Bitlis suikastinde üç büyük iddia

Bitlis suikastinde üç büyük iddia

Bitlis suikastinde üç büyük iddia


Emekli Albay Hakim Hasan Tüysüzoğlu, Eşref Bitlis olayı ve kritik YAŞ'ı değerlendirdi ve şok açıklamlar yaptı!..

Jandarma Eski Genel Komutanı Eşref Bitlis'in şehit olduğu esrarengiz uçak kazasında olay yerine nöbetçi savcı olarak ilk giden emekli Albay Hasan Tüysüzoğlu, sessizliğini bozdu ve Bugün'e üç müthiş iddiada bulundu!..

1 - Uçak havada değil yerde infilak etti!
2 - Soruşturmada bizi devre dışı bıraktılar
3 - Sorumlusu terfi etmemeliydi ama terfi etti!

İşte Tüysüzoğlu'ndan şaşırtan açıklamalar;

Orgeneral Atilla Işık'ın emekliliğini istemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Atilla Işık'ın bilhassa Hasan Iğsız Paşa'nın görevlendirilmemesini protesto ettiğini ve ona destek olmak amacıyla hükümeti zor durumda bırakmak için istifa ettiğini düşünüyorum.

Kurumsal bir baskı görmüş olabilir mi?

Sanmıyorum, "hükümetin adamıymış" intibaını kırmak için istifa etmiş olabilir.

Hükümete yakın olması hainlik mi?

"Bizi tercih etmediler de seni niye tercih ettiler" algısı ortaya çıkmış olabilir. Yaşanan olaylar, muhtıralar, darbe teşebbüsleri var. Genç bir teğmen, ülkenin Cumhur-başkanı'na "Sayın Cumhurbaşkanı" diye hitap edebildi.

EMİR-KOMUTA İÇİNDE

Hükümete, cumhurbaşkanına, başbakana, herhangi bir siyasetçiye yönelik hareketlere karşı bir askeri savcı resen soruşturma başlatabilir mi?

Askeri savcılar emir komuta zinciri içinde çalışıyor. Genelkurmay'da bir savcı, komutanların izni olmadan resen soruşturma açamaz. Açarsa başı sıkıntıya girer, görev yeri değiştirilir. Onun için komutanlarla ters düşmek istemezler. Suya sabuna dokunmama tercih edilir, komutanlıktan emir gelmeden resen soruşturmaya kalkışmazlar. Ağır cezalık suç işlenmişse, bunlarla ilgili anında harekete geçerler.

IĞSIZ'IN ATANMAMA NEDENİ...

Komutanın izin verdiği ölçüde hukuk işliyor yani.

Mesela, Dursun Çiçek'in üstünden emir almadan böyle bir planı kaleme alması mümkün değil. Hasan Iğsız'ın atamasında yaşanan sıkıntılardan birisinin de bu olduğunu düşünüyorum. Çiçek'in komutanlarından emir almadan bu planı hazırladığını söylemek inandırıcılıktan uzak. Ben inanmıyorum, kimi inandıracak-larsa inandırsınlar.

Bir askeri savcı kendi kendine general hakkında soruşturma yapabilir mi?

Ben de bir generalin suç işlediğine kanaat getirdim, bunun için soruşturmaya yetkili makama intikal ettirdim. Ancak komutana yazabilirim, o da soruşturma emri için Genelkurmay Başkanlığı'na ulaştırır. Genelkurmay Başkanı izin vermezse hiçbir şey yapılamaz.

Türkiye günlerdir Yüksek Askeri Şûra Toplantısı'nı tartışıyor, bu noktaya gelinmeden tedbir alınamaz mıydı?

Milli Savunma Bakanı'nın 926 Sayılı Askeri Personel Kanunu'nun 65. maddesi uyarınca hakkında iddianame yazılan ve 5 sene ile daha yukarı hapis cezası gerektiren askeri personeli derhal açığa alması gerekiyor. Bu uygulanmadı. Mesela, Saldıray Berk, görevinden dolayı, çağrıldığı halde savcılığa, mahkemeye gitmedi. Açığa alınmış olsaydı böyle olmazdı.

Açığa alma nasıl gerçekleşiyor?

Milli Savunma Bakanlığı, Askeri Adalet İşleri Başkanlığı'na bir yazı yazarak açığa alma emrini hazırlattırabilir. Milli Savunma Bakanı imzalar, açığa alınan personelin bir üst makamına bildirir.

Askeri Adalet İşleri Başkanlığı'nın başında bir albay bulunuyor, böyle bir yazı yazmazsa ne olacak?

Görevinden alınır.

Milli Savunma Bakanı bir kuvvet komutanının açığa alınmasını isteyebilir mi? Kuvvet komutanının açığa alınması da bakan imzasıyla gerçekleşebilir.

TOPLU İSTİFA KANUNA AYKIRI

Sizce bu kriz nasıl aşılır?

Şu anda bu görevleri yürüten kişiler görevlerinin başında, 30 Ağustos'a kadar zaman var, halledilmeyecek bir mesele değil. Bir albay, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı karşı çıksa dahi şûra üyelerinin görüşüyle generalliğe terfi edebilir. Başbakan da icra makamı olarak bunu uygulamak durumundadır, ancak Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlarının atamasında durum böyle değil.

Bütün generaller istifa ederse ne olur?

Türk tarihinde bazı olayları yaşadık, cihan savaşımızda yüzbaşıların alayları, tümenleri idare ettiğini gördük. Allah o günleri bir daha göstermesin. Böyle bir davranış içine girip ülkeyi zorda bırakacaklarını düşünmüyorum. Toplu istifa olmaz diye Askeri Ceza Kanunu-'nda müeyyide var. Toplu olarak istifa edilmez. Disiplin cezası verilebilir, idare istifaları kabul etmeyebilir.

ÇUBUKLU KARŞI ÇIKTI

Türkiye referandum sürecine gidiyor, değişikliklerden bir tanesi de YAŞ kararlarının yargıya götürülmesi.

Ben 125. madde mağduruyum. 125. madde nedeniyle Silahlı Kuvvetler'den ayrılışımızı yargıya taşıyamadık. Benim gibi Silahlı Kuvvetler'den 12 hakim subay atıldı. Hakim subayın ordudan atılması her şeyden önce anayasanın hakimlik teminatına aykırı. Konuyu Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne götürdük, Anayasa Mahkemesi'ne sorulmasını istedik. Bugün Genelkurmay Adli Müşaviri olan, tümgeneralliğe yükseltilen Hıfzı Çubuklu, o zaman Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde yarbay rütbesinde üye hakimdi. Bizim dosyalarımızın görüşülmesinde ona da görev verilmiş. Kendisinden kıdemli daire başkanları, generaller Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi yönünde görüş bildirdiler, ancak Çubuklu ve subay üyeler karşı çıktılar. Böylelikle konunun Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi de engellendi.

SIKIYÖNETİM MAHKEMELERİ KURULMASIN DİYE "EVET"

12 Eylül'de, sıkıyönetim mahkemelerinde görev yapmış bir askeri hakim olarak "Evet" diyorsunuz yani.

Sıkıyönetim mahkemesinde verilen görevleri yerine getirdik. Tekrar Türkiye'de sıkıyönetim mahkemeleri kurulmasın, hiçbir hakim arkadaş orada görev yap-masın.Gencecik çocukların mahkemedeki durumları, anneleri, babaları gözümün önünden gitmiyor. O günlerde darbe anayasasına millet bu durumdan bir an önce kurtulmak, normal yasal düzene geçilmesi için "evet" dedi. O gün oylamada anayasaya "Evet" verilirken, Evre-n'in cumhurbaşkanlığının onaylandığını bile bilmiyorduk.

Dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağı düştüğünde olay yerine giden ilk savcı sizsiniz.

Eşref Bitlis'in uçağı düştüğünde nöbetçi savcı bendim. Yüksel Ferah kıdemli savcı, benden daha kıdemsiz yardımcı savcı Serdar Karapınar ve ben vardım. Nöbetçi savcı olarak hemen olay yerine intikâl ettim. Karapınar'a da "Bir uçak düşmüş. Olay yerine intikal ediyoruz. Bana yardımcı olursun gel" dedim.

PATLAMA YERDE OLDU

Olay yerine gittiğinizde nasıl bir görüntü vardı?

Yenimahalle'deki Posta İşleme Merkezi'ne uçak düşmüştü. Biz gidene kadar askeri personel güvenliği sağlamaya çalışmış. Düşüş anını gören şahısların kimliklerini tespit ettikve ifadelerini aldık. Orada aldığımız bilgiler, uçağın havada infilak etmediği, düştükten sonra infilak ettiği yönündeydi. İfadesine başvurduğumuz herkes bunu söyledi.

Olay yerinde kendisini gördünüz mü?

Rahmetli Jandarma Komutanı tanınır haldeydi. Kol, bacakları kopmuştu, ama beden olarak tanınıyordu, yüzü tanınacak haldeydi. Bana paşamızın cüzdanını verdiler. Cüzdanında bir miktar para ve ayetler vardı. Biz orada gereken tespitleri yaptık. Herkesin ocağına ateş düşmüş. Daha sonra, "Kim nöbet tutmuş, benzin ne zaman konulmuş, araca yaklaşan var mı" diye uçağın gecelediği hangara gittik. Benzini koyanları, uçağa yaklaşanları bulduk. Genel değerlendirme aracın güç kaybettiği, buzlanma olduğu ve düştüğü yönünde oldu.

DOSYA BİZDEN ALINDI

Bugün geriye dönüp baktığınızda sizin değerlendirmeniz ne yönde?

O zaman çeşitli iddialar oldu, uçağa bomba yerleştirildiği iddiaları da vardı. Bomba olsa havada infilak eder, düştükten sonra ayrıca patlama olabilirdi. Bomba yoktu, ama bizim ulaşamayacağımız, tespit edemeyeceğimiz başka teknikler kullanılmış olabilir. Meselâ benzine su karıştırılmış olabilir. Daha sonra benzin karışımlarının tahlilleri yapıldı, ama ben sonuçları görmedim. Bizi devre dışı bıraktılar, sonuçlarla ilgilenemedik.

Neden devre dışı bırakıldınız?

Baştan "birlikte çalışalım" dediği halde, sonra bilmediğimiz nedenlerle dosyayı bizden aldı, bir daha karıştırmadı, kendisi yürüttü. Uygulama gereği kimin nöbetinde olay olmuşsa, soruşturma sonuçlanana kadar o bakar. Soruşturmaya ilk başlayan kişi benim, ondan sonra kıdemli savcı dosyayı bizden aldı, nihai karara o bağladı. Takipsizlik, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi.

Kozmik evrakları yanında olabilirdi

Otopsi yapıldı mı?

Hayır, otopsi yapılacak bir durum yoktu. Çoğu yanıktı. Kömür olmuşlardı. Gülhane'den telefon açtılar, "İşin içinden çıkamıyoruz. Ne yapalım" dediler.

Cem Ersever'i gördünüz mü?

Cem Ersever ile bir karşılaşmam olmadı.

Komutanın bir çantası verildi mi size?

Hayır, sadece cüzdan aldık. Jandarma Genel Komutanı'nın kozmik evrakları da olabilirdi yanında, ama bize bir çanta verilmedi.

JANDARMA KOMUTANI ÖLDÜ SORUMLUSU TERFİ ETTİ

Böylesine bir olayı ilk soruşturan savcı olarak sizin dikkatinizi çeken hiçbir garip olay yok mu?

Ben bulunduğum soruşturma devresinde uçağa bomba konulmadığından ve uçağın havada infilak etmediğinden eminim. Uçağı imal eden firmadan görüş soruldu. Firma kendisini kötüler mi? Ona eşdeğerdeki bilgilere, tekniğe sahip olan diğer firmalardan görüş sorulmalıydı. Uçakta diyelim ki buzlanma oldu, demek ki gereken tedbirler alınmamış. Bu tedbirlerin alınmamasının sorumluluğu komutana aittir. Terfi etmemesi lazımdı, terfi etti.

Komutan kimdi?

Armağan Kuloğlu, Kara Havacılık Okul Komutanı. O zaman tuğgeneraldi, tümgeneral oldu. Aynı dönemde o üsden kalkan başka helikopterler de düştü. O soruşturmaları da ben yürüttüm. Komutanlıktan gelen emirlere göre pilot geceyi nöbette geçirmişse ertesi gün ona uçuş görevi verilmez. Helikopteri kullanan iki pilot arkadaşa nöbetçi oldukları halde görev verildiğini tespit ettim. Bu emirlerin bir albay ve komutan Kuloğlu'nun direktifi ile verildiğini tespit ettim. Albay hakkında doğrudan işlemi ben yaptım, Kuloğlu için hakkında tahkikat yapılması gerektiğini Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na yazı ile bildirdim. Kuloğlu karargâha geldiğinde mutlaka bana da uğrardı. Benim hakkındaki yazımdan sonra bana uğramaz oldu. Uçak düştü, Jandarma Genel Komutanı hayatını kaybetti, başka helikopterler de düştü, tuğgeneral yükseldi tümgeneral oldu, hakkında bir işlem yapılmadı.

İNTERNETHABER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER