Yeme de yanında yat! Bu tadın üzerine tat yok!

Yeme de yanında yat! Bu tadın üzerine tat yok!

Yeme de yanında yat! Bu tadın üzerine tat yok!
Yeme de yanında yat! Bu tadın üzerine tat yok! Türkiye'nin sahillerden sonra en fazla ziyaret edilen turizm yerlerinden biri olan Safranbolu, doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve misafirperverliği ile gelenleri adeta büyülüyor.

Geleneksel evleri ile tanınan Safranbolu, son yıllarda farklı etkinlikleriyle de turizmcilerin gözdesi. Ulaşımının kolay olması, tarihi dokusu nedeniyle yıllarca turist ağırlayan Safranbolu, son yıllarda doğaseverlerin de ilgisini çekiyor.

-SAFRANBOLU'NUN SON SEMERCİSİ-
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan kentin en yaşlı zanaatkarlarından ve Safranbolu'nun son semercisi 88 yaşındaki Mehmet Ağyaroğlu, şehrin dokusunun büyük ölçüde korunduğuna, Safranbolu'nun UNESCO'nun Dünya Miras listesine alınması ile birlikte, bölgede tarihi binalarda birçok restorasyon çalışmasının yapıldığına vurgu yaparak, ''Yaşayanı, binaları, zanaatkarı ile Safranbolu demek tarih demektir'' dedi.

Eski Safranbolu denilen tarihi bölgenin kanyonlar üzerinde kurulduğuna işaret eden yaşlı zanaatkar, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ben bu mesleği çocukluğumdan beri yapmaktayım ve kendimi bildim bileli buradayım. Eski şehir buradan ibaretti. Ancak, sonradan şehirleşme Karabük yönüne doğru gelişmeye başladı. Şehir gelişmeden önce burada birçok mesleğin icra edenler vardı. Herkes eski usul çalışıyordu. Eşeğine katırına semer arayan bana gelirdi. Bende elimden gelenin en iyisini yapardım. Şimdi kalmadı.

Büyüklerimiz buraya yerleştiklerinde verimsiz yerler olarak nitelendirdikleri kanyonlar üzerinde bina dikmişler, verimli alanlarda ise tarım yapıyorlardı. Anlayacağınız, eski tarihi dokunun bulunduğu alan kanyonlar üzerine kurulmuş. Eğer çarşıyı ve tarihi dokunun bulunduğu alanı gezersiniz bir güzel görürsünüz.''

-HALA SICAK DEMİR İŞLİYOR-
Sıcak demire hayat veren Hüseyin Şahin Özdemir de bu mesleğin son halkası olarak kendisini görüyor. Eskiden bölgede birden fazla sıcak demir ustasının bulunduğuna dikkati çeken Özdemir, teknolojinin gelmesi ile birlikte sıcak demircilik mesleğinin de yok olma noktasına geldiğini söyledi. Çocukluğunda çırak olarak bir demircinin yanında çalışmanın bir ayrıcalık olduğunu anlatan Özdemir, şimdilerde ise çırak bulmanın ayrıcalık olduğunu kaydetti.

Özdemir, tarih kenti dokusu nedeniyle Safranbolu'da birçok restorasyon çalışmasının yapıldığını ifade ederek, hala sıcak demirden ekmek yiyebildiğini söyledi. Kabaralı süslü halkalı kapılara kilit, kapı kulpları gibi birçok materyal yaptıklarını anlatan Özdemir, tarihi evlerin bulunduğu ve restorasyon işleminin yapıldığı birçok tarihi konağa hala eski usulle kilit ve kulp yapmaya devam ettiğini belirtti. Özdemir, ata mesleği olan sıcak demircilik mesleğinin kendisinden sonrakilerin yapmayacak olmasından da büyük üzüntü duyduğunu sözlerine ekledi.

-GELENEKSEL SAFRANBOLU EVLERİ'NİN KAPISINDAKİ SIR-
18. ve 19. yüzyıl Osmanlı kent dokusunu günümüze değin koruyabilen Safranbolu'daki tarihsel anıtların çoğu, Candaroğulları ve Osmanlı dönemlerine ait. Safranbolu'daki tarihsel anıtlar çoğunlukla kare ya da kareye yakın planlı, düz çatı ya da kubbe ile örtülü, moloz taştan yalın örnekler. Her evin kendine özgü hikayesi ve geçmişi bulunurken, Safranbolu evlerindeki kapılarının sırrı ise oldukça ilginç. Çandaroğulları ve Osmanlı dönemlerine ait birçok evin kapısında 2 adet tokmak bulunuyor. Sır da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Zil niyetine kullanılan tokmaklar, gelen misafirin bayan mı, erkek mi olduğunu gösteriyor.

Türklerin asırlardan beri mesleklerinden biri olan sıcak demircilik zanaatkarların da mesleğinin inceliğini ortaya koyuyor. Yapılan tokmaklar hala eski Safranbolu'da kullanılıyor.

-SAFRANLI LOKUM-
Son dönemlerde Safranbolu, turizmle birlikte lokumculukla da anılmaya başlandı. Çeyrek asırdan beri Safranbolu'da varolan lokumculuk hergeçen gün büyüyerek bir sektör haline gelmeye başladı. Lokumcu Erdinç Sezer fındıklı, safranlı, çifte kavrulmuş Antep fıstıklı, güllü ve sakızlı lokum yaptıklarını, istendiği takdirde doğadaki tüm esanslarla lokum yapılabileceğini söyledi. Lokumculuk mesleğinin turizmle parelel bir şekilde geliştiğine dikkati çeken Sezer, kimyasal maddeler kullanmadıklarını Safranbolu lokumunun bir marka olduğunu ifade etti.

Safranbolu'nun 2 bin 500 yatak kapasiteli Mart ve Kasım ayları arasında onbinlerce misafiri ağırlayan bir turizm cenneti olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Safranbolu'da turizm iç turizmle başladı. Daha sonraları Japonya, Kore başta olmak üzere dünyanın birçok yerinden misafirlerimiz gelmeye başladı. Tabii bu da beraberinde birçok katma değer getiriyor. Tüm Safranbolulular bundan bir şekilde etkileniyor. Bakkalından manavına, kasabından hediyelik eşya satana kadar. Bölgemizde sadece 8-9 ay olan turizm sezonunu tüm yıla yaymamız gerekir.

Burada hala eski usul çalışan zanaatkarlarımız var. Bunlar demirci, yemenici, semerci vb. Bunlar dünyanın birçok bölgesinde teknolojiye yenildiler. Bunlar bir şekilde desteklenerek, görsellik anlamda burada kalmalılar. Yani tarihi her anlamda yaşatmamız lazım.''

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER