Babacan 71 maddelik bir eylem planı ile İstanbul'u atağa kaldıracak

Babacan 71 maddelik bir eylem planı ile İstanbul'u atağa kaldıracak

Babacan 71 maddelik bir eylem planı ile İstanbul'u atağa kaldıracak
62 adım sonra İstanbul finans merkezi Babacan 71 maddelik bir eylem planı ile İstanbul'u atağa kaldıracak
 İstanbul’un uluslararası nitelikte bir finans merkezi olabilmesi için Eylül 2009’da 71 maddelik bir eylem planı hazırlandı. Aradan geçen 1.5 yılı aşkın sürede bu eylemlerin sadece 9 tanesi gerçekleşebildi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Finans Merkezi denince akla Ataşehir’deki gayrimenkul projesi geliyor. Oysa bizim niyetimiz İstanbul’u ilk 10 finans merkezinden biri yapmak.

Biz ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz, takvim dahilinde ilerliyoruz” dedi

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Eylül 2009’da İstanbul Finans Merkezi ile ilgili eylem planını açıkladıklarını hatırlatarak, bugün itibarıyla 71 eylemden 9’unu tamamladıklarını, 13’ünde önemli ilerleme kaydettiklerini bildirdi. Babacan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından düzenlenen “İstanbul Finans Merkezi Konferansı”nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 2023 hedeflerine değinerek, 2023 kapsamında İstanbul’un dünyanın en önemli 10 finans merkezinden biri olmasını da hedeflediklerini vurguladı.

Eylül 2009’da İstanbul’un finans merkezi ile ilgili eylem planını açıkladıklarını anımsatan Babacan, “5 yıl daha var bu eylem planının tamamlanması için. Bugün itibarıyla 71 eylemden 9’unu tamamlamış durumdayız. 13’ünde önemli şekilde ilerlemiş durumdayız. Diğer eylemlere takvim dahilinde devam ediliyor. Biz ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Somut tarihler, somut hedefler var” diye konuştu.

Haritaya bakıldığında aslında Almanya’dan başlayıp Güney Doğu Asya’ya uzanan coğrafyada İstanbul’un finans merkezi potansiyelinin açık olduğunu ve hangi ülkeler olabilir diye bakıldığında Türkiye’nin rakipsiz bir şekilde ön plana çıktığını kaydeden Babacan, yapılan tüm altyapı projeleri, Kanal İstanbul gibi projelerin ilerde nasıl bir şehir olacağının işaretlerini verdiğini söyledi.

İstanbul Finans Merkezi projesi denildiğinde akla Ataşehir’deki gayrimenkul projesinin geldiğine dikkati çeken Babacan, projenin bundan ibaret olmadığını, şehrin her bir köşesini etkileyecek, değerli kılacak olumlu adımlar atacaklarını anlattı. Babacan, “Biz kalıcı, 50 yıl sonrasını, 100 sene sonrasını düşünen bir vizyonla İstanbul’u finans merkezi yapmak istiyoruz” dedi.

Ali Babacan, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgisine de işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Son 8.5 yılda ’Türkiye’ye yatırım yaptım, pişman oldum’ diyen acaba var mı? Çok ciddi değer artışı oldu. Gelip de pişman olan hiç yok. Bunun önümüzdeki dönemde de benzer trendde gideceğini öngörmek çok zor değil. Küresel krize rağmen böyle bir performans ortada.”

‘İstanbul’un finans merkezi olabilmesi için eyleme ve planlamaya ihtiyaç var’

Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, İstanbul’un, New York, Londra, Tokyo, Şanghay eksenindeki yeni noktalarından biri olduğunu belirterek, “İstanbul’un bu merkezlerden biri haline gelmesi için eyleme, planlamaya ve öngörüye ihtiyacımız var” dedi.

Dinçer, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından Sabancı Center’da düzenlenen “İstanbul Finans Merkezi Konferansı”nın açılışında, yeni pazarlar ve yeni finans merkezleri bulunduğunun farkında olduklarını belirtti. Dinçer, İstanbul gibi eski bir kentte yeni doğuştan bahsettiklerini, finans merkezlerinin büyümesinin ve gelişmesinin zaman aldığını, İstanbul’un bu merkezlerden biri haline gelmesi için eyleme, planlamaya ve öngörüye ihtiyaçları bulunduğunu söyledi.

Suzan Sabancı Dinçer, sözlerine şöyle devam etti:

“Sonuç olarak İstanbul, New York, Londra, Tokyo, Şanghay eksenindeki yeni noktalarından bir tanesidir. Ancak finans merkezleri arasındaki rekabet de giderek artmaktadır. Mesela Dubai çok önemli bir ilerleme kaydetmiştir. Dolayısıyla yapacak işimiz var. İş ortamımızı yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. Eğer finans merkezleriyle rekabet etmek istiyorsak bu çok önemli rol taşımaktadır. Bunun için yönetmelikler ve vergilendirmede değişikliğe ihtiyacımız var. Bunun için aynı zamanda ulaştırma ve eğitim tesislerinin artırılması gerekiyor ki öğrenciler için de bir fırsat yaratılabilsin. Bu projenin gerçekleştirilebileceğini düşünüyoruz. Çünkü İstanbul’un bir finans merkezi olması için yürütülen çalışmalarda siyasi irade var. İstanbul’u ilk etapta bölgesel, daha sonra ise uluslararası bir finans merkezi yapmak için eylem planı hazır.”

Madem ki böyle bir işe girdik, gereken yapılmalı

Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, “Finans sektörünün rahatlatılması, bu alana gelecek oyuncuların daha serbest hareket edebilecekleri, gerek iş yapabilme açısından rahatlıkları, gerekse vergiler, bankacılık uygulamaları, bankacılık kuralları üzerindeki bazı mali yüklerin uluslararası standartlarda belli çizgiye çekilmesi konusunda bizim de girişimlerimiz var. Bunların da dikkate alınacağından eminim. Madem ki böyle bir işe girdik, bunun kuralları ve gereği neyse yapılması gerekiyor” diye konuştu.

İstanbul’un Moskova veya Dubai gibi yerlerle karşılaştırıldığına değinen Akkurt, belli 6-7 tane kriterlerden bahsedildiğini, ama bakıldığında bunların içinde en istikrarlı hareket edenin İstanbul olduğunu söyledi.

Krizler olduğunda veya borsalarda aşırı dalgalanmalar olduğunda İMKB’nin hiçbir şekilde kapatılmadığını kaydeden Akkurt, bunun sistemin ne kadar sağlıklı çalıştığının göstergesi olduğunu vurguladı.

Batıdan doğuya doğru güç kaymasına da dikkati çeken Akkurt, “Bunu beraberinde ekonomik kayma, sermayenin kayması olarak da düşünecek olursak, tam ortada ülke olarak Türkiye’yi son derece avantajlı olarak görüyoruz. İstanbul hiçbir zaman bildiğimiz Londra, New York veya Singapur ile rekabet ederek bir şey yapacak değil, tamamıyla yeni güç dengelerinin kaymasından dolayı ortaya çıkan ekonomik tabloda dengeleyici bir unsur, zincirin önemli halkası olması açısından yerini alacaktır” şeklinde konuştu.

Vergi artırımı değil seçici indirim arayışındayız

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Türkiye’de finans sektörüyle ilgili vergiler zaten bugün itibarıyla birçok Avrupa ülkesine göre avantajlı. Bu avantajımız, göreceli olarak gittikçe daha da artacak” dedi.

Bakan Babacan, şu anda Avrupa’da birçok ülkede bütçe açığının büyük, borç stoğunun çok yüksek olduğunu, bu ülkelerin tedbir almak zorunluluğu bulunduğunu, alacakları tedbirlerin bir kısmının vergi artışı yönünde olacağını söyledi. Vergi deyince bugünlerde birçok ülkede pek çok hükümetin aklına finans sektörünün geldiğini ifade eden Ali Babacan, şöyle konuştu:

“Biraz da siyasi açıdan daha kolay vergilendirilecek bir alan. Konuyu ’Krizin sebebi bankalar, bankalara da vergiyi yüklüyoruz’ diyen liderler için, hükümetler için anlatması kolaylaşıyor. Ama Türkiye’ye gelince, Türkiye’nin bütçe açığı zaten kontrollü. Kamu borç stoğumuz düşüş trendinde. Dolayısıyla bizim yıllarca vergi artırma gibi bir mecburiyetimiz olmayacak. Çünkü ihtiyacımız yok, kamu dengelerimiz sağlam. Büyüyen ekonomide vergi gelirlerimiz de artıyor. Dolayısıyla bırakın vergi artırmayı, tam tersine biz seçici olarak toplam vergi tahsilatını aksatmayacak şekilde nerelerde indirim yapabiliriz bunun arayışındayız.”

Karşılıklarda yapılan artış, kara gün için

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, bankaların, zorunlu karşılık oranlarını artırmayla ilgili bir miktar olumsuz yaklaşımlarının bulunduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bankaların ekonomistleri var, bunların hepsi destekliyor. Öte yandan genel müdürler, kar odaklı çalışanlar diyelim, hatta bazı patronlar, ’Bu yıl kârımız beklediğimiz kadar olmayabilir mi acaba?’ diyor haklı olarak. Bunu şöyle düşünmek lazım. Bir atasözümüz vardır. Ak akçe kara gün içindir. Merkez Bankamızın bir bakıma yaklaşık 45 milyar liraya ulaşan bu mevduatla ilgili zorunlu bir şekilde karşılık tutarak, son kararla beraber 43’tü ama 45’e çıkacak, daha zor günlerde ekonominin olur da yavaşlayacağı günlerde serbest bırakılıp ekonomiyi canlandırmada kullanılabilecek bir rezerv olarak da düşünebiliriz. Bir bakıma olası zor günler için cephane olarak... Dolayısıyla uzun vadeli bakacağız. Sadece bugünün kârını değil, Türkiye’nin uzun vadeli istikrarını düşüneceğiz. Diyeceksiniz ki ’Seçime giden bir ülkede bunlar yapılır mı?’ Biz her zaman eğer önümüzdeki 1-2-3 ayı düşünerek karar alsaydık Türkiye’nin bu noktaya gelmesi mümkün değildi. Uzun vadeli baktık. Bizim politikalarımızda popülizme asla yer yok.”

Vergi içerisinde BSMV’nin payı indirilecek

Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Seyit Ahmet Baş, “Genel olarak vergi toplamı içerisindeki BSMV’nin payı indirilecek. Şu anda ortalama olarak yüzde 5’lik bir oran var. Oran, 4, 3, 2, 1 şeklinde zaman içerisinde bu yük hafifletilecek” dedi. Baş, İstanbul Finans Merkezi Konferansı kapsamında gerçekleştirilen “Finans Merkezi: İstanbul Nerede Duruyor?” başlıklı oturumda yaptığı konuşmada, Türkiye’deki dolaylı vergilerin yüksekliğine işaret ederek, en düşük orana ABD’nin sahip olduğunu söyledi. “Belki ABD gibi olmaz ama ne yapılabilir? OECD ortalamasını yakalamak söz konusu olabilir” diyen Baş, bir katılımcının BSMV ile ilgili sorusu üzerine, henüz transfer fiyatlandırması müessesinin tam olarak, etkin bir şekilde hayata geçirilemediğini, buna yönelik çalışmalarının devam ettiğini bildirdi.

Akgiray: Gerekirse ‘Kanal tahvili’ satarız

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün açıklanan “Kanal İstanbul” projesinin finansmanı konusunda, gerekirse tahvil satışının olabileceğini söyledi. Akgiray, İstanbul Finans Merkezi Konferansı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, opsiyonlarla ilgili altyapının hazır olduğunu, Haziran ayında başlayabileceğini belirterek, Borsa’da gün içi oynayanlar bulunduğunu, uzun vadeli yatırım yapanlara “akıllı” gözüyle baktıklarını, kısa vadeli işlem yapmanın da kötü olmadığını, bunun da gerektiğini söyledi.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER