylersiniz?

Ben Çankırılılara her zaman birlik olun çağrısı yapmak istiyorum. Ben Çankırılıların “birlik olun” derken ne anladıklarını biliyorum. Şimdi güzel faaliyetler oluyor. İçim kıpır kıpır oluyor bu faaliyetleri gördükçe. Yıllardır gelip İstanbul’da Çankırılıların etkinliklerine katıldım. Ama sanki bu dönemde Çankırı sevdası Çankırı aşkı daha da çoğaldı. Dilerim daha da çoğalsın. Çünkü istediğim, umduğum yerde değil Çankırı. Çok daha farklı yerde olması gerekirken, kültür hazineleri ile daha geride olduğunu görüyorum. Mahzun şehri Çankırı diyorum ben.
 Benim Çankırılardan ricam derneklere, sivil toplum örgütlerine üye olsunlar. Çankırı için çabaları osun.
Neşe Dilekçioğlu kimdir

Aslen Çankırılı olan Neşe Dilekçioğlu, babasının mesleği nedeni ile Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra 1981 de TRT’nin açtığı sınavla radyoya girdi. 3 yıllık stajyerlikten sonra ses sanatçısı olarak TRT’de görev aldı. TRT’nin usta sanatçılarından nota, solfej ve repertuar dersleri aldı. Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda konser verdi. Türküler derleyip TRT repertuarına kattı. Sanatta 30. Yılını tamamlayan Neşe Dilekçioğlu TRT’den emekli oldu. Sanatçının Hüzün Çiçekleri adlı bir de şiir kitabı bulunuyor.