Bebek mamasında kurşun çıktı

Bebek mamasında kurşun çıktı

Bebek mamasında kurşun çıktı
Bakanlığı'nın analizinden korkunç sonuçlar çıktı...

Türkiye’de özellikle belli bölgelerde çok tüketilen toz ve pul kırmızı biberin yüzde 15’inin limitin üzerinde aflatoksin içerdiği 2009 denetimleriyle ortaya çıktı. Aflatoksin, karaciğer kanseri ve kronik zehirlenme gibi yüksek riskler taşıyor ve tedavisi de çok zor

GAZETE HABERTÜRK / HT EKONOMİ / Esen EVRAN

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın 2009 yılında 22 bin 172 gıda örneğinde yaptığı analiz sonucunda, bin 171 örnek olumsuz bulunmuş. Başka bir ifadeyle gıdada ortalama olumsuz örnek oranı yüzde 5.28 düzeyinde olmuş. Tek başına hiçbir şey ifade etmeyen bu cümleyi, ürün bazında detaylarına inip, sonra da uzmanına yorumlatınca, belli ürünlerde korkutucu sonuçlara ulaşılıyor. Okuyanı ürküten ilk sonuç, alınan 122 bebek maması örneğinin yüzde 2.46’sında limitlerin üzerinde kurşuna rastlanması. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Metalurji Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu, bu bulguyu şöyle değerlendiriyor: “Kurşun, ağır metaldir ve vücutta birikir. Bu, çocukların bebekliklerinden başlayarak sağlıksız bir gelecek tehlikesini yaşamaları demek oluyor. Yüzde oranlarının bu anlamda hiç önemi yok.”

FINDIK ZAMANLA DÜZELDİ
İkinci bulgu, acı biber bağımlılarını ilgilendiriyor. Piyasadaki pul ve toz kırmızı biberin yüzde 14.77’sinde limitlerin üzerinde aflotoksin bulunmuş. Aflotoksin karaciğer kanserinin en önemli nedenlerinden biri ve kurutma sürecindeki nem ve toprağa temasla oluşuyor. Pul biber tüketiminin, bağımlılarda günde en az üç öğün olduğu düşünüldüğünde, alınan miktarın artmasına bağlı olarak riskin de arttığını söylemeye gerek yok. Prof. Boyacıoğlu bu bulguyla ilgili olarak da bu oranların yüksek olduğunu belirtiyor ve “Hemen gerekli koruyucu tedbirlerin alınması gerek. Aflotoksin karaciğer kanseri gibi kronik zehirlenme gibi yüksek riskler taşıyor” yorumunu yapıyor. Geçmişte fındıkta çok yaşanan bu sorunun çözümü için yol alındığı görülüyor, oran yüzde 1.03’e düşmüş. Analiz edilen kuru kayısıların yüzde 13.54’ünde ise limitlerin üzerinde kükürtdioksit saptanmış.

İLAÇ KALINTISI HEP DERDİMİZ
Denetimlerde kuru incir örneklerinin sadece yüzde 3.09’unda limitin üzerinde aflatoksin çıktığı buna rağmen incir ezmesi örneklerinin yüzde 17.39’unda limitin üzerinde aflatoksin saptanmasını da Prof. Boyacıoğu, “İncir ezmesinde yüzey bütünlüğü bozulmuş incirler kullanılıyorsa aflatoksin oluşumu yükselebiliyor” diyor. Zirai ilaç kalıntılarında ise 2008’de yüzde 4.14 olan yüksek oranlı kalıntı oranının 2009’da yüzde 6.85’e çıkmış olması bu konuda yol alınması bir yana geriye gidildiği şeklinde yorumlanıyor.

UCUZ ÜRÜN KARIŞTIRILIYOR
Tarım Bakanlığı bulgularına göre geçen yıl analiz edilen balların yüzde 16.7’sinde, pekmezde ise yüzde 33.76 oranında taklit ve tağşiş (ürüne başka malzeme karıştırarak maliyet düşürme) saptandığı da ortaya konan bir başka buldu. Bitkisel sıvı yağlarda da aynı hileler var, bu hile daha ucuz yağı karıştırarak pahalı yağda haksız rekabet yaratarak tüketiciyi kandırmayı içeriyor ki sağlık riskleri yanında göreceli ‘masum’ kalıyor.

KURŞUN TEHLİKE VÜCUTTA BİRİKİR
İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Metalurji Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu, Bebek maması konusu çok çarpıcı, kurşun ağır metal, çok tehlikeli. Vücutta birikiyor. Çocukların bebekliklerinden başlayarak sağlıksız bir gelecek tehlikesini yaşamaları anlamına geliyor. Yüzde oranlarının ne olduğu önemli değil, bu bulaşmaların düzenli olarak kontrolü şart. Ayrıca hastalık yapıcı bakterilerden bahsediyorsak da gıda güvenliğinin sağlanması için çok çalışılması gerektiği ortada” diyor

Pekmezin yüzde 34’ü standarda uymuyor, balda sorun bitmiyor

* Pekmezin yüzde 33.96’sı, balın yüzde 16.74’ü, kanatlı etlerinin yüzde 17.98’i standartlara uymuyor.
* İncir ezmesinin yüzde 17.39'unda, ballı çerez örneklerinin yüzde 21.62'sinde, kırmızı toz-pul biber örneklerinin yüzde 14.77'sinde limitlerin üzerinde aflatoksin bulundu. (Aflotoksin karaciğer kanserine neden oluyor).
* Antepfıstığında aflatoksinli örnek oranı yüzde 5.23.
* Kuru kayısı örneklerinin de yüzde 13.54’ünde limitin üzerinde kükürtdioksit bulundu.
* Beyaz peynir örneklerinin yüzde 3.64’ü mikrobiyolojik açıdan sorunlu. (Bu bulgu peynirde salmonella, brusella gibi hastalık riski olduğunu gösteriyor)
* Dondurmada da mikrobiyolojik uyumsuzluk oranı yüzde 3.64
* Mikrobiyolojik uyumsuzluk tavuk, hindi benzeri kanatlı etlerinde yüzde 17.98 gibi yüksek oranda bulundu.
* Bitkisel ürünlerde yapılan zirai ilaç kalıntısı analizinde yüzde 6.85 oranında limitlerin üzerinde kalıntı tespit edildi.
* Hazır yemeklerde yapılan analizde de yüzde 4.42 oranında mikrobiyolojik uyumsuzluk saptandı.
* Bebek mamalarında kurşun aranması için 122 örnekte yapılan analizde, 3 örnekte limitin üzerinde kurşuna rastlandı. Bu, oransal olarak yüzde 2.46 olarak hesaplandı.
* Taze ıspanakta nitrat kalıntısı yüzde 2.40 oldu.
* Alkollü içki denetimlerinde örneklerin yüzde 3’ünde metil alkol bulundu.

Ceza kesmek çözüm değil süreçleri düzeltmek gerek

Mevzuat uyarınca, gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten, satan ve toplu tüketime sunan iş yerlerinin kontrol ve denetimleri bakanlığın yetki ve sorumluluğunda bulunuyor. Bakanlık, geçen yıl, genel denetim programı çerçevesinde de 92 bin 718'i gıda üretim yerleri, 163 bin 382'si gıda satış yerleri, 94 bin 355'i toplu tüketim yerlerinde olmak üzere toplam 350 bin 455 denetim gerçekleştirdi. Denetimler sonucunda, 8361 adet idari para cezası uygulanırken, 1582 firma veya kişi hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Bu denetimler yeterli mi? Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu bu soruya şu yanıtı veriyor: “Evet bazı yaptırımlar var, para cezası, işyeri kapatmak, savcılığa suç duyurusunda bulunmak gibi. Ama bu cezalar sağlığa zararlı ürünlerin tüketilmiş olma gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Ne yiyeceğiz biz Allah aşkına? İşte onun için gıda üretim sistemlerinin tarladan çatala güvenliğini sağlayacak bir mekanizma olması lazım bunun bir parçası denetim, ama önemli bir parçası eğitim, sürekli izleme ve önleyici tedbirleri bulmaktır. Tarım ilacı kalıntıları artmış gözüküyor. Tarım Bakanlığı ilaçta reçeteli kullanıma geçti, artık herkes alamayacak diye düşünüyoruz. Mücadele yöntemlerinin, ilaç kullanıma ilişkin eğitimlerin yoğn bir şekilde verilmesi ve çiftçinin bilgilendirilmesi lazım. Ve artık örneklerini gördüğümüz iyi tarım uygulamala yaygınlaşması lazım.

(Kaynak: Habertürk)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER